Archive for the ‘ÇORBALAR’ Category

KUŞKONMAZ ÇORBASI

Nisan 17, 2014 - 11:36 am 2 Comments

Bahar yağmurlarının ufak, serin dokunuşları, gökyüzünün kah güneş açıp kah bulutlarla kapanışı ve üşümemek için ince de olsa ceketlerimizi giydiren şu havalar benim gibi çorba severler için akşam eve gelip bir kase çorbayla ısınmaya en güzel ortamı sağlıyor…

Bugün kuşkonmazla yapılan, leziz bir çorba tarifi paylaşacağım. Tarif canım anneciğimden. Tezgahlarda tazecik kuşkonmazlar yerini almışken yapılası, yenilesi bir çorba oldu gerçekten de. Kuşkonmazın o kendine has lezzetine bayılıyorum ben, sayısız yararları da cabası zaten.

İşte Tarifi:

KUŞKONMAZ ÇORBASI

Malzemeleri:

1 bağ taze kuşkonmaz

1 küçük boy kuru soğan

1 yemek kaşığı un

2-3 yemek kaşığı zeytinyağı

3 yemek kaşığı mascarpone peyniri (süt ya da krema da kullanılabilir)

1 tutam dereotu

Tuz, karabiber

Yapılışı:

Öncelikle kuşkonmazları yıkayıp, alt uçlarını bıçakla alıp bir soyacak yardımıyla dış kabuklarını biraz alıyoruz ve her kuşkonmaz dalını 3-4 parçaya kesiyoruz. Diğer tarafta soğanı  yemeklik doğrayıp zeytinyağıyla birlikte biraz soteliyoruz ve unu da ekleyip beraberce biraz kavuruyoruz. Kuşkonmazları da tencereye ilave ettikten sonra üstünü geçecek kadar sıcak su ekleyip kaynamaya bırakıyoruz. Kuşkonmazlar yeterince kaynayıp yumuşadıklarında tuz ve karabiberle tatlandırıyoruz ve ateşten alıyoruz. Bir el blenderi kullanarak iyice pürüzsüz hale getiriyoruz. Mascarpone peynirini ekleyip iyice karıştırıyoruz (biz evde son yapılan tiramisudan kalan mascarponeyi değerlendirmeyi tercih ettik ama onun yerine krema ya da süt de ilave edilebilir). Üzerine kıyılmış dereotunu da ekleyip servis ediyoruz.

Afiyet Olsun:)

EZOGELİN ÇORBASI

Aralık 24, 2012 - 5:20 pm 11 Comments

Bu soğuk kış günlerinde içimizi ısıtacak sıcacık, lezzetli bir çorbaya kim hayır diyebilir ki…

En temel çorba tariflerinden biridir “Ezogelin Çorbası”.

Evden eve içeriği ufak farklılıklar gösterse de ana malzemeler bellidir. Lezzetini baharatlarla zenginleştirmek de kendi damak zevkimize kalır çoğu kez.

Benim de severek, sıkça yaptığım bu çorbanın tarifinin sitemde olmadığını fark ettim geçenlerde. İlk fırsatta yapıp, fotoğraflayıp arşive eklemeye karar verdim…

İşte tarifi: 

EZOGELİN ÇORBASI

Malzemeleri:

2 yemek kaşığı zeytinyağı

1 yemek kaşığı un

1 adet orta boy kuru soğan

1 yemek kaşığı domates salçası

1 tatlı kaşığı acı biber salçası (istenirse)

yarım çay bardağı ince bulgur (ben esmer bulgur kullandım)

yarım çay bardağı pirinç

1 su bardağı kırmızı mercimek

Kuru nane (en az 1 tatlı kaşığı kadar ama ben daha da çok kullanıyorum)

Karabiber, pul biber, tuz

Yapılışı:

Öncelikle bir tencereye zeytinyağını, kuru naneyi ve yemeklik doğranmış kuru soğanı koyup kavuruyoruz. Soğanlar kavrulunca unu da ekleyip kokusu çıkana dek kavuruyoruz. Salçaları da ilave edip kavurmaya devam ediyoruz.

Diğer yanda mercimeği, pirinci ve bulguru yıkayıp süzüyoruz. Yıkadığımız bu malzemeleri de kavrulan salçalı soğana ilave ediyoruz. Biraz da bu şekilde karıştırıp kaynar suyu malzemelere ilave ediyoruz. Tuzu ve baharatları da ekleyip (ben bu aşamada biraz daha kuru nane ekliyorum) kaynamaya bırakıyoruz. Bütün malzemeler kabarıp, dağılmaya başlayacak. Bu aşamada çorba yoğunlaştıkça gerekirse kaynar su ilavesi yapıyoruz. (Suyunu ben göz kararı koyuyorum ama 4-5 bardak kadar suyla başlayıp, gerektikçe ilave ediyorum).

Çorbadaki bütün bakliyat iyice pişip kıvam alınca çorbamız hazır hale geliyor.

Afiyet Olsun:).

MANTAR ÇORBASI

Ocak 16, 2012 - 12:58 pm 20 Comments

 

Bu hafta sonu Ankara yeniden bembeyaz kıyafetlerine büründü. Dün ağır ağır

düşen kar tanelerinin altında yürüyüş yapmak çok keyifliydi.

 

Bu sene sevmeye de başlıyorum galiba “kış”ı. Hala benim için kışın en güzel yanı arkasından baharın gelecek olması olsa da, bu sene keyif veriyor bana kış bile, ya da ben onu yaşamayı öğreniyorum artık:).

 

İş yerim şehrin biraz dışında, kuzeyinde kalıyor. Bu yüzden her zaman biraz daha serindir şehrin merkezine göre. Bu sabah arabanın termometresinde -8C˚’yi de gördüm en nihayet. Ankara’m iyisin hoşsun da bir de şu kuru ayazın olmasa:)..

 

Kışı sevmeyi öğreniyorum derken yine şikayet eder buldum kendimi soğuğundan:)…

 

Bu soğuğun en güzel yanlarından birisidir belki de; şöyle sıcacık, dumanı üzerinde bir kase çorbayı başka hiçbir mevsimde alamayacağımız bir hazla içirir bize kış…

 

Bu yüzden her gün çeşit çeşit çorba kaynar bizi evin tenceresinde; sıcacık, hafif acılı bir tarhanaya kimse “hayır” demez bizde, ya da bol tahıllı bir yoğurt çorbası mutlaka ikinci bir kaseyi istetir.

 

Klasik çorbalar kadar tamamen farklı malzeme birliktelikleriyle oluşturduğumuz türlü çorba denemelerine şahit olur mutfağımız. Bazen üzerine biraz kızdırılmış tereyağı gezdiririz şöyle bol biberli, bazen kızarmış ekmek kareleri konduruveririz. Çeşidine göre sunumları da farklılıklar gösterir.

 

Bense her çeşidine her mevsim “evet” diyenlerdenim çorbanın ama böyle soğuk kış günlerinde tadı bir başka oluyor doğrusu…

 

Baktım, tariflerimde mantar çorbası yokmuş. Oysa ne çok sevilir ve ne çok yenir bizim evde. Bu yapışımızda fotoğrafladım tarifini eklemek için. İşte hem pratik hem de leziz mi leziz mantar çorbamızın tarifi:

 

MANTAR ÇORBASI

 

Malzemeleri:

 

1 paket mantar (300-400 gr.)

1 yemek kaşığı tereyağı

2 yemek kaşığı zeytinyağı

2 yemek kaşığı un

1 su bardağı süt

1 yumurtanın sarısı

tuz, karabiber

 

Yapılışı:

 

Öncelikle bir tencerede unu yağlarla birlikte kavuruyoruz. Unun kokusu çıkınca yıkayıp ince ince dilimlediğimiz mantarları ilave ediyoruz ve kavuruyoruz. Mantarlar da kavrulunca üzerlerine kaynar su ekliyoruz (yaklaşık 4-5 bardak kadar). Bu şekilde mantarlar iyice yumuşayana kadar kaynatıyoruz. Tuzu ve karabiberi damak tadımıza göre ilave ediyoruz. Diğer yanda bir bardak sütle bir yumurta sarısını iyice çırpıyoruz ve kaynayan çorbaya ekleyip iyice karıştırdıktan sonra ocağı kapatıyoruz. Bu aşamada istersek bir tutam da kıyılmış dereotu ekleyebiliriz bu çorbaya o da çok yakışıyor.

 

Sıcak sıcak servis ediyoruz.

 

Afiyet Olsun:).

DOMATES ÇORBASI

Haziran 16, 2011 - 9:22 am 25 Comments

 

Bu sene bir türlü barışamadım şu değişken hava durumuyla..Çok sevdiğim yağmurdan bile sıkıldım hatta. Aslında yağmura bir diyeceğim yok da şu gri bulutlar olmadan bir gün geçirmeyi çok özledim.

 

Hele benim gibi ruh durumu hava durumuyla doğrudan bağlantılı biriyseniz hiçbir zaman dost olamayacaksınız demektir o bulutlarla, kasvetli havayla:)..

 

Şöyle sıcacık güneş, bulutsuz, engelsiz gösteriverse kendini..Askılı bluzlarıma, sandaletlerime  kavuşsam ben de. Hatta deniz kıyısında olsam:)… Yazım, bir yaz tatili hayali tasvirine dönmeden tarifime geçeyim ben, zira Ankara’mın kasvetli havasında kaptırıverirsem kendimi bu hayallere, gerçek dünyaya dönmem zaman alabilir:))..

 

Madem havalar Haziran’ın ortasında bizi üşütmekte ısrar ediyor, ben de ona inat içimizi ısıtacak sımsıcak ev çorbalarının tariflerini vermeye devam edeceğim:).

 

Bu güzel çorba, güzel annemden:). Haftasonu aile soframız için yaptı annem bu çorbayı. İçinde salça olmayan, mevsimin ilk güzel domatesleriyle yapılmış, ilave tatlarla lezzeti coşturulmuş bir domates çorbasıydı bu çorba..

 

Bizim ailede domates çorbası denince akan sular durur. Üstüne bol kaşar rendesi ve taze çekilmiş karabiber de eklenince lezzetine de doyum olmadı tabi:)..

 

İşte tarifi:

 

DOMATES ÇORBASI

 

 

Malzemeleri:

 

2 kg. domates

2 adet orta boy kuru soğan

1 demet maydanoz

2 çorba kaşığı un

3 yemek kaşığı zeytinyağı

tuz, karabiber

 

Yapılışı:

 

Domatesleri ve kabuğunu soyduğumuz soğanları her biri 5-6 parça olacak şekilde  doğruyoruz. Maydanozları da elimizle 2-3 parçaya bölüyoruz.  Soğan, domates ve maydanozları bir tencereye alıp üzerini geçinceye kadar su ekliyoruz. Bu şekilde sebzeler yumuşayıncaya kadar kaynatıyoruz. Sebzeler biraz ılıyınca hepsini blender ile iyice eziyoruz. Bu aşamadan sonra ezilmiş sebzeleri bir kez de süzgeçten geçirip hiç tortu, çekirdek vs. kalmamasını sağlıyoruz.

 

Diğer yanda başka bir tencerede unu zeytinyağı ile kavuruyoruz. Un kavrulunca süzgeçten geçirdiğimiz domatesli karışımı ilave ediyoruz. Çorbayı karıştırarak kaynatıp kıvam almasını sağlıyoruz. Tuzu ve karabiberini damak tadımıza göre ayarlayıp ilave ediyoruz.

 

Çorbayı, sıcacıkken, üzerine rende kaşar peyniri ve taze çekilmiş karabiber ekleyip servis ediyoruz.

 

Afiyet Olsun:).

SÜTLÜ ENGİNAR ÇORBASI

Mayıs 2, 2011 - 1:19 pm 33 Comments

 

Her yudumunda kendiniz için sağlıklı bir şeyler yapıyor olmanın verdiği mutlulukla, enginarın o kendine has lezzetinin keyfine vara vara içeceğiniz bir çorba tarifi paylaşmak istiyorum bugün.

Mevsimindeyken bol bol yapılıp içilmeli. Hele benim gibi her mevsim çorbaya evet diyenlerin sıklıkla başvuracağı bir tarif olduğunu düşünüyorum. Misafir sofraları için farklı bir çorba yapmak isteyeceklere de güzel bir alternatif bence:).

 

İşte tarifi:

 

SÜTLÜ ENGİNAR ÇORBASI

 

 

Malzemeler:

2 yemek kaşığı sıvı yağ
1 adet orta boy kuru soğan
1 yemek kaşığı un
5 adet enginar (çanak şeklinde ayıklanmışlardan aldım)
1 adet havuç
5-6 dal dereotu
süt (miktarı çorbanın kıvamına göre ayarlanacak)
tuz
üzerine: dereotu, krema ya da süt

Yapılışı:

 

Kuru soğanı yemeklik doğrayıp sıvıyağ ile birlikte sararana dek kavuruyoruz. Üzerine unu ekleyip, unun kokusu çıkana dek kavurmaya devam ediyoruz. Ardından, ayıklayıp iri parçalar halinde doğradığımız enginarlar ve havucu ilave edip bir süre karıştırdıktan sonra sebzelerin üzerine çıkacak kadar kaynar su ve arzu ettiğimiz kadar tuz ekliyoruz. Ocağın altını kısıp sebzeler iyice yumuşayana kadar pişiriyoruz.

Daha sonra ocağı kapatıp, blender ile çorba pürüzsüz bir hal alana kadar karıştırıyoruz (çorba bu aşamada biraz koyu kıvamlı olmalı). 5-6 dal dereotunu çok ince kıyıp çorbaya ilave ediyoruz. Çorba iyice soğuduktan sonra istediğimiz kıvama gelene kadar soğuk süt ekleyip seyreltiyoruz. Servis yapacağımız zaman ısıttığımız çorbanın üzerine kıyılmış dereotu serpip süslüyoruz. İstersek krema veya sütle de süsleyebiliriz.

Afiyet Olsun:).

HAFİF SAĞLIK ÇORBASI

Mart 4, 2011 - 11:57 am 18 Comments

 

Günlerdir buraları “Yok Yok Keki”min tarifi ile baş başa bıraktığım için üzgünüm..Neyse ki bu sefer nedeni isteksizlik ya da tembellik değil; bu sefer işlerimin ve hayatın yoğunluğu içinde hobilerime zaman ayıramamaktan kaynaklandı bu durum..Hazır yeri gelmişken burada yoga hocama da selamlarımı ileteyim:), çoktandır gidemedim yogaya da..

 

Neyse, sağlığımız yerinde olsun da bütün bu koşturmacalar için güç bulabilelim kendimizde. Açıkçası yorucu bile olsa ben hayatın bu koşturmacalı halini seviyorum:)..

 

“Sağlığımız yerinde olsun” dileğinde bulunmuşken tam da bu güzel dileğe uygun, onu pekiştirecek bir tarif paylaşacağım bugün. Hala oldukça serin olan baharın şu ilk günlerinde içimizi ısıtacak bir çorba tarifi bu. İçindeki çeşit çeşit sebze ve otlar sayesinde besleyici ve lezzetli; içinde hiç yağ kullanılmadığı için de diyet kategorisine girebilecek bir tarif bu. Yağ namına sayabileceğimiz tek malzeme süt, eh bu da bu çorbanın lezzetinin minik sırrı. Yine de daha da hafifleştirmek istenirse yağsız süt yada su da kullanılabilir onun yerine.

 

Madem sağlıklı ve de böylesine hafif bir çorba, ben de “Hafif Sağlık Çorbası” dedim adına:).

 

İşte Tarifi:

 

HAFİF SAĞLIK ÇORBASI

 

 

Malzemeleri:

 

1 su bardağı kırmızı mercimek

1 adet orta boy kuru soğan

2 diş sarımsak

1 adet havuç

1 adet patates

1 adet kereviz

1 kase brokoli (2-3 dal)

5-6 dal maydanoz

5-6 dal dereotu

 

çorbayı inceltmek için:süt

 

Yapılışı:

 

Öncelikle bütün sebzeleri yıkayıp, gerekenlerin kabuklarını soyuyoruz. Çok büyük sebzeleri 2-3 parçaya bölüyoruz ve hepsini derin bir tencereye alıp üzerine gelinceye kadar su ekliyoruz. Sebzelerin hepsi yumuşayana dek haşlıyoruz.  Haşlanan sebzeleri el blenderinden geçirip iyice eziyoruz. Bu koyu kıvamlı çorbayı soğutuyoruz ve servis edeceğimiz zaman yeterince sütle inceltiyoruz. Tuzunu ve karabiberini ekledikten sonra kaynatıp servis ediyoruz.

 

Not: Servis ederken üzerine nane, pul biber gibi baharatlar çok yakışıyor. Misafirleriniz için yaptığınızda lezzeti biraz daha artırmak isterseniz çorbanın üzerine eritilmiş tereyağı ve nane karışımı dökebilirsiniz. Ama tabi o zaman çorba diyetlikten biraz çıkıyor:))..

 

Afiyet olsun…

 

Göz açıp kapayana kadar geçen koca bir haftanın ardından, herkese neşe dolu, eğlenceli ve dinlendirici bir haftasonu diliyorum:).

İLK SOĞUKLAR ÇORBASI

Ekim 11, 2010 - 3:35 pm 28 Comments

 

Üşüyorum…

 

Bu günlerin belirgin, kısa özeti bu benim için:)..Kış değil ama kış soğukları geldi resmen, hem de çok ani oldu. Oysa ben daha kısa kollularımı giymek istiyordum

 :(..Neyse alışacağız artık.

 

Kışın, soğuğun güzel yanları yok mu? Var elbet. Zaten güzel yan bulmak isterse insan, o kadar çok ki..Mesela sıcacık bir çorbayı içinizi ısıta ısıta içmenin tadı başka hiçbir mevsimde yok.

 

İşte bu fikirden yola çıkarak paylaşacağım bir tarifim var benim de…İsmine ne desem bilemedim şimdi, çünkü içinde yok yok..Daha doğrusu o anda evde ne varsa, canınız ne çektiyse buluşturuveriyorsunuz yoğurtlu çorbayla. Yine biraz hayal gücü ve yaratıcılığınızı da serpiştirerek tabi:)..    

 

O zaman ismini şöyle uyduralım ki konuyla da alakalı olsun; “İlk Soğuklar Çorbası”.

Beni tir tir titreten, sıcaklardan sonra bir türlü alışamadığım bu ilk soğuklara ilaç gibi gelen bir çorba çünkü bu..

 

İşte tarifi:

 

İLK SOĞUKLAR ÇORBASI

 

 

Malzemeleri:

 

1 çay bardağı buğday

1 su bardağı haşlanmış nohut

1 su bardağı haşlanmış kuru fasulye

yarım su bardağı erişte (ben kepekli erişte kullandım)

yarım kg. yoğurt

3 su bardağı tavuk suyu (et suyu ya da normal su da kullanılabilir)

1 yumurtanın sarısı

1 tepeleme yemek kaşığı un

tuz

 

üzerine:

 

tereyağı (ya da zeytinyağı)

kuru nane

 

Yapılışı:

 

Bir gece önceden buğdayları yıkayıp, üzerini geçecek kadar suyla bir taşım kaynatıp, ocağın altını kapatıyoruz. Buğdaylar bu şekilde bir gece bekleyip şişecek.

 

Ertesi gün, bir kapta yoğurdu, unu ve yumurta sarısını iyice karıştırıyoruz. Buğdayların üzerine yoğurtlu karışımı ve daha önceden hazırladığımız tavuk suyunu ilave ediyoruz (bu aşamada bütün malzemeler soğuk durumda). Kıvamına bakıp, gerekirse biraz da normal su ekliyoruz. Kısık ateşte kaynayıncaya kadar karıştırarak pişiriyoruz. Çorba kaynayınca içine haşlanmış nohudu, fasulyeyi, erişteyi ve tuzu ilave ediyoruz. Çorbayı bir süre daha kaynatıyoruz. Erişteler yumuşayınca ocağı söndürüyoruz.

 

Çorbanın üzerine eritilmiş tereyağı ve kuru nane karışımından döküp, sıcak sıcak servis ediyoruz.

 

Afiyet Olsun:)..

DÜĞÜN ÇORBASI

Haziran 10, 2010 - 10:01 am 27 Comments

 

Yağmurlar devam ederken, yaz sıcağını tam olarak hissedememişken hala çorba içmeyi seviyorum ben:).

 

Şimdi vereceğim tarif de işyerimizdeki yemeklerimizi yapan Yüksel Usta’ya ait. Bu çorbayı hepimiz çok seviyoruz. Ben de hem evde yapabilmek için hem de bu güzel tarifi sayfamda paylaşabilmek için tarifini istedim Yüksel Usta’dan. O da sağ olsun ayrıntılı şekilde yazıp verdi bana tarifi..

 

Yüksel Usta’ya buradan da tekrar teşekkür edip, “ellerine sağlık” demek istiyorum.

 

İşte Tarifi:

 

DÜĞÜN ÇORBASI:

 

Malzemeler:

 

100 gr yağsız dana eti

2 su bardağı yoğurt

2 çorba kaşığı un

1 adet orta boy domates

1 çay kaşığı kırmızı toz biber

1 yemek kaşığı tereyağı

tuz

ince kıyılmış dereotu

 

Yapılışı:

 

Eti suya alıp iyice yumuşayana dek haşlıyoruz. Et piştikten sonra soğumaya alıyoruz. Soğuyan eti zar büyüklüğünde doğruyoruz (ben liflerine ayırarak yaptım). Eti haşladığımız suyu süzdürerek bir tencereye alıyoruz, gerekirse biraz daha su ekliyoruz, kaynatıyoruz. Kaynayan suya doğranmış etleri ilave ediyoruz. Başka bir kapta yoğurdu ve unu koyup bir çırpma teliyle hiç topak kalmayıncaya kadar karıştırıyoruz. Bu karışıma et suyundan azar azar ilave edip karıştırarak karışımı tamamen kaynayan suya ekliyoruz. Kaynayana kadar karıştırmaya devam ediyoruz. Tuzunu ilave ediyoruz. Çok da fazla kaynatmadan ocağın altını kapatıyoruz (çok kaynarsa yoğurt kesilebilir). Diğer yanda bir tavaya kabuğunu soyup minik küpler halinde kestiğimiz domatesi alıp tereyağında bir süre soteliyoruz, toz biberi de ekleyip 2-3 dakika daha kavuruyoruz. Daha sonra domatesleri de çorbaya ilave edip karıştırıyoruz. Bir tutam da ince kıyılmış dereotu ekleyip karıştırdıktan sonra servis yapıyoruz..

 

Afiyet Olsun:).

 

Konumuzdan bağımsız ama paylaşmak istediğim bir fotoğraf daha var:). Dolapta yazlık-kışlık kıyafetleri düzenlerken, hiç giymediğim, dolabından çoktandır durup duran uzun kollu bir tshirtümün olduğunu fark ettim. Biraz boş zamanım da vardı. O tshirtü, kolsuz bir bluz haline getirdim.

 

İşte aşağıda bluzun önceki ve sonraki halleri mevcut:

 

 

Kısaca anlatmam gerekirse; bluzun alt kısmından 2-3 cm’lik bir kısmı kesip açtım, bir bant oluşturdum. Bandın ortasından teğel geçip ipi çekerek büzgü oluşturdum, pileli bir bandım oldu. Bu bandı bluzun yakasına diktim. Tshirtün kollarını da kesince, kolsuz, yazlık, şık bir bluzum olmuş oldu:).

ESKİŞEHİR’İM VE EKŞİLİ SEBZE ÇORBASI

Mart 16, 2010 - 8:08 pm 49 Comments

 

Sen misin “bahar geldi, yaşasın, lay lay lomm” havalarına giren, al işte bugün 0 dereceyi gördün yine, kar bile yağdı hatta:))..

 

Şaka bir yana, geçen hafta kandırdı beni yalancı bahar..Ama Mart da kapıdan baktırmazsa o sözün ne anlamı kalır ki:)..Benim içime, düşüncelerime, duygularıma bahar geldi ya gerisi de çok önemli değil aslında..

 

Haftasonu bir fırsat yaratıp memleketime gittik. Aslında Eskişehir benim anne tarafından memleketim, ben Ankara’da doğdum ama kendimi hep Eskişehir’li hissettim..Küçüklüğüm orada geçti, bütün tatillerde Eskişehir’e gider, kuzenlerle bir araya gelir anneannemin evi önünde oyunlar oynardık. Hatta çocukluk benim için Eskişehir’le özdeşti. Çünkü Ankara’daki evimiz yüksek bir apartman katıydı ve evin önü cadde oldu için dışarıda oyun oynama imkanımız pek kısıtlı olurdu.

 

Eskişehir, kuzenler, gece saklambaçları, sokak maçları, sek sek, yakan top… Yürürken memleketimin sokaklarında bunlar geçti aklımdan bir bir. Bir de rahmetli anneannemle dedem. Ruhları şad olsun.. Bizleri Eskişehir’e toplayan onlarmış aslında, onlardan sonra her birimiz dağıldık, kendi hayatlarımıza döndük. Şimdi de bir araya geliyoruz elbette ama o eski sıklıkla ve eski tadıyla değil buluşmalar..Yine de çok mutluyum ben öyle güzel bir çocukluk, öyle tatlı günler geçirdim Eskişehir’imde diye:)..

 

Eskişehir’de bu haftasonu bir tur şirketiyle gezdik. Eskişehir, belediye başkanları konusunda çok şanslı. Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen görevde olduğu süre içinde şehri yepyeni bir çehreye kavuşturdu. Çocukluğumda tuhaf renklerde akan Porsuk çayı şimdi üzerinde kanolarla gezilen, baktıkça insanın içini açan manzarası olan bir hal aldı. Tramvaylar, yayalara tahsis edilmiş yürüme yolları, gençlere, çocuklara yönelik yapılan parklar, merkezler, restore edilen Odunpazarı Evleri, Cam müzesi, Lüle Taşı Müzesi ve hatta yapay bir plaj bile var şimdi Eskişehir’de. Benim bu yazdıklarım yapılanların çok az bir bölümü aslında. Günübirlik bu gezide, hızlı hareket ederek pek çok yerip gezip görme imkanımız oldu. Harika bir haftasonuydu:)..

 

Aşağıdaki fotoğraf benim objektifimden. Ama güzel Eskişehir’imin diğer fotoğraflarına belediyenin sitesindeki bu bağlantıdan da ulaşabilirsiniz.  

 

 

Madem havalar çorba istetecek, o zaman ben de yeni yeni çorba tariflerimi paylaşmaya devam edeceğim:). Bu, tarifini vereceğim çorba bizim evin “en sevilenleri”nden biridir. Hafif mayhoş tadıyla, içindeki sebzelerin verdiği vitamin ve enerjiyle favorilerimin arasına girmesi çok da şaşırtıcı değil aslında..

 

İşte Tarifi:

 

EKŞİLİ SEBZE ÇORBASI

 

 

Malzemeleri:

 

1 adet orta boy kuru soğan

1 adet havuç

1 adet patates

1 adet kabak

2 yemek kaşığı sıvıyağ

2 yemek kaşığı mısır nişastası

tuz

 

üzerine:

yarım limonun suyu

2 diş sarımsak

1 tatlı kaşığı kuru nane

 

Yapılışı:

 

Öncelikle soğanı, kabağı, havucu ve patatesi rendenin ince kısmıyla rendeliyoruz (rende yerine robotla da yapılabilir ama ben sebzelerin daha belirgin olmasını seviyorum). Bir tencereye sıvıyağı ve rendelenen sebzeleri alıp iyice kavuruyoruz Daha sonra ayrı bir kapta nişastayı biraz soğuk suyla ezip sebzelere ilave ediyoruz.  Çorba kıvamına gelinceye kadar üzerine sıcak su ekliyoruz. Bu şekilde çorbayı bir süre kaynatıp pişiriyoruz. Başka bir kapta limon suyunu, dövülmüş sarımsağı, kuru naneyi karıştırıp çorbaya ilave ediyoruz, tuzunu kendimize göre ayarlayıp ekliyoruz. Çorbayı bir kez daha karıştırıp altını kapatıyoruz.

 

Not: Çorba kaynarken üzerinde oluşan köpükleri bir kaşıkla alıp atmak gerekli ki çorba, nişastanın verdiği şeffaf görünümünü kaybetmesin.

 

Afiyet Olsun:))..

KARNABAHARLI KIŞ ÇORBASI

Mart 4, 2010 - 12:02 pm 24 Comments

 

Bir süredir Portakallı Pudingin tarifi sayfamda durup duruyordu..Yorumlara da cevap yazamadım çoktandır. Hepsinin nedeni vardı, bir haftadır Kelebek uzak diyarlardaydı:)..

 

İş için abimle Mısır’a gittik geçen hafta. Orada bir fuara katıldık, kalan zamanımızda da “gelip de görmemek olmaz” diyerek Piramitlere, Kahire Müzesine ve diğer turistik yerlere gittik. Bol bol da fotoğraf çektim. Aşağıda, bütün gizemi, eşsiz tarih ve medeniyetiyle Piramitlerin fotoğrafını görüyorsunuz…

 

 

Mısır’a gitmeden önce biraz araştırma yapmış, yakın zamanda oraya giden kuzenimle görüşmüştüm. Genel olarak hijyene ve yemeklere dikkat etmemiz gerektiği sonucuna varmıştık. Gel gelelim konakladığımız otel, temsilcimizin bizi götürdüğü restoranlar (bir bilenle gitmekte gerçekten fayda oluyormuş) ve bulunduğumuz bölgeler itibariyle böyle bir sorun yaşamadık biz hiç.

 

Yediğimiz yemeklerin de fotoğraflarını çekmek istedim ama fuardan sonra fazlaca acıktığımız ve ancak yemek yedikten sonra bunu hatırlayabildiğim için:) ve genelde kalabalık bir grup halinde yemek yediğimiz için buna pek fırsatım olmadı.

 

İzlenimlerimde gördüm ki Mısır mutfağı bizim mutfağımıza çok benziyor. Gittiğimiz hemen hemen her restoranda mezeler vardı. Hatta adları Hummus, Babagannush, (bu isimler size de tanıdık geldi mi bir yerden:)) v.s. idi. Mezeler dışında kebab (bizdeki şiş kebap gibi), kofte (bizdeki şiş köfte gibi) türünden ızgara çeşitleri de vardı. Benim etle aram çok iyi olmadığından ben bunları tatmadım ama abim güzel olduğunu söyledi. Bunların dışında deniz ürünleri de Mısır’da çok taze ve fiyatları da uygun. Bol bol karides, kalamar ve çok çeşitli balıklar bulmak mümkün. Sebze ve meyveler de çok tazeydi. Her öğünde mutlaka salata vardı. Oralara gidince çeşit çeşit, taze sıkılmış meyve sularının tadına da bakmak lazım mutlaka. Mango suyu çok güzeldi mesela..

 

Yemekler iyiydi hoştu ama o bir haftanın sonunda eve dönünce annemin, mutfağı benim en sevdiğim yemeklerle donatmış olduğunu görmek bambaşka bir mutluluktu:))..Özellikle uzun süre evden ayrı kalınca en özlediğim şey sıcacık bir kase çorbadır benim. Anne eli değmiş, sıcacık bir kase çorba bir haftanın bütün yorgunluğunu alıverdi:)…

 

Havalar tekrar soğumaya başlamışken kış sebzeleriyle yapılmış bu çorba ilaç gibi geldi.

 

İşte tarifi:

 

KARNABAHARLI KIŞ ÇORBASI

 

 

Malzemeleri:

 

1 adet küçük boy karnabahar

1 adet irice havuç

1 adet orta boy kereviz (yeşil yaprakları da kullanılacak)

1 adet patates

1 yemek kaşığı un

1 su bardağı süt

1 yumurtanın sarısı

2 yemek kaşığı sıvıyağ

tuz

 

Yapılışı:

 

Öncelikle karnabaharı yıkayıp küçük çiçekler şeklinde parçalıyoruz. Havucu soyup, yıkayıp, küçük küpler şeklinde kesiyoruz. Karnabahar ve havucu bir tencereye alıp üzerini geçecek kadar suyla haşlıyoruz. Kerevizle patatesi de yıkayıp, soyup, minik küpler halinde kestikten sonra başka bir tencerede, üzerini geçecek kadar suyla haşlıyoruz.

Haşlanan sebzelerin suyunu dökmüyoruz. İki ayrı tenceredeki sebzeleri sularıyla beraber birleştiriyoruz. Diğer yanda, başka bir tencereye unu ve sıvıyağı alıp unun kokusu çıkana dek kavuruyoruz. Kavrulan una haşlanan sebzeleri sularıyla birlikte ilave ediyoruz. Karıştırıp kaynatıyoruz.

Bir bardak sütle 1 yumurtanın sarısını çırpıp kaynayan çorbanın suyundan azar azar ilave edip karıştırdıktan sonra sebzelere ekliyoruz (bu işlemi yavaş yapmak lazım, kesilme olmasın diye). Çorbayı iyice karıştırdıktan sonra tuzunu ilave ediyoruz. Ocağın altını kapadıktan sonra daha önceden ayırdığımız kereviz yapraklarını ufak ufak doğrayıp çorbaya ilave ediyoruz. Sıcak sıcak servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:).