Archive for Eylül, 2008
TAHİNLİ MİSKET KURABİYELER
Bu sefer farklı bir kurabiye denemek istedim. Kaç zamandır burnumda, küçükken pastaneden aldığım tahinli çöreklerin kokusu tütüp duruyordu; yumuşacık, tatlı ve bol tahinli…
Ben de evdeki malzemelerle bu tada yakın, mini mini kurabiyeler yaptım. Ufacık, misket gibi 80 civarında kurabiyemiz oldu, çayın yanında birer ikişer afiyetle yendiler. Ama sanırım bir dahaki sefer daha büyük topçuklar yaparım, çünkü bu şekilde oldukça vakit alıyor.
Hazır şu sıralar son bahar yağmurları da yağıyorken, bu haftasonu yine bu kurabiye pişirilmeli, yanında bir fincan kahve ya da bir bardak çayla pencere önü keyfi yapılmalı…Düşüncesi bile harika:)..
İşte Tarifi:
TAHİNLİ MİSKET KURABİYELER
3 adet yumurta
Yarım su bardağı tahin (bir dahaki yapışımda 1 bardak kullanmayı düşünüyorum)
Yarım su bardağı susam
Yarım su bardağı üzüm pekmezi
Yarım su bardağı toz şeker
1 su bardağı dövülmüş ceviz
yarım su bardağı zeytinyağı
1 paket kabartma tozu
aldığı kadar un
Yapılışı:
Afiyet olsun:)…
HATIRA DOLU BİR LEZZET: KIZILCIK MARMELATI
Bazı yiyeceklerden konu açılınca sizin de aklınıza bir tek insan, bir tek mekan geldiği olur mu? İşte “kızılcık marmelat”ının bendeki öyküsü de böyle…
Eskiden; rahmetli anneannemle dedem sağ iken, ne zaman onların Eskişehir’deki evlerine gitsek, abimle ben özellikle bir tek şeyi sayıklardık; anneannemin kızılcık marmeladını.
Kıpkırmızı oluşu ve mayhoş tadı bizi bizden alırdı. Ekmeklerimizin üzerine biraz tereyağı ve bol marmelat sürer kahvaltımızın baş tacı ederdik, böyle kaçar dilim yerdik bilmiyorum:).
Hazır satılanlarda o tadı hiçbir zaman alamadım.
Bu yaz annemle beraber Dikili pazarından satın aldığımız kızılcıklarla marmelat yaptık.
Kızılcıklar anne eliyle birleşince o eski lezzeti yakalayabildik. Şimdi kahvaltı soframda bu güzel marmeladı yerken gözlerimi kapıyor ve Eskişehir’deki o eski günleri, kahvaltı sofralarımızı, soba üzerinde kızaran ekmeklere marmelat sürüşlerimizi hayal ediyorum…
KIZILCIK MARMELATI
Öncelikle kızılcıkları yıkayıp bir tencereye koyup yarım bardak su ilavesiyle yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Sonra ince delikli bir süzgeçten kaşıkla eze eze başka bir kaba süzüp çekirdeklerini ayırıyoruz. Süzülen kızılcıkları tencereye aktarıp üzerine şekeri ilave ediyoruz. Şeker konusunda bir ölçü veremiyorum çünkü annem hep göz kararı yapar. Siz şekeri kendi damak tadınıza göre azar azar artırarak ilave edersiniz. İyice karıştırıp istenen kıvama gelinceye kadar karıştırıyoruz. Ocaktan almadan birkaç damla limon suyu da ekliyoruz. Pişen marmelatları kavanozlara boşaltıp soğuyunca ağızlarını kapatıyoruz.
Afiyet olsun:).
FIRINDA BEŞAMEL SOSLU PATATES
Bana çok pratik gelen ve her et yemeğinin yanına garnitür olarak kullanılabilen bu patatesli tarif kısaca şöyle:
Malzemeler:
3 adet büyükçe patates
5 su bardağı süt
4 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı tereyağ
kaşar rendesi (miktarı isteğe bağlı)
tuz
Yapılışı:
Öncelikle patatesleri haşlayıp kabuğunu soyuyoruz. Diğer tarafta tereyağında unu kavurup unun kokusu çıkınca, sütü ekliyor ve tuz ilave edip, karıştırarak pişiriyoruz. Pişen beşamel sosa kaşar rendesinin bir kısmını ekleyip iyice karıştırıyoruz. Haşlanan patatesleri küp küp doğrayarak beşamel sosa ilave edip sosla iyice bütünleşene kadar karıştırıyoruz. Bir fırın kabına bu karışımı yayıp üzerine kaşar rendesi serpip kaşarlar kızarana dek 180°C’ de pişiriyoruz, sıcak sıcak servis ediyoruz.
Afiyet Olsun:).
SOSİSLİ PUF POĞAÇA
Hamur yoğurmak beni son derece rahatlatıyor. Bu yoga yapmak gibi bir şey:) o an aklınızda başka hiçbir şey olmuyor. Mayalı hamurlarla uğraşmak ise çok daha zevkli. Hamuru yoğurup da bir süre sonra iki katına çıkışını izlemek bana çok heyecanlı geliyor (mutfağı gerçekten sevmek sanırım tam da böyle bir şey).
İşte buyrun tarifini;
SOSİSLİ PUF POĞAÇA
2 yumurta
Yarım su bardağı eritilmiş tereyağ
Yarım su bardağı zeytinyağı
1 su bardağı ılık süt
1 paket instant maya
3 yemek kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1,5 tatlı kaşığı mahlep
aldığı kadar un (ben yine her zamanki gibi tam buğday unu kullandım, poğaçalarımın esmerliği bundan:))
içine: sosis
Yapılışı:
Bir yoğurma kabında tereyağı, sıvıyağı, yumurtaları, ılık sütü, şekeri ve tuzu iyice karıştırıyoruz. Islak malzemelere unu yavaş yavaş eklerken mayayı ve mahlebi de ekliyoruz. Sonuçta ele yapışmayan fakat oldukça yumuşak bir hamur elde etmeliyiz. Hamurun üzerini kapatıp hacmi iki katına çıkana dek mayalandırıyoruz. Hamurdan cevizden büyük parçalar koparıp elimizde inceltip içine bir parça sosis koyup hamuru yuvarlayarak kapatıyoruz. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp susam serperek önceden 200°C’ye ısıtılmış fırında üzerleri kızarana dek pişiriyoruz.
OLDUKÇA HAFİF BİR İMAM BAYILDI
Eskiden kendime ve bloguma çok daha rahat vakit ayırabiliyordum oysa şimdi bloguma eklediğim her yazının arasına günler giriveriyor ister istemez. Ben yine de bulduğum ilk fırsatta blogumu da ihmal etmemeye çalışıyorum elimden geldiğince.
Yazmadığım sürelerde elbette mutfağımdan güzel kokular yayılıyor, tencerelerde yemekler fokurduyor; fırın, havanın sıcaklığına nispet yaparcasına ısınıyor da ısınıyor.. Ama işte, ben zamanımın kontrolünü daha çok elime geçirmeye başladığımda yazdığım tarifler daha sıklaşmaya başlayacak tabi.
Ramazan da geldi; o eski ramazan coşkularını aratsa da kendine has havasıyla, düzenimizi kendine uydurarak geldi. Ramazanda hafif yemekler tüketmek gerektiğinden tam da bu aya uygun sağlıklı ve lezzetli bir tarif paylaşmak istiyorum; “İmam Bayıldı”.
Zeytinyağlı bütün yemekleri seven benim için İmam Bayıldı süper bir seçenek. İçindeki malzeme bolluğu ile de oldukça besleyici bir öğün. Aslında İmam Bayıldı yaparken hep patlıcanlar önceden kızartılır ama anneciğimden öğrendiğim şekliyle, bu tarifte bütün malzemeler çiğden konuluyor. Böylece hem çok daha hafif, hem de besin değerlerini daha çok koruyan bir yemek haline geliyor bizim İmam Bayıldı…
İşte buyrun tarifini:
Malzemeler:
Kişi sayısına göre patlıcan (tercihen çok büyük olmayanlardan)
Kuru soğan
Sarımsak
Domates
Sivri Biber
Birkaç dal maydanoz
Zeytinyağı
2 adet kesme şeker
Yapılışı:
Öncelikle patlıcanları alaca soyup sapını kesiyoruz ve üzerine bolca tuz ekip acı suyunu bırakması için bekletiyoruz.
Diğer tarafta piyazlık doğradığımız soğanları tuzla ovup yumuşatıyoruz, sarımsakları küçük küçük doğruyoruz, domateslerin kabuğunu soyduktan sonra küp küp kesiyoruz. Soğan, sarımsak ve domatese doğradığımız biberleri ve kıydığımız maydanozları da ekleyip karıştırarak iç harcımızı oluşturuyoruz.
Acı suyunu salan patlıcanları yıkayıp üç kenarından yarıklar açıyoruz. İç malzememizi bu yarıklara doldurup patlıcanları bir tencereye diziyoruz. Üzerine biraz zeytinyağı ve su ekliyor, tuzunu, şekerini attıktan sonra önce kaynatıp sonra ocağın altını iyice kısarak hafif ateşte pişiriyoruz. İyice soğuduktan sonra servis yapıyoruz.
Afiyet olsun:)…