Archive for Mart, 2008

BEKLENEN, ÖZLENEN DAMLACIKLAR…KOKOSTAR KURABİYELER..

Mart 21, 2008 - 11:31 pm 40 Comments

Önceki yazımda çok istemişim galiba; şu birkaç gündür yağmur neymiş hatırladık Ankara’da:). İki gün önce de bahçemizdeki laleler çiçek açtı. Evet, doğa burada çoktan uyandı…
Bugün doya doya ıslandım yağmur altında, sanki hiçbir telaşım yokmuş gibi tadını çıkardım serin damlacıkların. Bir süre için de olsa unuttum yapılacak işlerimi, kokusunu içime çektim nemli toprağın..

Cuma akşamları saat 10 bizim televizyonla buluşma vaktimiz. Diğer diziler silsilesinden çok farklı tuttuğum “Hatırla Sevgili” var çünkü bu saatte. Bence özellikle günümüz gençliğinin bir belgesel seyredercesine takip etmesi gereken, ülkemizin yakın siyasi tarihi hakkında objektif bakış açısıyla, öğretici bir eser bu dizi. Bu hafta çok hüzünlüydü. Biraz önce sonlanan dizinin etkisiyle bir buruk içim. Söylenecek ne çok söz var geçmiş ve bugünle ilgili.. Sayfalarca tutar içimden geçirdiklerim aslında ama işte bu da benim yemek blogum ve yazacaklarımı kurabiye tarifime bağlayamayacağım kesin..Neyse, sadece bu dizinin (eserin) benim için önemini burada belirtmek istedim bu akşam.

Geçenlerde Yeşil Kivi blogunda Seçil’in tarifini verdiği Kokostar Kurabiyeleri gördüm. Benim sık sık yaptığım Koko Toplarıma bayılan aile fertlerinin çok hoşuna gidecek bir kurabiye olabileceğini düşündüm.
Ben bu kurabiyelerin harika görünüşlerini Seçil’den esinlendim, tarifi ise kendi damak tadımıza göre şekillendirdim. Bu harika kurabiye tarifi için Seçil’e çok teşekkür ediyorum. Seçil’in orijinal tarifi burada. Altta ise benim mutfağıma uyarlanmış şekli yer alıyor.
Bu kurabiyelere bizimkiler bayıldı, bence mutlaka denenmesi gereken bir tarif:).

KOKOSTAR KURABİYELER


Malzemeleri:

Dışı için:

Yarım su bardağı sıvıyağ
1 su bardağından 2 parmak eksik toz şeker
2 yumurtanın sarısı
2 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Aldığı kadar un (ben tam buğday unu kullandım)

İçi için:

2 adet yumurtanın beyazı
2 su bardağı Hindistan cevizi
yarım su bardağı pudra şekeri


Yapılışı:

Yapılışına Seçil’in tarifinden bakabilirsiniz. Ben farklı olarak üst süsleme malzemesini hazırlamadım, onun yerine kurabiyeler ılıkken üzerlerine pudra şekeri eledim.

Afiyet olsun…..

EKLEME:

Bir yorum üzerine gördüm ki Seçilin sayfası açılmıyor. Ben de yapılışını daha önceden yazmadığım için tarif eksik kalsın istemedim. Benim yaptığım hali şöyle idi:

Benim yazdığım malzemelere göre, dış malzemesini karıştırıp çok yumuşak olmayan bir hamur hazırlıyoruz. İç malzemesini de ayrı bir kapta iyice karıştırıyoruz. Ceviz büyüklüğünde alıp elimizde açtığımız dış hamurunun içine birer çay kaşığı iç malzeme koyup yuvarlayıp, 175 dereceye ısıtılmış fırında pişiriyoruz. İstenirse kurabiyeler piştikten sonra üzerine pudra şekeri serpilebilir.

BAHAR PİLAVI

Mart 10, 2008 - 10:53 pm 33 Comments

Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yatırırdı hani:) ? Şaka bir yana, özellikle şu iki senedir mevsimleri de bir başka yaşar olduk. Hani Ankara karasal iklimdi, geçişler sert olurdu falan ama bu sene sanki hiç bahar yaşamadan yaza gireceğiz. Kış çetin ve kuru geçti (evet, biraz kar yağışı oldu ama geçtiğimiz yazın kuraklığını telafi edecek kadar değildi) sonra Mart ayına girer girmez 20’li dereceleri gördük termometrelerimizde.
Eh havalar böyle olunca bünyeler de şaşırıyor haliyle. Bizim evde şu anda herkes hasta, herkeste bir keyifsizlik hakim. Evde bol bol meyve ve bitki çayı tüketiliyor. Bu geçiş dönemini en az hasarla atlatmak için dikkatli olmak lazım, güzel havalara aldanıp incecik kıyafetlerle sokağa fırlamamak lazım (bu laf banaydı:)).
Biraz yağış, biraz yağmur..Şimdi hepimiz bunu diliyoruz. Eskiden, ben küçükken hatırlıyorum da nasıl olursa hafta sonuna hep yağışlı havalar denk gelirdi. Eh haliyle tatil günlerini dışarıdaki gri havaya bakarak evde geçirmek çok canımı sıkardı, “keşke dinse şu yağmur” derdim.
Şimdi düşünüyorum da şöyle bir ay aralıksız yağsa, hava gri bile olsa ama içimizi serinlete serinlete gökyüzünden boşalıverse damlalar. Toprak kana kana içse yağmuru, ben dışarı çıkıp yağmur altında yürüsem, ıslak toprak kokusunu içime çeksem doya doya..
Bahar yağmurları kadar güzeldir baharın o kendine has enerjisi, renkleri… Bahar bin bir renkli çiçekleriyle gökkuşağına boyarken doğayı, ben baharın renklerini mutfağımdan geçirdim.
İşte en az bahar kadar renkli, bir o kadar lezzetli ve sağlıklı bahar pilavım:).

Not: Bu pilavın tarifini annem birkaç hafta önce televizyonda seyretmiş. Aklında kaldığı şekliyle bana anlattı, biz de kendi damak tadımıza uyarlayıp son şeklini verdik. Bu pilavın adı neydi tam bilmiyorum ama bu rengarenk haliyle ona çok gidecek “Bahar Pilavı” ismini ben koydum.

Buyrun tarifini:

BAHAR PİLAVI


Malzemeleri:

1 çay bardağı sıvıyağ
5-6 sap taze soğan
2 adet orta boy kabak (küp küp doğranmış)
2 yemek kaşığı çiğ ay çekirdeği içi
5-6 adet kuru kayısı (tavla zarı gibi doğranmış)
3 su bardağı pirinç
4,5 su bardağı kaynar su
1 yemek kaşığı kuru nane
tuz

Yapılışı:

Öncelikle tencerede yağımızı kızdırıp, ince ince doğradığımız taze soğanları kavuruyoruz. Daha sonra sırasıyla çekirdeği, kabakları ve kuru kayısıyı ekleyip kavurarak hepsinin pişmesini sağlıyoruz. Daha önceden ıslatıp yıkadığımız pirinçleri de diğer malzemelerin üzerine ekleyip pirinçler şeffaflaşıncaya kadar kavurmaya devam ediyoruz. Pirinçler de kavrulunca kaynar suyu, kuru naneyi ve arzu ettiğimiz miktarda tuzu ekleyip pilav iyice suyunu çekinceye kadar kısık ateşte pişiriyoruz. Pilav suyunu çekince altını kapatıp çok az karıştırdıktan sonra tencerenin üzerini kağıt havluyla örtüp demlenmeye bırakıyoruz. Demlenen pilavımız servise hazır hale geliyor.

Afiyet olsun:)))..

BİR KONSER VE BİR TATLI

Mart 2, 2008 - 10:54 am 31 Comments
Zamanı tutabilmenin, onu kısa bir süre için de olsa durdurabilmenin en güzel yolu zamana izlerini bırakacak bir şeyler yapmak galiba..Dostlarla, yıllar sonra bile hatırlayacağımız, anılarımızın en güzel parçalarını oluşturacak bir şeyler yapmak.

Dün gece tam da böyle bir şey yaptık; çok güzel bir konser izledik, harika bir performansa, özenle hazırlanmış, büyüleyici bir sahneye tanık olduk. Şarkılara eşlik ettik, dansettik, şarkıların içine girdik adeta..Şebnem Ferah’ın konserine ilk defa gittim ben. Tereddütsüz söyleyebilirim ki izlediğim en güzel konserdi.

Konserden sonra dansetmekten ayaklarım zonkluyor, kulaklarım çın çın çınlıyordu. Ama geçirdiğim o güzel saatler her şeye değdi doğrusu:).

Böyle güzel zamanların tamamlayıcısı, tatlı sohbetlerin eşlikçisi tatlılardır elbet. Favorim sütlü tatlılar olsa da ayva tatlısı sütlü tatlı kadar sevdiğim tek tatlıdır. Özellikle annemin yaptığı ayva tatlısının tadına hiç doyamam. Gıda boyası kullanmadan hoş bir renk alır annemin ayva tatlısı. Bunun sırrının; ayvayı pişirirken tencereye ayva çekirdeklerini atması ve tatlıyı çok kısık ateşte yavaş yavaş pişirmesi olduğunu söylüyor annecim.

İşte onun tarifiyle Ayva Tatlısı:


AYVA TATLISI

Malzemeleri:

4 adet ayva
2 adet elma
16 silme yemek kaşığı şeker
3 adet karanfil
2 bardak su

Yapılışı:

Öncelikle ayvaları soyup ikiye bölüyor ve çekirdek yuvalarını boşaltıyoruz. Diğer tarafta soyulmuş elmaları rendeleyip ayvaların boşluklarına pay ediyoruz. Ayvaları bir tencereye yerleştirip her bir yarım ayvaya 2 silme yemek kaşığı toz şeker döküp, 2 bardak suyu, ayvaların çekirdeklerini ve karanfilleri tencereye ilave ediyoruz. Tencereyi ocağın en küçük bölümüne koyup, su kaynadıktan sonra ocağın altını en kısık konuma getirip ayvalar suyu çekinceye kadar ağır ağır pişiriyoruz (annem bu aşamanın 2 saat kadar sürdüğünü söylüyor). Ayvalar tüm suyu çektikten sonra servis tabağına alıp, iyice soğutup servis süresine kadar buzdolabında bekletiyoruz. İsteğe göre kaymakla, kaymaklı dondurmayla veya çırpılmış kremayla servis ediyoruz.

Afiyet olsun.

Herkese güzel bir hafta diliyorum…