Archive for Aralık, 2007

YENİ YIL

Aralık 29, 2007 - 11:36 pm 40 Comments
Yazmayalı biraz fazlaca zaman oldu farkındayım ama içim tam olarak rahat olup da içimden yazmak gelmediğinde aklım hep burada da olsa yazamıyorum. Neyse ki şimdi aklım da kalbim de sonbaharından çıktı da gönül rahatlığıyla dökülüyor kelimelerim yeniden:). Hem yepyeni bir yıla adım atmak üzere olduğumuz bu günlerde blogumda kutlayacağım bu ikinci yılbaşında sizlere tatlı tatlı bir de tarif vermek istedim; bir Yeni Yıl Pastası…

Umarım 2008 yılı hem ülkemiz hem de dünya için barış ve dostluk, bizler için sağlık, huzur, mutluluk, başarı ve bol bol da şans getirir. Seneye bu günlerde, geçirdiğimiz seneye şöyle dönüp de bir baktığımızda “2008 benim senemdi” demek nasip olsun hepimize:).

DAHA NİCE GÜZEL SENELERE, HEP GÜZEL YAŞANMIŞLIKLARLA, HEP GÜZEL UMUTLARLA, BİRLİKTE ULAŞMAK DİLEĞİYLE:)…

YENİ YIL PASTASI


Malzemeler:

Pandispanya İçin:

5 yumurta
2 kahve fincanı nişasta

3 kahve fincanı un
3 kahve fincanı toz şeker
yarım kahve fincanı sıcak su
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya

Ara Krema İçin:

1 litre süt
2 yumurta sarısı
1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker

3 çorba kaşığı un
1 yemek kaşığı nişasta
yarım küçük kutu süt kreması
1 paket vanilya

Üst Kreması İçin:

Ara kremasının malzemelerini yarım ölçü kullanıp 1 yemek kaşığı kakao ekleyerek bir krema pişirebiliriz ya da daha pratik ve lezzetli bir alternatif olan Dr. Oetker’in Kakaolu Creme Ole’sini üzerindeki tarife göre hazırlayıp kullanabiliriz.

Ayrıca:

3 adet muz
hazır antep fıstığı ve badem krokan (biraz şeker eritip kabuksuz fıstık ve bademle karıştırıp bir yağlı kağıt üzerinde soğutarak evde kendiniz de krokan hazırlayabilirsiniz)

Yapılışı:

Pandispanya için şeker,su ve yumurtaları mikserle köpük olana kadar çırpıp şekerin erimesini sağlıyoruz. Sonra unu, nişastayı, vanilyayı ve kabartma tozunu karışıma ekleyip bu karışımı, yağlanmış kelepçeli kek kalıbına döküp 175 dereceye ısıtılmış fırında pişiriyoruz. Pandispanyayı ben bir gece önce yapıp buzdolabında bekletiyorum, pandispanya iyice soğuyunca pastayı hazırlamak çok daha kolay oluyor. Pandispanya oldukça yüksek olduğundan ben ertesi gün üçe böldüm ve her katını biraz soğuk sütle ıslattım.
Krema için un, yumurta sarısı ve şekeri tencereye koyup azar azar süt ilave edip karıştırarak topaklanmasına izin vermeden pişiriyoruz. Bir süre kaynayan kremayı ocaktan alıp içine vanilyayı ekliyoruz. Bir kaba alıp çırparak iyice soğutuyoruz ve içine süt kremasını da ekleyip iyice karıştırıyoruz.
Daha sonra ilk pandispanya katını alıp kremanın bir kısmını yayıyoruz. Üzerine muz dilimlerini dizip ikinci katı kapatıyoruz. İkinci katın üzerine de kalan kremayı sürüp, üzerine parçalanmış badem krokan serpiştiriyoruz. Üçüncü katı da kapadıktan sonra pastanın her yerini üst kremamızla sıvıyoruz. En üste parçaladığımız antep fıstıklı krokanı serperek pastamızı süslüyoruz. Buzdolabında birkaç saat (1 gece bekleyebilirse daha iyi olur) dinlendirdikten sonra servis ediyoruz.

Not:

Hem pandispanya hem de iç krema malzemeleri oldukça fazla olduğundan sonuçta fazlaca büyük bir pastam oldu. Ben kreması bol pastaları sevdiğimden sorun olmadı ama iç kremayı yarı yarıya malzeme ile hazırlayıp, pandispanyayı da iki kata bölersek daha makul boyutlarda bir pasta elde edebiliriz:).

Herkese afiyet olsun…

YE#29 ZEYTİNYAĞLILAR, ZEYTİNYAĞLI PIRASA VE BARBUNYA

Aralık 14, 2007 - 3:04 pm 58 Comments

Bu ayki etkinliğin konusunu duyunca ayrıca bir mutluluk hissettim. Nedeni ise tam bir sebze düşkünü oluşum. Bunun nedeni küçüklüğüme kadar uzanıyor aslında..
Abim ve ben küçükken bizim yemeklerimiz annem için ayrı bir uğraş konusuymuş. O zamanlardan hafızama takılan kareler var aklımda; annem mutfakta bize çeşit çeşit sebzelerden çorba hazırlardı, meyve salataları, püreleri yapardı ve yemeğimizi sevip ondan tam fayda sağlayabilmemiz için güzel güzel süsler, bir şölen havasında yedirirdi.
Anneciğimin o günlerdeki bunca emeği, özverisi; abim ve bana sağlıklı bir yeme alışkanlığı olarak geri döndü. İkimiz de hiç yemek seçmeden büyüdük. Hatırlıyorum da ben 4-5 yaşlarındayken benim en sevdiğim atıştırmalıklar havuç ve salatalıktı. Evde, elimde bu ikisinden biri olur, hem yer hem de cimcimeliklerime devam ederdim:).
Bugünse en sevdiğim yemekler 1-zeytinyağlı pırasa 2- bamya ‘dır (bu ikisinin çoğu insan tarafından pek de tercih edilmediğinin farkındayım:)). Şimdi çok şanslıyım ki gerçekten sevdiğim yemekler sağlıklı şeyler, bunların en başında da “zeytinyağlı yemekler” geliyor elbette.
İşte bu ayın etkinlik konusu da “zeytinyağlı yemekler”. Öncelikle bu güzel konuyu seçip bizlere ev sahipliği yapacak olan Sıcak Paylaşımlar blogunun sahibi Sevgili Aysel’e çok teşekkür ediyorum. Onun ve etkinliğe katılacak diğer arkadaşlarımın sayelerinde yine birbirinden harika tariflerle buluşacağız:).

Ben etkinliğe benim favorilerim olan iki temel zeytinyağlı tarifiyle katılıyorum. Daha önce yayınladığım zeytinyağlıların tariflerine de altta verdiğim listede isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Ayrıca herkese sağlıklı, neşeli, güzel bir haftasonu dilerim:))..

ZEYTİNYAĞLI PIRASA


Malzemeleri:

1 kg pırasa
1 küçük boy kuru soğan
2 adet havuç
2 yemek kaşığı pirinç
1 tatlı kaşığı salça
yarım çay bardağı zeytinyağı
2 adet kesme şeker
tuz

Yapılışı:

Öncelikle pırasalarımızı 2-3 cm.lik dilimler halinde doğruyoruz. Diğer yanda yemeklik doğradığımız soğanı ve daire şeklinde kestiğimiz havuçları zeytinyağında kavuruyoruz. Soğanlara önce salçayı, sonra pırasaları ekleyip pırasalar hafif yumuşayana kadar kavurmaya devam ediyoruz. Pırasanın üzerini geçecek kadar kaynar su, şeker ve tuz ilavesi yapıyor, kaynayınca da pirinçlerimizi ekliyoruz ve pişiriyoruz. Zeytinyağlı pırasa piştikten sonra soğutup, limonla birlikte servis ediyoruz.

ZEYTİNYAĞLI BARBUNYA


Malzemeleri:

1 kg barbunya
1 orta boy kuru soğan
2 adet havuç
2 diş sarımsak
1 yemek kaşığı salça
yarım çay bardağı zeytinyağı
2 adet kesme şeker
tuz

üzeri için: maydanoz

Yapılışı:

İlk olarak barbunyaları ayıklayıp haşlıyoruz ve suyunu döküyoruz. Sonra yemeklik doğradığımız soğanı, ince doğranmış sarımsakları ve daire şeklinde kestiğimiz havuçları zeytinyağında kavuruyoruz. Bunlara salçayı ve barbunyayı da ekleyip, barbunyaların rengi dönene kadar kavurmaya devam ediyoruz, tuzu ve şekeri ekliyoruz. Üzerlerini geçecek kadar kaynar su döküp pişiriyoruz. Barbunyalar yumuşayıp pişince soğutup üzerine kıyılmış maydanoz serperek servis ediyoruz.

Afiyet olsun..

Daha Önce yayınladığım zeytinyağlılarım:

Zeytinyağlı Brokoli
Zeytinyağlı Yaprak Sarma
Zeytinyağlı Biber Dolması
Zeytinyağlı Enginar Kalbi
İç Baklalı Zeytinyağlı Enginar
Fasulye Pilaki

YAĞMUR, HAFTASONU VE SALATALARIM

Aralık 10, 2007 - 3:38 pm 29 Comments

Yağmuru, hatta gri bulutları gün gelip böyle özlemle karşılayacağımı düşünmezdim. Ama bu sene, yaşanan kuraklık, yağmur kokusunu doya doya içimize çekeceğimiz günleri aratır oldu bize..
O yüzden, son bir haftadır havanın kapalı oluşu, durup durup yağmur yağması bile eskiden olduğu gibi yalnızca “hüzün” taşımıyor içime. Bu kez ben de yağmuru içine çeken toprak kadar hevesliyim, yıkanıp temizlenen kaldırımlar kadar duru içim..İyi ki geldin yağmur, iyi ki geldin…

Bugün, yağmur gibi içimize serinlik ve hafiflik taşıyacak üç salata tarifi paylaşmak istiyorum.

Cevizli Kereviz Salatası

Malzemeler:

2 adet kereviz
1 diş sarımsak
süzme yoğurt
1 çay bardağı dövülmüş ceviz
tuz

Yapılışı:

Kerevizleri çiğ halde rendeliyoruz. Süzme yoğurda dövülmüş sarımsağı, tuzu, cevizi ve kerevizleri karıştırıp bir servis kasesine aktarıyoruz. Üzerini de dilediğimiz gibi (tercihen taze kereviz yapraklarıyla) süsleyip servis ediyoruz.

Brokoli Salatası:

Malzemeler:

1 paket brokoli
Süzme yoğurt
1 diş sarımsak
tuz

Yapılışı:

Brokolileri hafif diri kalacak şekilde haşlayıp süzüyoruz. Süzme yoğurda dövülmüş sarımsak ve tuz ekleyip brokolilere ilave ediyoruz. İyice karıştırıp servis ediyoruz. (İstenirse üzerine sızma zeytinyağı gezdirilebilir).

Mısırlı Mevsim Salatası:


Bu, bizim evin olmazsa olmaz salatasıdır. Özelliği benim için vazgeçilmez tane mısırlardır; ne kadar çok mısır o derece mutlu bir Aslı:)… Mısır olduktan sonra geri kalan malzemeler marul, havuç, salatalık, domates, turp, biber, ceviz, kızarmış hellim peyniri… gibi çok çeşitli olabilir. Ama üzerine mutlaka ve mutlaka nar ekşisi dökülmeli. İstersek bu güzel tabloya biraz da sızma zeytinyağı dokunuşu ilave ederiz, o zaman salatamız tamamlanmış olur:).
Afiyet olsuuun:).

Bunlar da yağmur öncesi ve sonrası çektiğim fotoğraflar. Bulutlar bugün çok esrarlı görünüyorlardı. Her hüznün sonundaki sevinç gibi beliriveren gökkuşağı tüm renklerini objektifime taşıdı…


Bunlar da haftasonu görüntülediğim birkaç kare.


Herkese güzel bir hafta dilerim:)….

KAT KAT AYVALI RÜYA

Aralık 4, 2007 - 10:09 am 39 Comments

Haftasonu annemle değişik bir tatlı yapalım istedik. Napalım napalım diye düşünürken; buzdolabında çoktandır bekleyen, bahçemizin mahsulü bir poşet dolusu küçük ayvalarımızı değerlendirelim dedik. Ben ilkokuldayken annemin arkadaş günlerinde sıkça yaptığı elmalı tatlısını bu kez ayvalarımıza uyarladık, zaman içinde değişen damak tadımıza göre ayarlamalar yaptık ve sonuçta bu üç katlı ayvalı tatlı çıktı ortaya.
Aldığım yorumlara göre bu üç katın en gözdesi ortadaki muhallebili kısım oldu. Eğer siz de klasik ayva tatlısı yerine bu kez farklı bir tatlı denemek isterseniz gönül rahatlığıyla bu tatlıyı önerebilirim.

İşte tarifi:


Kat Kat Ayvalı Rüya

Malzemeler:

Alt Kat İçin:

4 adet orta boy ayva
2 adet elma
8 yemek kaşığı toz şeker
3-4 adet karanfil

Orta Kat için:

1 litre süt
1 bardaktan 1 parmak eksik toz şeker
3 yumurta sarısı
4 yemek kaşığı un
yarım küçük kutu süt kreması
1 paket vanilya

Üst Kat İçin:

3 yumurta beyazı
3 yemek kaşığı toz şeker

Yapılışı:

Öncelikle, alt kat için, ayvaları ve elmaları soyup dilimliyoruz. Bir tencereye elmaları, ayvaları, karanfilleri, şekeri, 4-5 adet ayva çekirdeğini (renk vermesi için) koyuyoruz. Hepsinin üzerine de 1 bardak kadar su ekleyip kısık ateşte ayvalar yumuşayıncaya kadar (gerekirse su ekleyerek) pişirip soğumaya bırakıyoruz. Soğuyan ayva tatlısının içinden karanfilleri ve çekirdekleri çıkartıp, bir ezici yardımıyla (yoksa çatalla da olur) püre haline getiriyoruz.
İkinci kat için vanilya ve süt kreması dışındaki bütün malzemeleri iyice karıştırıp kısık ateşte muhallebi kıvamında pişiriyoruz. Muhallebi pişince ocağın altını kapatıp vanilya ve kremayı ekleyip iyice karıştırıyoruz.
Daha önce pişirdiğimiz ayvalı katı borcam bir kabın altına döküyoruz ve muhallebiyi de bu katın üzerine yayıyoruz.
En üst kat için yumurta beyazlarını bir mikserle, kar haline gelene kadar iyice çırpıyoruz ve şekeri de ekleyip şeker eriyene kadar bir süre daha çırpıyoruz. Sonuçta katı bir köpük halini alacak.
Son aşamada muhallebi katının üzerine son katı serip 180 derece fırında üst kat kızarana kadar pişiriyoruz.
Buzdolabında iyice soğuttuğumuz tatlıyı dilimleyerek servis yapıyoruz.
Afiyet olsuuuun:).

Not:
Benim kabım için muhallebi kısmı biraz fazla geldi. Ben artanı porsiyonluk 3 kaba bölüştürdüm. Dün muhallebiyi tadan babam “bu ne güzel bir tatlı” dedi. Böylece favori sütlü tatlılar yelpazeme bir yenisini daha eklemiş oldum:).

ESRA’MIZA ÖZEL SAYI "KEVGİR" ÇIKTI

Aralık 1, 2007 - 11:13 pm 10 Comments

Esra’mızın “Kevgir”i bu ay onu için çıktı.

Esra’nın birbirinden güzel yemeklerini, tatlılarını blog arkadaşlarımız denedi, fotoğrafladı. Ben de kendimce katkıda bulunmak istedim. Dergiyi hazırlayan, bu yemekte tuzu bulunan bütün arkadaşlara teşekkürler:).

Kevgir’in bu özel sayısı için tıklayınız.

Benim dergideki yazım da burada:

Hep yazdım hep anlatmaya çalıştım eksik kelimelerimle; blog dünyası sadece tariflerimi yayınladığım bir yer değil benim için diye… Bloglardan edindiğim sadece tarifler değildi çünkü.
Sayfalarına hayatlarını aktaran, bütün içtenlikleriyle sevinçlerini, hüzünlerini paylaşan, birbirlerine yardım eden ve bunu gönülden isteyerek yapan insanları tanıdım. Nice zamanlar gerçek dünyanın sahte yanlarını görüp de hep bu güzel insanların sayfalarına koştum; yazdık, anlattık, öğrendik, mutlu olduk, hüzünlendik..
İşte bu güzel gönüllerden benim için çok önemli birisi ESRA. Onun için geçmiş zaman ekleri kullanmak istemiyorum, onun için hüzünlü sözcükler sarf etmek gelmiyor içimden. Onunla yazışmalarımız hep neşe doluydu çünkü, yazdıkları her zaman içime enerji saçardı. Onu tanıdığım için, yolumun onunla bloglarımız sayesinde kesiştiği için kendimi çok şanslı hissediyorum. İyi ki seni tanımışım ESRA..
Şimdi Kevgir’de, onun dergisinde, onun yemeğini yaparak yer alıyorum. Her zaman birbirinden güzel tariflerini okudum, ondan ne çok şey öğrendim.
Umarım bu güzel tarifini hakkını vererek yapabilmişimdir Esra’cım. Biliyorum, bunların hepsini hissediyorsun.
SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIM GÜZEL YÜREKLİ KADIN…SENİ ÇOK SEVDİM BEN…..

Gelelim Esra’nın tarifine, bu güzel yemeğe…
Esra’nın tariflerinden Et Soteyi yaptım ben. Onunki kadar lezzetli olmuş mudur bilmiyorum ama bu çok güzel bir yemek ve tadan herkes tarafından çok beğenildi. Et Soteyi ben de Esra’cım gibi şehriyeli pilav ile servis yaptım, ikisi birbirine gerçekten çok yakıştı.

Tarif Esra’cığımın sayfasında yazıldığı şekliyle, onun sözcükleriyle işte böyle:

ET SOTE:


MALZEMELER:· 1 Kg Kuşbaşı et· 4 Adet Domates· 4 Adet Biber· 1 Kaşık Salça· 2 Kaşık Sıvı Yağ· Kekik,tozbiber,tuz· Pilav ))))YAPILIŞI:Eti düdüklüye koydum kendi suyunu salıp çekinceye kadar karıştırarak pişirdim. Sonra 2 kaşık yağı, salçayı,doğranmış biber ve domatesi, baharatları ilave ettim üstünü kaplayacak kadar sıcak su ekleyip düdüklünün kapağını kapattım. 5 dk düdük açıkken 20 dk kapalıyken pişirip kapattım. Mmmm güzel oldu. Pilavın tarifine gerek yok herkes muhteşem pilavlar yapıyordur eminimmmmmmmmm. AFİYET OLSUUUUUUUUN