Archive for Ekim, 2010

CUMHURİYET

Ekim 28, 2010 - 10:27 pm 1 Comment

 

Laik, çağdaş, demokratik, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetini sonsuza dek koruyup yaşatacağız…

 

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ

 

KUTLU OLSUN…

BİR AİLE GELENEĞİ: KAPAMA PİLAV

Ekim 25, 2010 - 9:36 pm 26 Comments

 

Baba tarafından Nallıhanlıyız biz..Orada yaşayan babamın dayısı da vefat ettikten sonra Nallıhan’a pek gidemesek de oranın kültürü bir şekilde yaşar evimizde..Nallıhan’ın el emeği göz nuru, meşhur ipek iğne oyaları rahmetli  babaannemin benim için hazırladığı rengarenk yemenilerde gösterir bütün güzelliklerini..Babaannemin bizlere anlattığı birbirinden güzel çocukluk anılarıyla gözlerimizde canlanır Nallıhan’ın o yemyeşil bağları, gürül gürül akan suları..

 

Ve tabi Nallıhan yemekleri…Ve benim ilk aklıma gelen “Kapama Pilav”. Ben küçükken, tüm ailenin; kardeşlerin, kuzenlerin babaannemin evinde bir araya geldiği günlerde mutlaka babaannem o güzel, leziz mi leziz pilavından yapardı..Bu bir nevi gelenek gibi olmuştu bizler için. Güzel bir sofra kurulurdu ve nefis kokular eşliğinde mutfaktan gelirdi Kapama Pilav, bu sofradaki yerini almak üzere..

 

 

Sunumu bile ayrı bir görsel şölen gibidir bu yemeğin. Pilav tenceresi tepsiye ters çevrilir. İştahlı bakışlar altında tencerenin kaldırıldığı o an, Kapama Pilavın insanın hem koku alma hem de görme duyusunu cezbettikten sonra tad alma duyusunu da mest edeceğinin ispatıdır adeta. Ve işte, bir arada olmanın mutluluğu böyle leziz bir yemekle de taçlandırılınca hafızalardan asla çıkmayacak en önemli anılar halini almıştır..

 

Benim hamarat annem de Kapama Pilavı yaparak sürdürür bu güzel geleneği..Bu haftasonu da bir aile buluşmasını lezzetlendirdi bu güzel yemek. Bu sefer annemden öğrendiğim şekliyle ben yaptım Kapama Pilavı, nesilden nesile taşınacak bu geleneği sürdürebilmek adına…

 

NOT: Rahmetli babaannem Kapama Pilavı hep tavuk etiyle yapardı. Normalde aynı tarif kırmızı etle de yapılıyor. Ben de bu kez tavuk etiyle yaptım, farklı olarak annemden öğrendiğim şekliyle haşlanmış nohut da ekledim.

 

İşte Tarifi:

 

KAPAMA PİLAV

 

 

Malzemeleri:

 

1 adet orta boy soğan

2 yemek kaşığı sıvıyağ

2 yemek kaşığı tereyağı

3 su bardağı pirinç

2 su bardağı haşlanmış nohut

5 parça tavuk göğüs

3,5 su bardağı haşlanan tavuğun suyu

1 tatlı kaşığı karabiber

 

tavuğu haşlarken: 1 adet kuru soğan ve 1 adet havuç

 

 

Yapılışı:

 

Öncelikle tavuk göğüs etlerini kabuğu soyulmuş bir bütün soğan ve havuç ilavesiyle haşlıyoruz. Tavuk haşlandıktan sonra soğanı ve havucu tavuk suyundan çıkartıyoruz. Haşlanan göğüs etlerini iri parçalar halinde doğruyoruz.

 

Diğer yanda, derin bir tencerede yemeklik doğradığımız bir adet kuru soğanı sıvıyağ ve tereyağı ilavesiyle kavuruyoruz. Soğanlar kavrulunca haşlanmış tavuk etlerini de ilave edip birkaç kez daha karıştırıyoruz. Tavukların üzerine daha önce suda bekletip iyice yıkadığımız pirinçleri boşaltıyoruz, üzerini düzeltiyoruz, bu aşamada karıştırmıyoruz. Karabiberi pirinçlerin üzerine serpiştirdikten sonra haşlanmış nohutları da döküp, pirinçleri kaplayacak şekilde üzerini düzelterek tencereye yayıyoruz.

 

Kaynayan tavuk suyunu nohutların üzerinden yavaşça boşaltıp tencerenin kapağını kapatıyoruz. Kısık ateşte pilavı pişirmeye bırakıyoruz. Bütün su çekilince ocağı kapatıp pilavın üzerine kağıt havlu serip kapağı kapatarak 5-10 dakika demlenmeye bırakıyoruz.

 

Pilav demlendikten sonra tencerenin ağzına bir tepsi kapayıp tencereyi ters çeviriyoruz. Kaşıkla tencerenin altına ve kenarlarına hafifçe vuruyoruz ki yapışıp kalan pilav olmasın. Daha sonra tencereyi dikkatlice kaldırıp pilavı servise sunuyoruz.

 

Not: Bu pilavın yanına cacık da çok güzel gidiyor..

 

Afiyet Olsun:)..

CEVİZLİ-ZENCEFİLLİ MİNİK KURABİYELER (YOGA SINIFI KURABİYELERİ:))

Ekim 22, 2010 - 9:15 am 19 Comments

 

 

Geçen yazımda sıradaki tarifin Yoga sınıfında tattığımız o “meşhur” kurabiyeler olduğundan bahsetmiştim. Meşhurluğu şuradan geliyor; bu kurabiyeler öyle leziz ve ağızda dağılan bir yapıya sahip ki öyle bir tane yiyip de yetinmeniz pek söz konusu değil:). Ve durum böyle olunca bu güzel lezzeti evlerinde de yapmak isteyen bütün Yoga öğrencileri bu tarifi alıyorlar Şahende Hanımdan:)..Öyle ki kendisi tarifi fotokopiyle çoğaltmak durumunda bile kalmış.

 

Şahende Hanım Yoga kursumuzun çalışanlarından biri, çok tatlı bir bayan ve bu kurabiyelerin de mimarı kendisi:)..Yoga’nın verdiği dinginliğe, pozitifliğe bitki çayının yanında bu güzel kurabiyeler de eşlik edince her şey tamam oluyor:)..

 

Ben aslında bundan 3-4 yıl önce başlamıştım Yogaya, yaklaşık bir yıl devam ettikten sonra işyerimizin taşınmasından dolayı yarım bırakmak zorunda kalmıştım. Şimdi yaklaşık 8-9 ay oldu tekrar başlayalı. Yoga yapmayı çok seviyorum; benim hem ruhuma hem de bedenime çok iyi geliyor. Yoga ile birlikte düzgün duruş ve nefes alış tekniklerini hayatıma kattım ben. Ve açıkçası, ruhsal dinginliğe tam da ihtiyaç duyduğum bir zamanda başlamıştım; bu açıdan da çok iyi geldi bana yoga.

 

Yaptığımız fiziksel hareketler sayesinde de daha esnek, daha kuvvetli ve daha dengeli bir beden yapısına ulaşmaya başladım..Bunların hepsi benim kişisel görüşlerim ve deneyimlerim elbette ama Yogaya gelen arkadaşlarım da benim görüşlerime benzer şekilde düşünüyorlar.

 

Yoganın bana tüm bu katkılarının dışında çok iyi insanlar da tanıdım sınıfımda. Öğretmenimiz Pınar Hanım’a da buradan çok teşekkür etmek istiyorum bizlere verdiği tüm emekler için..

 

Şahende Hanım’a hem güzel kurabiyeleri için hem de tarifini bizimle paylaştığı için çok teşekkür ediyorum:).

 

Not: Fotoğraflarım yakın plan olduğu için aldatıcı olmasın, aslında mini mini kurabiyeler bunlar:)).

        İlk fotoğrafta bölünmüş kurabiyenin görüntüsüne yer verdim ki ağızda dağılan kıvamı biraz olsun gösterebileyim:).

 

Gelelim o güzelim kurabiyelerin yapılışına:

 

CEVİZLİ-ZENCEFİLLİ MİNİK KURABİYELER (YOGA SINIFI KURABİYELERİ:))

 

 

Malzemeler:

 

Yarım paket Becel Pro Activ (ben margarin kullanmadığım için aynı ölçüde tereyağı kullandım)

1 yemek kaşığı pudra şekeri

1 tepeleme tatlı kaşığı toz zencefil

bolca iri kırılmış ceviz (bu kurabiyede ceviz miktarı neredeyse hamur miktarına eşit)

aldığı kadar kepekli un (ben tam buğday unu kullandım)

 

üzerine: pudra şekeri

 

Yapılışı:

 

Yağı, pudra şekerini, zencefili, cevizi bir yoğurma kabına alıyoruz. Unu azar azar ilave ederek oldukça yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamurdan cevizden küçük parçalar kopartıp hafif yuvarlayıp (fazla şekillendirmeden) yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine diziyoruz. Önceden 200C°’ye ısıtılmış fırında hafif pembeleşene dek (yaklaşık 10 dk.) pişiriyoruz. Daha sonra kurabiyeleri fırından çıkartıyoruz ve ılıyınca üzerlerine pudra şekeri eliyoruz.

 

Afiyet Olsun:)..

ISPANAKLI RULO BÖREK

Ekim 20, 2010 - 9:42 am 21 Comments
Bugün yine annemin arkadaşı Ayçe Abla’nın bir tarifini paylaşmak istiyorum..
Annemlerin ayda bir bütün arkadaşlarıyla bir araya gelip, öğle yemeğinde buluşmalarına bayılıyorum:). Bu buluşmalar hem onlar için çok iyi oluyor, hem de benim için:)..Benim için güzel yanı şundan kaynaklanıyor; onca hamarat hanım bir araya gelince mutlaka mutfaktan da bahsediliyor, birbirinden güzel tarifler alınıp veriliyor..
Zaten genelde hanımlar arasında bu, kendiliğinden oluşup süregelmiş bir gelenektir. Bir araya gelinip, muhabbetler eşlerden, çocuklardan, günlük hayattan geçip giderken mutlaka mutfağa da uğrar bir noktada. Ben buna benzer buluşmalarda öyle tarifler edinmişimdir ki bazıları çoktan başucu tariflerim olarak yerini almıştır. Mesela çok yakında bir kurabiye denemesi yapıp tarifini yayınlayacağım. O da bizim yoga sınıfının “meşhur” kurabiyesi:).
Ondan önce, geçen hafta yapıp tadına doyamadığımız kat kat ayrılan kıvamıyla, Ispanaklı Rulo Böreğin tarifini vermek istiyorum. Bu nefis tarif için Ayçe Abla’ya çok teşekkür ediyorum:). Böyle birbirinden güzel tariflerinin devamını da sabırsızlıkla beklediğimi buradan çıtlatmış olayım Ayçe Ablama ;) ..
İşte Tarifi:
ISPANAKLI RULO BÖREK
Malzemeleri:
4 adet yufka
yufkalara sürmek için sıvıyağ
yufkalara serpmek için un (ben tam buğday unu kullandım)
üzerine sürmek için: 1 adet yumurta
İçi İçin:
1 adet orta boy kuru soğan
750 gr ıspanak
1 yemek kaşığı zeytinyağı
200 gr. Beyaz peynir
tuz, karabiber, kırmızı toz biber
Yapılışı:
Öncelikle böreğin içini hazırlıyoruz ki soğumaya bırakabilelim. İlk olarak ıspanakları iyice yıkayıp doğruyoruz. Bir tencereye sıvıyağı ve yemeklik doğradığımız kuru soğanı alıp bir süre kavuruyoruz. Soğanlar pembeleşince ıspanakları da ekleyip iyice suyunu çekip kavruluncaya kadar pişiriyoruz. Ispanaklar suyunu çekince tuz ve baharatları ekleyip, beyaz peyniri de ıspanaklara ufalayarak ilave ediyoruz. İç harcını bu şekilde iyice soğuyana kadar bir kenarda bekletiyoruz.
İç harcı soğuyunca, bir yufkayı açıp üzerine, her yere gelecek şekilde, fırça ile sıvıyağ sürüyoruz. Avucumuza unu alıp yağın üzerine serpiştiriyoruz (bunun için miktar vermiyorum ama çok ince bir tabaka olacak şekilde). Yufkayı ikiye katlayıp bir yarım daire oluşturuyoruz. Yufkanın bu yüzüne de tekrar sıvıyağ sürüp un serpiyoruz. Oluşan bu yarım dairenin düz tarafına iç harcı boydan boya bir çizgi şeklinde koyuyoruz ve bu uçtan başlayarak yufkayı sarıp büyük bir rulo oluşturuyoruz. Daha sonra oluşan bu ruloyu 3-4 parmak kalınlığında kesiyoruz. Bütün yufkalar için aynı işlemi tekrar ediyoruz.
Oluşan börekleri yağlı kağıt serilmiş bir fırın tepsisine alıp üzerlerine çırpılmış bir yumurta sürüyoruz. Daha önceden 185C°’ye ısıtılmış fırında kızarana kadar (yaklaşık 25 dk.) pişiriyoruz.
Çıtır çıtır bu böreği, mümkünse ılıkken servis ediyoruz.
Afiyet Olsun:)..

EV YAPIMI SICAK ÇİKOLATA

Ekim 15, 2010 - 9:44 am 23 Comments

 

Günlerdir yağmur yağıyor burada..Ama gökyüzü bütün karaltısına rağmen bir şekilde başarıyor insanın içini açmayı. Ya da artık ben daha çok seviyorum böyle yağmurlu havaları. Üstelik güneş hiç umulmadık bir anda belirip ısıtıveriyor içimi. Aynı hayat gibi…

 

Yağmur deyince şöyle bir şiir geliveriyor aklıma hemen, Can Yücel’den:

 

 ” BULUŞMAK ÜZERE


Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım.”

 

Hayat mücadelesi bir şekilde koşuşturup durmaya alıştırmış olsa da bizi, bazen şöyle bir dakika soluklanıp yavaşlatıvermek istiyorum zamanı…

 

Ve öyle bir zaman dilimine bir yağmur hayali sığdırmak istiyorum… Dışarıda yağan yağmur pencereye vururken tek yapmak istediğim; evimin salonunda, pencerenin hemen önündeki koltuğuma kurulup, bir fincan sıcak çikolatamı yudumlarken yağmur damlalarının ritmine bırakmak kendimi. Ve günün yorgunluğunun, yoğunlaşan düşüncelerimin bu ritimle akıp gidişlerini izlemek..

Çok da uzak bir hayal olmasa gerek bu..Öyleyse bu fırsatı kendimiz için yaratıp keyfini çıkarmalıyız arada bir..

 

Bu hayale eşlik edecek Sıcak Çikolata’nın tarifi de benden gelsin öyleyse;). İçindeki portakal ve tarçın aromaları bence bu içeçeği daha da iştah açıcı hale getiriyor.

 

İşte Tarifi:

 

EV YAPIMI SICAK ÇİKOLATA

 

 

Malzemeler:

 

(1 büyük fincan-kupa- için ölçülerdir)

 

1 büyük fincan süt

30 gr. Sütlü çikolata

1 tatlı kaşığı kakao

yarım çay kaşığı toz tarçın

1 çay kaşığı portakal kabuğu rendesi (incecik rendelenmeli)

 

istenirse üzerine:

süt kreması (küçük kutularda satılanlardan)

toz tarçın

damla çikolata

 

Yapılışı:

 

Bir cezveye bütün malzemeleri alıp karıştırarak, çikolata eriyip, içeceğimiz kaynayana dek pişiriyoruz. Kaynayan sıcak çikolatayı fincana alıp üzerine biraz krema döktükten sonra toz tarçın ve damla çikolatayla süslüyoruz.

 

Ve soğumasına fırsat vermeden içiyoruz:).

 

Afiyet olsun….

 

Bir Ekleme:

Canım Derya Ablam beni bloglar arası bir oyun için seçmiş..Ablama çok teşekkür edip ben de cevabımı yazıyorum:). Bu oyunda en çok yorum yazılan 7 yazımızı belirtmemiz gerekiyor. Benim blog tabanımda en çok tıklanan yazıları görebiliyorum ben de onları paylaşacağım:

 

  • PEYNİRLİ PİDE BÖREK (4132)
  • ZEYTİNYAĞLI BAKLA (2070)
  • ANTEP FISTIKLI-MUZLU KUBBE PASTA (1216)
  • BAL KABAĞI TATLISI (1053)
  • SUSAM KAPLI TUZLU KEK (1023)
  • CEVİZLİ-TARÇINLI ÇÖREK (1015)
  • HAKİKİ TAVUK GÖĞSÜ:) (983)
  •  

     

    İLK SOĞUKLAR ÇORBASI

    Ekim 11, 2010 - 3:35 pm 28 Comments

     

    Üşüyorum…

     

    Bu günlerin belirgin, kısa özeti bu benim için:)..Kış değil ama kış soğukları geldi resmen, hem de çok ani oldu. Oysa ben daha kısa kollularımı giymek istiyordum

     :(..Neyse alışacağız artık.

     

    Kışın, soğuğun güzel yanları yok mu? Var elbet. Zaten güzel yan bulmak isterse insan, o kadar çok ki..Mesela sıcacık bir çorbayı içinizi ısıta ısıta içmenin tadı başka hiçbir mevsimde yok.

     

    İşte bu fikirden yola çıkarak paylaşacağım bir tarifim var benim de…İsmine ne desem bilemedim şimdi, çünkü içinde yok yok..Daha doğrusu o anda evde ne varsa, canınız ne çektiyse buluşturuveriyorsunuz yoğurtlu çorbayla. Yine biraz hayal gücü ve yaratıcılığınızı da serpiştirerek tabi:)..    

     

    O zaman ismini şöyle uyduralım ki konuyla da alakalı olsun; “İlk Soğuklar Çorbası”.

    Beni tir tir titreten, sıcaklardan sonra bir türlü alışamadığım bu ilk soğuklara ilaç gibi gelen bir çorba çünkü bu..

     

    İşte tarifi:

     

    İLK SOĞUKLAR ÇORBASI

     

     

    Malzemeleri:

     

    1 çay bardağı buğday

    1 su bardağı haşlanmış nohut

    1 su bardağı haşlanmış kuru fasulye

    yarım su bardağı erişte (ben kepekli erişte kullandım)

    yarım kg. yoğurt

    3 su bardağı tavuk suyu (et suyu ya da normal su da kullanılabilir)

    1 yumurtanın sarısı

    1 tepeleme yemek kaşığı un

    tuz

     

    üzerine:

     

    tereyağı (ya da zeytinyağı)

    kuru nane

     

    Yapılışı:

     

    Bir gece önceden buğdayları yıkayıp, üzerini geçecek kadar suyla bir taşım kaynatıp, ocağın altını kapatıyoruz. Buğdaylar bu şekilde bir gece bekleyip şişecek.

     

    Ertesi gün, bir kapta yoğurdu, unu ve yumurta sarısını iyice karıştırıyoruz. Buğdayların üzerine yoğurtlu karışımı ve daha önceden hazırladığımız tavuk suyunu ilave ediyoruz (bu aşamada bütün malzemeler soğuk durumda). Kıvamına bakıp, gerekirse biraz da normal su ekliyoruz. Kısık ateşte kaynayıncaya kadar karıştırarak pişiriyoruz. Çorba kaynayınca içine haşlanmış nohudu, fasulyeyi, erişteyi ve tuzu ilave ediyoruz. Çorbayı bir süre daha kaynatıyoruz. Erişteler yumuşayınca ocağı söndürüyoruz.

     

    Çorbanın üzerine eritilmiş tereyağı ve kuru nane karışımından döküp, sıcak sıcak servis ediyoruz.

     

    Afiyet Olsun:)..

    SÜSLÜ BİR PASTA:)

    Ekim 5, 2010 - 10:04 pm 31 Comments

     

    Beni tanıyanlar iyi bilir; kelebekler, çiçekler, rengarenk objeler hayatımın bir yerinde hep vardır…Öyle ki üniversitede bile süslü püslü kalemlikler, renkli kalemler ve defterlerimle tanınırdım. Sanırım fazlaca seviyorum renklerin ve süslerin hayatımın içinde oluşunu:).

     

    Tarifini vereceğim bu pasta da benim bu sevgimden nasibini aldı:). Haftasonu kuzenlerim için yaptığım bu pasta çok beğenildi..Önce gözlere sonra da damaklara hitap etti (zaten bence birincisi olmadan ikincisi çok da anlamlı olmuyor).

     

    İçine bol muz ve damla çikolata koyduğum bu pastanın üzerini iri çekilmiş Antep fıstığı ve damla çikolata ile süsledim.

     

    İşte pratik olduğu kadar şık da olan bu pastanın tarifi:

     

    SÜSLÜ, MUZLU KEDİDİLİ PASTA

     

     

    Malzemeleri:

     

    1 lt. süt

    2 adet yumurta sarısı

    1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker

    3 tepeleme yemek kaşığı un

    2 yemek kaşığı mısır nişastası

    1 küçük paket labne peyniri

    1 paket vanilya

    muz, damla çikolata, iri çekilmiş Antep fıstığı

    yeteri kadar kedidili bisküvi (ben 22 cm.’lik kelepçeli kalıp için 33 adet kullandım)

     

    Ayrıca: bisküvileri ıslatmak için muzlu süt

     

    Yapılışı:

     

    Öncelikle krema için un, nişasta, yumurta sarısı ve şekeri tencereye koyup azar azar süt ilave edip karıştırarak topaklanmasına izin vermeden pişiriyoruz. Bir süre kaynayan kremayı ocaktan alıp içine vanilyayı ekliyoruz. Bir kaba alıp çırparak iyice soğutuyoruz ve içine labne peynirini ekleyip iyice karıştırıyoruz.

     

    Diğer tarafta kelepçeli kalıbın tabanını çıkarıp sadece çember kısmını pastayı servis yapacağımız tabağın üzerine yerleştiriyoruz. Kedidili bisküvileri, kalıbın yüksekliğine göre, pastanın olmasını istediğimiz yükseklikte keserek kısaltıyoruz. Keserek kısalttığımız kedidili bisküvilerin bir yüzünü muzlu sütle ıslatıyoruz (ıslatma süresini çok kısa tutmalıyız çünkü bu bisküviler çok çabuk yumuşayıp parçalanıyor) ve kelepçeli kalıbın iç kısmına yan yana gelecek şekilde diziyoruz (ıslanan yüzeyler içe bakacak). Kalıbın tabanını da kestiğimiz kedidili bisküvi parçalarını muzlu sütle ıslatarak (ve gerektiği kadar başka kedidili bisküvi kullanarak) kaplıyoruz.

     

    Hazırladığımız kremanın yarısını bisküvilerin üzerine yayıyoruz. Muz dilimleri ve bol damla çikolatayı kremanın üzerine yerleştiriyoruz. Bir sıra daha bisküvi dizip üzerini kalan kremayla kaplıyoruz. Pastanın üzerini Antep fıstığı ve damla çikolatayla süslüyoruz.

     

    Pasta bu şekilde bir gece buzdolabında dinleniyor. Ertesi gün kelepçeli kalıbı açıp pastanın etrafına temiz bir kurdeleyi sarıp fiyonk yapıyoruz. Servis yapacağımız zaman kurdeleyi açıp pastayı dilimliyoruz.

     

    Afiyet Olsun:))..

    HALA TAZEYKEN, DOĞALKEN… PATLICANLA İKİ TARİF

    Ekim 1, 2010 - 8:11 am 26 Comments

     

     

    Yazdan kalma son günleri yaşarken; bahçe ürünü, doğal, taze son yaz sebzelerini de bol bol kullanmak lazım sofralarımızda…

     

    Patlıcan bunların başında geliyor elbet. Düşünüyorum da patlıcan kadar çok çeşitli yemeği, salatası, mezesi yapılan bir sebze daha var mıdır? Patates bu konuda yarışır patlıcanla ama sanırım patlıcanın lezzetiyle çoğumuzun beğenisini kazanmış bir sebze olduğunda hemfikirizdir.

     

    Mesela Türk mutfağını düşününce ilk akla gelen yemeklerden Karnıyarık, İslim Kebabı patlıcanın lezzetinin şahlandığı yemeklerdir:)..Ya da tam kıvamında bir Hünkar Beğendi’ye “hayır” diyecek çok fazla kişi yoktur sanırım. Közlenince de pek çok farklı salatanın, mezenin en temel malzemesi oluverir. Patlıcanın reçelini bile tatmıştım ben bir keresinde:). Mutfakta o kadar çeşitli kullanım alanı sunuyor bizlere patlıcan. Eh öyleyse, hala geçmemişken mevsimi ben de iki tarifle yer vereyim kendisine sitemde:).

     

    Daha önceki patlıcanlı tariflerime de buradan ulaşabilirsiniz.

     

    İşte tarifler:

     

    DOMATESLİ PATLICAN YEMEĞİ

     

     

    Bu yemeğin özelliği çok hafif olması ve yalnızca domatesin suyuyla pişirilmesi. Sadece domatesin suyuyla pişen yemekler bana hep daha lezzetli geliyor. Domatesler hala sulu ve lezzetliyken mümkün olduğunca bütün yemekleri bol domatesle pişiriyorum ben.

     

    Ben etçi bir insan olmadığım için yine etsiz olarak yaptığım yemeklerden biri bu. Damak zevkinize göre kıyma, kuşbaşı et ya da tavukla da çeşitlendirilebilir.

     

    Malzemeleri:

     

    1 adet kuru soğan
    3-4 diş sarımsak

    3 adet patlıcan

    5-6 adet domates (domatesin sululuğuna ve büyüklüğüne göre miktar değişebilir)

    2 yemek kaşığı zeytinyağı

    1 adet kesme şeker

    tuz

     

    Yapılışı:

     

    İlk önce patlıcanları yıkayıp, alaca soyup küpler halinde doğruyoruz. Doğranan patlıcanları bir kaba alıp tuzluyoruz ki acı suyu çıksın. Yeterince bekleyen ve acı suyunu bırakan patlıcanları yıkayıp süzüyoruz.

    Daha sonra, piyazlık doğradığımız kuru soğanları ve minik doğradığımız sarımsakları zeytinyağıyla biraz kavuruyoruz. Patlıcanları da ekleyip hafif karıştırdıktan sonra kabuklarını soyup iri küpler halinde doğradığımız domatesleri patlıcanların üzerine yayıyoruz. Şekeri ve tuzu ekledikten sonra tencerenin ağzı kapalı şekilde kısık ateşte pişiriyoruz.

     

    KÖZLENMİŞ PATLICAN-KIRMIZI BİBER SALATASI

     

     

    Malzemeler:

     

    3 adet patlıcan

    4 adet kırmızı kaypa biber

    2 diş sarımsak

    yarım demet dereotu

    nar ekşisi

    zeytinyağı

     

    Yapılışı:

     

    Patlıcanlarla kaypa biberleri istersek fırının ızgara bölümünde, istersek de ocakta közlüyoruz. Közlenen patlıcan ve biberlerin kabuklarını soyup çok büyük olmayan küpler halinde doğruyoruz. Sarımsağı iyice ezip közlediğimiz sebzelere ekliyoruz. Dereotunu da ince ince kıyıp ekleyip karıştırdıktan sonra istediğimiz kadar nar ekşisi ve zeytinyağıyla salatamızı tatlandırıyoruz.

     

    Afiyet Olsun:).