Archive for Temmuz, 2007

EVE DÖNÜŞ VE EGE ESİNTİLERİ

Temmuz 23, 2007 - 8:36 pm 44 Comments

Döndüm…
Uzunca bir dinlenme, yenilenme arasından sonra evimdeyim, memleketteyim:). Birkaç haftalığına annem, babam ve benden oluşan çekirdek ailemizle Ege’deki yazlığımıza gittik. Sakin; gürültüden, karmaşadan uzak bir deniz kasabasında, şehirdeyken zaman ayıramadığım, özlemini duyduğum uğraşlarla vakit geçirdim.
Hemen hemen hiç televizyon seyretmeden (bazı zamanlar haberleri ve seçimle ilgili programları seyrettim), bilgisayarsız, internetsiz, e-mailsiz zaman geçirmenin keyfine vardım. Hayatımızı kolaylaştırdıkları şüphesiz olan bu araçlardan bir süreliğine ayrı zaman geçirmek bana iyi geldi aslında. Onun yerine günde birkaç gazeteyi sayfalarındaki mürekkep kokusunu içime çeke çeke, hışırdata hışırdata okudum, bahçemizle uğraştım – hatta ömrümde ilk kez çapa yapmaktan ellerim su bile topladı, ve bundan büyük keyif aldım-, minicik erik ağacımızın 4 tane tatlı meyvesini içim acıyarak koparttım (tabi önce fotoğrafladım:)).
Komşuluğun güzelliğini orada bir kez daha hissettim (komşularımız bakımından Ankara’da olduğu kadar şanslıyız yazlığımızda da); komşularımızdan gelen meyvelerden annemle reçeller yaptık, reçelin güneşte özleşmesinin ona ne kadar güzel bir lezzet kattığını öğrendik. Televizyon olmayınca ailemle zaman geçirmenin, oyunlar oynamanın ne kadar da keyifli olduğunu hissettim yeniden. Dalgaların sesi eşliğinde küçük şekerleme uykularının tadına, denizin yüzeyine vuran güneş ışınlarının insanı hayran bırakan oyunlarının muhteşemliğine, bahçe sularken hortumdan fışkıran su zerrelerinin oluşturdukları gök kuşağının büyüleyiciliğine ve bunun gibi günlük hayatın koşuşturmasından fırsat bulamayıp da fark edemediğimiz pek çok güzelliğin ayırdına vardım. Sonu bir külah dondurmayla biten sahil boyu yürüyüşleri; denize karşı içilen bir bardak çay; oynayan çocukların neşeli cıvıltıları, onlara kuşların da eşlik etmesi; insanı dövercesine esen rüzgarın dağıttığı kağıtların peşinden yapılan koşuşturmalar:) ; biberi, domatesi dalından kopartıp yemeler ise bir başka güzeldi.
Belki de bu tatilin benim için en önemli yanı kendime ve hayatıma daha yalın biçimde dönüp inceleme imkanı vermesiydi. Böyle bir ortamda daha çok düşünmeye, kendi hakkında planlar yapmaya fırsatı oluyor insanın, ben de bu fırsatı değerlendirdim bol bol.

Daha belki sayfalar dolusu yazarım Ege hakkında, bu dinlence hakkında, ama biraz da çektiğim fotoğraflar anlatsın istiyorum sizlere benim Ege hikayemi.

Üstte gördüğünüz fotoğraflar bizim gidiş yolunda mola verdiğimiz bir yere ait. Öyle şirin detaylar vardı ki görüntülemeden edemedim.

Evimizin bahçesi, bisikletimiz, rüzgar gülleri..
Evimizin verandasından ayrıntılar (süslü bir insan olduğumdan sanırım:) evin verandasını panayır yerine çevirdim:)), minik hayvanlı rüzgar gülleri ve kurbiş aydınlatma.

Erik ağacımızın kıymetli 4 eriğinden kalan sonuncusu (yenmeden hemen önce:)) ve ailecek çok sevdiğimiz bir çiçek olan, mis kokulu yaseminimiz (kendisini daha bu sene diktik ama yerini çok sevmişe benziyor:)).
Bu da uzaklardan bütün görkemiyle geçip beni büyüleyen bir yelkenlinin fotoğrafı. “Ah o gemide ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydım!” dedirtecek cinsten bir yelkenli değil mi?
Bizim sitenin sahilinde gün batımı…
Çiçeklerin arasında neşeyle dolaşan bir kelebek takıldı objektifime:).
Yeşil ve mavi mi? Kesinlikle mükemmel bir uyum:).
Ya bu haylaz sincapa ne demeli? Güzel manzaranın tadını

çıkarmayı o da iyi biliyordu kesinlikle. Ağacın denize bakan dalının ucuna koşuşturmadan hemen önce görüntüleyebildim. Çok şirindi:)..
Bu kedicikle bol bol haşır neşir olduk balık lokantasında. Ağzının tadını biliyor o da:).
Sitenin çay bahçesinde otururken güneşin denizle dansına işte böyle tanık olduk. İnsan bu görüntüye saatlerce bakmak istiyor…
Kahve falına bakmayı bece
renlere hep imrenmişimdir, ben kahve granüllerinden şekilleri hiçbir şeye benzetemezken:). Ama o gün fincanımın tabağındaki bu bariz figürlere çok şaşırmıştım (belki de ben aklımdaki konulardan etkilendim yorumlarken). Ben yorumsuz bırakayım da siz neler görüyorsunuz paylaşır mısınız benimle? :) .

Kelimelerle ve fotoğraflarla sizlere aktarmaya çalıştığım Ege günlerinde öğrendiğimiz bir salata tarifiyle yazımı tamamlamak istiyorum. Daha önce birkaç kez tatma imkanı bulmuş ve çok beğenmiştik “deniz börülce”sini. Ankara’ya dönmeden önceki gün pazara gidip bir demet deniz börülcesi alıp bu kez annemle beraber kendimiz denemek istedik.


Daha önceki yediklerimiz arasında en güzel olan şekliyle yapmaya çalıştık. Pazardaki teyzeden öğrendiğimiz kadarıyla sarımsaklı yoğurtla da çok lezzetli oluyormuş. İşte bizim deniz börülcesi salatamız:

Deniz Börülcesi Salatası

Malzemeler:

1 demet deniz börülcesi
2 diş sarımsak
2 domates
zeytinyağı
1 limonun suyu

Yapılışı:

Deniz börülcelerini öncelikle yıkayıp, bir tencerede 5 dakika kadar haşlıyoruz. Sonra o şekilde 10-15 dakika bekletip suyunu süzüyoruz. Daha sonra saplarından tutup aşağıya doğru sıyırarak börülcelerin ortasından geçen kılçıkları ayıklıyoruz. Diğer tarafta kabuklarını soyduğunuz domatesleri ve sarımsakları rendeleyip bir tabağa aldığımız börülcelerin üzerine döküyoruz. Üzerlerine limon suyu ve istediğimiz miktarda zeytinyağı gezdirip servis yapıyoruz.

Not: İlginç bir şekilde deniz börülceleri kendiliğinden tuzlu bir bitki bu yüzden biz hiç tuz eklemedik salatamıza. Yaparken tadına bakıp tuz ekleyip eklememeye siz karar verin.

Herkese afiyet bal şeker olsun..İçimiz her zaman Ege’nin güneşi gibi sımsıcak olsun. Sizleri ve buraya yazmayı gerçekten çok özlemişim:).