Archive for the ‘HAYATTAN’ Category

LEIDEN, AMSTERDAM, BRUGGE

Ekim 22, 2013 - 3:04 pm 4 Comments

 

 

Öncelikle herkesin geçmiş bayramını kutluyorum, daha nicelerine sağlıkla ulaşmak dileğiyle…

Son zamanda bir yemek blogundan öte, gezi bloguna dönüşse de sayfam, bayram tatilini fırsat bilerek gittiğimiz seyahatin fotoğraflarını burada da paylaşmak istedim…

Bayramda Hollanda-Leiden’a gittik. Hem orada yaşayan çocukluk arkadaşımı (çocukluk arkadaşım desem de 20 senelik bir dostluk bahsettiğim)  ziyaret etmek için hem de bu vesileyle bol bol gezmek için iyi bir fırsat oldu bu tatil.

Orada  şehirler arasında trenle giderken “bu sene iyi gezdik, leyleği havada gördük galiba” diye içimden geçiriyordum ki bir leylek sürüsü geçiverdi gökyüzünden (seneye gezme programının habercisi kabul ettim hemen onları:))..

Bu tatilde Hollanda’da Leiden’ı, Amsterdam’ı, Belçika’da da Brugge kentini görme fırsatımız oldu. Gerek şehir düzeni ve mimarisi, gerekse doğal güzellikleri bakımından üçü de görülmeye değer kentler.

Dostlarla yenen güzel yemekler, edilen sohbetler ve bol bol kahkaha ile dolu, zihnimizi dinlendirip, yenilendiğimiz bir tatil oldu. Darısı başka tatillere diyelim:)).

Dostum, canım Hilal’cim ve eşi Remco da bizleri çok güzel ağırladılar. Onlara bir kez de buradan teşekkür etmek istiyorum:).

 

Bunlar da tatilimizden birkaç kare…

Leiden’dan

Nefis bir park..Orada yaşasam her sabah orada yürüyüş yapardım mutlaka:)..

 

Bisiklet Hollanda’da en popüler ulaşım aracı..

 

 

Leiden’da Gece

 

 

Amsterdam’dan

 

Rijksmuseum’un oradaki alanda köpükten balonlarla gösteri yapan bir adam.

 

Ve tabi ki Hollanda’nın nefis peynirleri..

 

Tren camından bir manzara.

 

Brugge’den

 

 

 

YAZDAN KALANLAR, İTALYA VE TİRAMİSU

Eylül 25, 2013 - 3:16 pm 10 Comments

Yine uzuuunca bir aradan sonra yeni bir yazı ve yeni bir tarifle buradayım:).

Yaz’ı artık geride bırakırken, bu mevsimin hakkını; bol bol gezerek, yeni yerler görüp tanıyarak, eşle dostla gülüp eğlenip güzel zamanlar geçirerek, bazen kendime dinlenme fırsatları yaratıp, bazen de kendimi sporla fiziken yorup, ruhen dinlendirerek verdim sanırım..Yaz boyu tatil yapmadım elbet, çoğu zaman işle güçle geçti mevsimin en sıcak günleri.

Ama şöyle geriye dönüp bakınca geçen mevsime, en çok aklımda kalan her fırsatı gezmeye, yeni yerler görmeye adamamız oluyor. Her yaz olduğu gibi bu yaz da Ege’ye kısa da olsa bir kaçamak yaptıktan sonra bir de İtalya turu ekledik yapılacaklar listesine. İyi ki de öyle yapmışız; her anı dolu dolu geçen, oldukça tempolu ve bu sayede pek çok yer görüp gezebilme imkanı bulduğumuz bir seyahat oldu.

Roma’yı, Floransa’yı, Siena’yı, Pisa’yı, Lucca’yı ve Venedik’i görme imkanımız oldu. Özellikle Roma’da bir açık hava müzesini geziyor gibi hissediyor insan. Oradayken pek çok sanatçının heykel ve resimlerini görme imkanımız oldu. Zaten gezdiğimiz her şehir bu sanat eserleriyle bezeli. Makinamızda yüzlerce fotoğraf, zihinlerde onlarca güzel anıyla döndük tekrar Ankara’ya. Bu güzel gezi, “İtalya’ya mutlaka tekrar gelmeliyiz” dedirtti bize. İşte oradan bir kaç kare:

İtalyan mutfağı da hamur işi ve deniz ürünlerini bir hayli seven bünyeme pek bir hoş geldi ne yalan söyleyeyim:). İncecik pizzaları, çeşit çeşit makarnalarıyla bizi fazlasıyla tatmin eden yemekler yedik orada. Ve hemen hemen her gün en sevdiğim tatlılardan biri olan tiramisu’yu da yemeden edemedim. Gerçekten vatanında bir başka oluyormuş…

Tiramisunun o kendine has lezzetini bir İtalyan peyniri olan mascarpone’ye borçlu olduğunu biliyordum. Ama bizim ülkemizdeki çoğu kişi gibi ben de daha önceden bu peynir yerine labne peyniri kullanarak yapıyordum tatlımı. İtalya dönüşü markette mascarpone’yi görünce (biraz da algıda seçicilik oluyor sanırım:)) hemen aldım ve tiramisuyu bir kez de onunla denemek istedim.

Aslında gerçek tiramisu tarifinde malzemeler pişirilmiyor ve yumurtalar da çiğ olarak kullanılıyor ama benim bu aşamada biraz pimpirikliğim tutuyor ne yalan söyleyeyim. Hal böyle olunca ben de her zaman uyguladığım tarifte labne ile mascarponeyi yer değiştirdim. Peki sonuç farketti mi derseniz, “kesinlikle” derim…Mascarpone’nin peynirden öte kremamsı bir tadı ve dokusu var. Bu özelliği tiramisuya çok lezzet katıyor.

İtalya’da yediğimiz bütün Tiramisular kupta servis edilmişti. Ben de bu kez klasik büyük bir tepside yapmak yerine tek kişilik porsiyonlar halinde kuplara hazırladım tatlımı.

İşte tarifi:

TİRAMİSU

Malzemeleri:

Yarım litre süt

1 adet yumurta

2 yemek kaşığı un

4 yemek kaşığı şeker

250 gr.mascarpone peyniri

1 paket vanilya

kedi dili bisküvi (kup sayısı kadar; ben her kupa birer tane kedidili bisküviyi ikiye bölerek kullandım)

bisküvileri ıslatmak için:

1 su bardağı ılık su

4 adet kesme şeker

2 yemek kaşığı granül kahve

Yapılışı:

Öncelikle Tiramisunun kreması için bir tencereye  yumurtayı, şekeri, unu ve sütü koyup iyice karıştırıyoruz (yumurtanın ocağa konmadan önce iyice karışması lazım). Daha sonra tencereyi kısık ateşe alıp malzemeleri muhallebi kıvamına gelene dek karıştırarak pişiriyoruz. Kaynamaya başlayan muhallebiyi 3-5 dakika daha kaynatıp ocaktan alıyoruz. Biraz ılıyınca içine mascarpone peynirini ve vanilyayı ekleyip iyice karıştırıyoruz.

Diğer tarafta bir kap içinde bisküvileri ıslatacağımız sıvı karışımı hazırlıyoruz, bunun için ılık suda şeker ve kahveyi karıştırarak eritiyoruz. Her kupun yarısına kadar hazırladığımız kremadan döküyoruz. Üzerine ikiye bölüp kahveli karışımla iyice ıslattığımız kedidili bisküvileri yerleştiriyoruz. Ve üzerlerini tekrar krema ile kaplıyoruz.

Tiramisu kuplarının üzerine kakao eleyerek süslüyoruz. Buzdolabında iyice dinlendirip soğuttuktan sonra servis yapıyoruz.

Afiyet Olsun:).

Hafta Sonundan Birkaç Kare

Temmuz 22, 2013 - 3:25 pm 4 Comments

Yeni bir tariften önce bloğum biraz renklensin istedim…Ben çok yazmayacağım; onun yerine aşağıdaki fotoğraflarlar anlatsın kendini, ya da sadece onlara bakan gözlere huzur, sevinç versinler…

Safranbolu ve Amasra’dan bir kaç kare….

 

 

 

CUMHURİYET

Ekim 31, 2011 - 9:42 pm No Comments

Hiçbir yere gitmedim, buralardaydım ama son zamanlarda ülke olarak üst üste yaşadığımız acılardan elim gitmedi bir türlü yazmaya… Vatanı için canlarını feda eden bütün şehitlerimize ve geçen hafta meydana gelen Van depreminde vefat eden bütün vatandaşlarımıza Allah rahmet eylesin demek istiyorum. Umarım bir daha böyle acılar yaşamayız ve Van’daki yaralar en kısa zamanda sarılır..

Dün ülkemiz için çok önemli bir tarihti; 29 Ekim

CUMHURİYET BAYRAM’IMIZ KUTLU OLSUN.

Ata’mızın gençliğe hitabesine burada da yer vermek istiyorum. Her kelimesi anlayarak okunmalı, akıllara, yüreklere kazınmalı…

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyet’ine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi, bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Laik, çağdaş, demokratik, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetini sonsuza dek
koruyup yaşatacağız…

UZUN BİR ARADAN SONRA “MERHABA”:)

Eylül 17, 2011 - 2:27 pm 16 Comments

Biliyorum çok uzun zaman oldu..Hatta bu sefer yazıların arasını açma olayının dozunu biraz kaçırdım, kabul:).. Ama hepsinin makul bir nedeni vardı; daha güzel yazılar yazabilmek için, mutfak için, işlerim için, kısacası yaşamın benden belli başlı talepleri için enerji toplamam gerekiyordu:).

 

Yoğun geçen bu bir yılda kelebek oldukça yorulmuştu çünkü. Ve bazen hiç bir neden olmasa bile günlük işlerin belli bir düzene oturup, monotonlaşmasıydı beni yoran, enerjimi çekip alan. Hele bir şey benim için zorunluluk haline dönüşüverirse ister istemez soğuyorum ondan. Kötü bir huyum bu belki ama böyle işte..

 

O yüzden biraz enerji, farklı ortamlar, farklı kültürler, dostlara ayrılacak daha uzun zamanlar, bol bol kahkaha, bol bol resim ve güzel anılar benim ilacımdı, bunu çok iyi biliyordum. Tamam, leyleği de yine havada görmüştüm bu sene ama işte, şimdi yanıma kar kalan onlarca güzel anıyla geride bıraktım bu yazı da. İhtiyacım olan enerjiyi de depoladım her bir hücreme. Ve kelebek yine burada işte:).

 

Bu yazın kısacık bir özeti ise şöyleydi; öncelikle Ege’me, Dikili’me kavuştum, yazlığımızda kısa süreli bir tatil yaptık ailemle. Denize, Ege yemeklerine, balığa, güneşe, Kaz Dağları’nın havasına doyup geldim. Çooook dinlendim.

 

Sonra dostlarımla eşsiz bir Avrupa turuna katıldık; Prag, Viyana, Bratislava, Budapeşte’yi gördük. Bir haftalık yoğun ve eğlenceli bir kültür turu oldu bizim için. Hem gezdiğimiz yerler hakkında tarihi pek çok bilgiye yerinde ulaşmış olduk hem de gördüğümüz bütün şehirlerin doğasıyla, eşsiz mimarideki yapılarıyla büyülendik. Turda da çok tatlı insanlarla tanıştık, dostluklar kurduk. Hiç unutmayacağımız, yıllarca anlatacağımız anılarımız oldu. Bol bol fotoğraf çektik.

 

Finali de yurt dışından döndükten sonra Silifke’de tatillerini yapan annemle babamın yanına birkaç günlük bir kaçamakla yaptım. Bu sene için denize böyle güzel, güneşli bir veda etmiş oldum:).

 

Döndüğümde, eğitim için yurt dışında olan yakın dostum Türkiye’ye tatil için gelmişti. Onunla da vakit geçirme imkanı yakaladık. Ayların biriktirdiklerini anlattık, dertleştik, konuştuk da konuştuk…

 

Uzun zaman sonra bu ilk yazım benim son zamanda yaptıklarımın bir özeti niteliğinde olsun..Yeni yemek tarifleri ilerleyen zamanlarda gelecek. Şimdi yurt dışı turumuzdan bir kaç güzel kare paylaşmak istiyorum. Beni mutlu eden, güzel anılarımı canlandıran bu fotoğraflar onları gören herkesin de içini açsın diye:)..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TARÇINLI MİNİK KEKLER

Haziran 23, 2011 - 1:57 pm 16 Comments

 

Geçen haftasonu için bir şenlik duyurusu yapmıştım; Ankara-Kuğulu Park’ta Kavaklıderem  Derneğinin gerçekleştirdiği bir şenlikti bu. Ve bu sene Ankaralı blog yazarlarının da bu organizasyona davet edilme kısmını Acemi Aşçı blogunun sahibi İpek Hanım üstlenmişti. Sağ olsun beni de bu konuda haberdar etmişti.

 

Cumartesi günü kısa süreli de olsa uğrayabildim şenliğe. O güzel ortamda birbirinden renkli standlar kurulmuştu. İpek Hanım’ı hemen tanıyıp yanına gittim, kendisi de beni güler yüzüyle karşıladı:). Masalarında birbirinden leziz yiyecekler vardı. Ben de tarçınlı, üzümlü, cevizli mini keklerimle ufak da olsa bir katkıda bulunmak istedim.

 

  

 

İpek Hanım’a tekrar güler yüzü, nazik daveti ve emekleri için teşekkür ediyorum. Onu tanıdığım için gerçekten çok mutlu oldum:).

 

Ve işte benim o gün şenliğe götürdüğüm keklerimin tarifi:

 

TARÇINLI MİNİK KEKLER

 

 

Malzemeleri:

 

4 adet yumurta

1 su bardağı toz şeker

yarım su bardağından biraz fazla sıvıyağ

1 su bardağı süt

1 su bardağı iri dövülmüş ceviz

1 su bardağı çekirdeksiz kuru üzüm

2 tatlı kaşığı toz tarçın

aldığı kadar un (yaklaşık 2,5 bardak, ben tam buğday unu kullandım)

1 paket kabartma tozu

1 fiske tuz

 

Yapılışı:

 

Öncelikle yumurtalarla şekeri, şeker eriyene kadar iyice çırpıyoruz. Daha sonra sıvıyağı, sütü, unu, bir fiske tuzu, kabartma tozunu ve tarçını sırasıyla ekleyip mikserle iyice karıştırıyoruz. Ceviz ve üzümü de ekleyip karıştırdıktan sonra mini kek kalıplarına (ben kağıt kek kalıpları kullandım) kek karışımımızı paylaştırıyoruz. Önceden 175Cº’ye ısıtılmış fırında pişiriyoruz (yaklaşık 30 dk.).

 

Afiyet Olsun:)

GÜZEL BİR BAHAR ŞENLİĞİ DUYURUSU VE ANKARALI BLOG YAZARLARI BULUŞMASI

Haziran 15, 2011 - 9:40 am 4 Comments

Dün Acemi Aşçı Blogunun sahibi İpek Hanım bu Cumartesi günü gerçekleşecek güzel bir organizasyondan haberdar etti beni.

Kavaklıderem Derneğinin her yıl Haziran ayında düzenlediği Bahar Şenliği bu Cumartesi günü gerçekleşecekmiş. Ve bu sene, diğer yıllardan farklı olarak bu şenlik Ankara’lı blog yazarlarını da bir araya getirecekmiş.

Pek çok güzel etkinliğin yapılacağı şenlikte blog yazarları isterlerse bizler için ayrılacak özel masada yiyeceklerini ya da başka el işi ürünlerini de satma veya tanıtma imkanı bulabileceklermiş. Böylece isterlerse Kavaklıderem derneğine de katkıda bulunabilirler.

En güzeli de Ankaralı blog yazarları olarak bir araya gelip, tanışma imkanı bulmak olacak:). Ben de o gün şenliğe uğrayıp, o güzel atmosferde, blog yazarı arkadaşlarımla tanışmayı çok istiyorum.

Şenliğin ayrıntılarına İpek Hanım’ın güzel blogundan ulaşabilirsiniz; buraya tıklamanız yeterli:).

Bu güzel organizasyonu üstlendiği ve beni de haberdar ettiği için kendisine çok teşekkür ediyorum…

BİR ŞİİR VE EGE BAHÇEMİZİN MAHSULLERİ

Ocak 7, 2011 - 10:35 am 12 Comments

Bugün çok sevdiğim bir şiirin dizeleri süslesin istedim sayfamı. İçimi kıpırdatan güneşin de etkisiyle:). Bu benim için mutlu zamanların şiiri, hatta bazen insan belirli hiçbir şey yokken içini bir mutluluk, sevinç kaplar ya (en azından bende olur bu:)) işte tam da öyle zamanların şiiri:

 

Çok Güzel Şey

 

Yaşamak güzel şey doğrusu

üstelik hava da güzelse

hele gücün kuvvetin yerindeyse

elin ekmek tutmuşsa bir de

hele tertemizse gönlün

hele kar gibiyse alnın

yani kendinden korkmuyorsan

kimseden korkmuyorsan dünyada

iyi günler bekliyorsan hele

iyi günlere inanıyorsan

üstelik hava da güzelse

Yaşamak güzel şey,

Çok güzel şey doğrusu!

 

Melih Cevdet Anday

 

Dışarıda değişik ve güzel bir hava var bugün; hani öyle her zaman göreceğimiz cinsten değil. Önce bir süre kar yağdı, minik taneler halinde, acelesiz, havada süzülerek; sonra bütün parıltılarıyla güneş gösterdi kendisini bulutların ardından. Benim gibi, ruh hali havanın durumuyla direkt bağlantılı birisi için en büyük mutluluk nedenlerinden biri şu pırıl pırıl güneş…

 

Dün bize kargoyla Dikili’den birkaç koli geldi…

 

Dikili’de yazlığımız olduğundan bahsetmiştim daha önce. O evin bir de; bir köşesini organik sebze bahçesi yaptığımız, bir köşesinde birkaç narenciye ağacımızın olduğu ve beş altı tane zeytin ağacıyla çevrili bahçesi var… Her yaz orada kaldığımız sürece elimizden geldiğince ilgileniriz bahçemizle. Annem ve babamla birlikte her bitkiyi, böceği seve seve bakarız bu bahçeye:). O da bize bütün cömertliğiyle karşılığını verir. Zaten oradayken domatese, bibere, patlıcana para verip de aldığımız pek olmamıştır, taze taze toplarız dalından. Patlıcanlar kah imam bayıldı şeklini alır, kah közlenip salataya katılır, bazen de bahçe domatesi ve biberiyle birleşip domatesin bütün suyu ve lezzetiyle nefis bir yemek halini alır…

 

Koliden bahsederken aklım bütün bahçe mahsullerine, yazın yaptıklarımıza gitti..Sanırım yaz aylarını fazlaca özledim ben:). İlk koliyi açınca oldukça şaşırdık doğrusu, yazın biz oradayken dalında yeşil, mini mini olan limonlarımız büyüyüp kocaman sarı limonlara dönüşmüşler. O küçük ağaç koca bir poşet dolusu limon vermiş meğer.

 

 

 

 

Diğer koliden de zeytinlerimiz çıktı. Zeytin ağaçlarımızı bırakıp Ankara’ya döndüğümüzde zeytinler daha olmamış, yeşil yeşil duruyordu dallarında. Sağ olsun oradaki dostlarımız bizler için toplayıp çok da güzel salamurasını yapmışlar zeytinlerimizin. Bu sabah da bu tamamen doğal, leziz zeytinler şenlendirdi kahvaltı soframızı.

 

 

Her şeyin doğalı daha bir lezzetli oluyor, hele bir de kendi ellerinizle suyunu verdiğiniz bir ağacın meyveleriyse bunlar…

 

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum..İçimiz hep güneşli pırıl pırıl olsun:)..

CUMHURİYET

Ekim 28, 2010 - 10:27 pm 1 Comment

 

Laik, çağdaş, demokratik, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetini sonsuza dek koruyup yaşatacağız…

 

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ

 

KUTLU OLSUN…

BİR ŞİİR, BİR FOTOĞRAF…TAM MEVSİMİNDE

Eylül 30, 2010 - 12:45 pm 4 Comments

 

EYLÜL SABAHININ SERİNLİĞİ

 

Eylül sabahının serinliğini

Yaprakların serinliğini

Ciğerlerime dolduruyorum

 

Sessizlik ve serinlik

Birleşiyor

Yıkanmış güvercinler

Ve çok uzakta bir tren sesi

 

Her zaman yeniden başlamak duygusu

Doğuyor içimde

Her uyanışımda

 

Düşmanlarımı bağışlıyorum

Daha çok seviyorum dostlarımı

Her uyanışımda

 

Eylül sabahının serinliğini

Yaprakların serinliğini

Yüreğime dolduruyorum

 

Ataol Behramoğlu