Archive for the ‘CANIM BABAMIN KÖŞESİ’ Category

BABAMIN LEZİZ EKMEK TARİFİ

Kasım 7, 2018 - 1:35 pm 2 Comments

Yine oldukça uzun bir süreden sonra bir yazı paylaşıyorum blogumda. Buraya yazmayı da özlemişim aslında (yine de sık sık bir şeyler paylaşamayacağımı bilerek yazıyorum:)).

“Kristal Kelebek” benim ve dostlarımın ve bu sayfayı ziyaret edip de faydalanacak herkesin bir yemek başucu kitabı gibi olsun istemiştim hep, bu amacıma da ulaştım; çok güzel bir arşiv oldu bizler için. Eskiden hem de hayatımdan kesitlere yer verdiğim günlüğüm gibi görüp , oldukça da sık bir şeyler yazabiliyordum. Bunları deneyip beğendiğim yemeklerin tarifleriyle de birleştirince güzel oluyordu elbet. Sonuçta aktif olarak 8 yıl bu şekilde paylaşım yapmışım ve oldukça zengin de bir arşiv çıkmış oldu ortaya böylece.

Şimdi hem iş, hem evdeki yoğunluklardan fırsat bulma zorluğundan, hem de bütün boş zamanlarımı oğlum için harcama isteğimden dolayı blogumu boşladığım doğru. Bana “artık tarif yayınlamıyorsun” diyen dostlarım için de nedenini bir nebze olsun paylaşmış olayım böylece :) .Bundan böyle fırsat buldukça, “mutlaka bu tarif blogumda da olsun” dedikçe tariflerime yer vereceğim yine.

Bu kez canım babamın bir tarifini bloguma eklemek istedim; onun Nefis Ekmeklerinin Tarifini. Babam fırsat buldukça bizlere çok güzel ekmekler yapar. Onlara gittiğimizde, tüm evi nefis bir maya kokusu kapladıysa anlarız ki babam bizim için yine mis gibi ekmekler pişiriyor. Torunlar onun yaptığı ekmekleri bayıla bayıla yedikçe babamın mutluluğu kat kat artıyor tabi. Sayesinde biz artık dışarıdan ekmek almayı bıraktık :) .

Babam bütün ayrıntılarıyla ekmek tarifini yazmış benim için, bana da sadece bu güzel tarifi paylaşması kaldı.

Babamın anlatımıyla işte tarifi:

BABAMIN LEZİZ EKMEK TARİFİ 

İstediğiniz türde 1 kg. unu eleyerek hamuru karacağınız yere koyun. Ben karma, yoğurma işlemini mutfak şefi denilen makine ile yapıyorum. Ancak elle de karıp, yoğurabilirsiniz. Bu arada bu una yetecek kadar aktif kuru mayayı bir  kasede bir yemek kaşığı toz şeker ve bir bardak ılık sütle karıştırıp, mümkün olduğunca topak bırakmadan eritin (Kuru maya poşetlerinin üzerinde ne kadar una, ne kadar maya konacağı yazıyor o tarife uymak uygun oluyor). Bu halde 6-7 dakika dinlendirip, sonra unun üzerine döküp karıştırmaya ve yoğurmaya başlayın. Yoğurma işlemine başlayınca una 6 yemek kaşığı zeytinyağı, 3 yemek kaşığı kadar ince dilimlenmiş tereyağı ve 4 çay kaşığı tuz koyup, 1 su bardağı su ve 1 su bardağı sütle yoğurmaya devam edin. Yoğurma işlemi en az 10 dakika sürmeli (ne kadar çok yoğurma yapılırsa o kadar iyi oluyor). Hamurun kulak memesi sertliğinde olması lazım. Bu duruma getirmek için gerekirse su, süt ve un ilave edilebilir. Hazırlanmış olan hamur derin bir tencereye konup, üzerine ince bir şekilde zeytinyağı sürülür. Tencere ağzı strech film ile kapatılıp, kapağı örtülür ve onun da üzerine bir örtü örtülüp, dinlenmeye bırakılır. Yarım saat sonra tencerenin kapağını kaldırıp, hamurun durumuna bir bakın. Normalde hamur, 45 dakikada ilk hacminin iki katına ulaşır. Biraz daha büyüsün sonra üzerine un döktüğünüz bir tezgahta biraz yoğurup, 3 eşit parçaya bölün. Her parçayı elle veya merdane ile yaklaşık 35 cm çapında açın sonra içine istediğiniz miktarda kırılmış ceviz içi koyup, yuvarlayın, rulo gibi yapıp, içi tereyağı ile yağlanmış fırın kabına koyun. Diğer iki parçada da, aynı işlemi yapın.  Hamurların yüzeylerine tekrar zeytinyağı sürün, fırın kaplarının üzerini tekrar strech ile kapatılıp, onların da üzerine bir fırın tepsisi örtüp, dinlenmeye bırakın.

Yine yarım saat sonra fırın kaplarını kontrol edin. Hamurlar strech filme değmeye başlayınca filmleri alın ve fırınınızı 180 dereceye gelmesi için ısıtmaya başlayın. Fırınınızın iç ve en alt rafına düz bir kap içinde su koymayı unutmayın. Fırın 180 derece sıcaklığa ulaşınca fırın kaplarınızı fırına yerleştirin. 20 dakika bu sıcaklıkta tuttuktan sonra ısıyı 160 dereceye getirip, 20 dakika da bu sıcaklıkta tutun. Ancak bu süreler fırından fırına değişebilir. Bu nedenle fırınınızı gözleyerek ekmeklerin istediğiniz şekilde pişmiş olduğundan emin olun

Ekmekleriniz hazır. 5 dakika fırın kabında bekleyen ekmeklerinizi kaplarından çıkartın.

Afiyet olsun.

FIRINDA KAŞARLI MANTAR

Temmuz 2, 2009 - 12:39 pm 26 Comments

 

Geçenlerde babam, ona e-maille gelen bir takım pratik bilgileri bana yollamıştı. Bu bilgileri blogumda da paylaşmamın faydalı olabileceğini düşündüm. Burada yer alan bilgilerden bir kısmını belki siz de biliyorsunuzdur ama içlerinde cidden ilginç olanları var.

 

PÜF NOKTALARI:

* Yumurta nasıl kolay soyulur;
Püf noktası: Katı haşlanan yumurtaları kolayca soymak için, kaynar sudan çıkardıktan sonra hemen soğuk suya tutun ve bir süre soğuk suda bekletin. Su kabuğun gözeneklerinden girerek soymayı kolaylaştırır.

*Ekmeğin küflenmesini önlemek için;
Püf noktası: Ekmeğiniz durup dururken dolabında küfleniyorsa, ekmek kutusunu 15 günde bir sirkeli suyla silmek yeterlidir.

*Meyveleri taze tutmanın yolu;
Püf noktası: Meyvelerin arasına serpiştireceğiniz herhangi bir türden yapraklar onları uzun süre taze tutacaktır.

* Kapılarınız veya çekmeceleriniz bir müddet sonra itseniz de çekseniz de kapanmaları zorlaşır:
Püf noktası: Kapınızın, çekmecenizin sürten kısmına vazelin sürün.

* Baş ağrısı için:
Püf noktası: Kahve çekirdeğine limon suyu sıkın yavaş yavaş yiyin.(Birkaç tane)

* Buz dondururken:
Püf noktası: Suyu kaynatın, soğuyunca buz kalıplarına koyup dondurun. Buzlar daha canlı kristal gibi görünür. Kaynamış suda oksijen azalır. Buda buzun mat görünmemesini sağlar.

* Dişlerinizi doğal temizleyin:
Püf noktası: Çileği ezin diş fırçanızın üzerine koyun diş etlerinize kompres yapın. Sonra dişlerinizi fırçalayın.

* Ağız kokusu için:
Püf noktası: Kahve çekirdeği çiğneyin.

* Arı, sivri sinek sokmalarına karşı:
Püf noktası: Kesme şekeri hafif ıslatın sokulan kısmın üzerine hafifçe bastırın zehiri alır ve kaşınmayı şişmeyi önler.

* Fermuarlar sıkışırsa:
Püf noktası: Kurşun kalemle fermuar dişlerinin üzerini karalayın.

* Gözlük camları:
Püf noktası: Gliserin ile silerseniz buğulanmadığını göreceksiniz.

* Ayakkabılarınız ayağınızı sıkıyorsa:
Püf noktası: Bir bardak saf alkolü ayakkabınızın içine dökün. İyice derisine yedirin ve giyin. Derisi ayağınıza göre açılacaktır. * Cam sil ile deri ayakkabılarınızı silmenizi de bir öneririz…

* Çiçekleriniz için:
Püf noktası: Haşladığınız yumurtanın suyunu saksıya dökün. Çiçekleriniz pek mutlu olacak…

* Gülleriniz boyunlarını bükerse:
Püf noktası: İlk önce sıcak suya sonra soğuk suya batırın.

* Saksı çiçekleriniz için :
Püf noktası: Sigara küllerini saksınıza koyarsanız yapraklardaki kurt böcek vs. yok edersiniz.

* Akü Başları oksitlenirse :
Püf noktası: Cola sürmeyi bir deneyin… Oksitlenme diye bir derdiniz kalmayacak…

* Fareleri kaçırmak için :
Püf noktası: Nane yağını bir karton parçasının üzerine sürün farelerin geldiği yere koyun.

* Mangal ızgaranızı temizlemek zordur :
Püf noktası: Ilıkken cam sille temizleyin veya ılıkken nemli gazete kağıdına sarın bir müddet sonra sertleşmiş artıkların yumuşadığını göreceksiniz.

* Boya kokusunu gidermek için :
Püf noktası: İki büyük baş soğanı soyup ikiye bölün suyun içine atın bunu da kokulu odaya koyun.

* Ağzı dar şişe kavanoz temizlemek için :
Püf noktası: Biraz deterjan biraz su bir kaşık pirinç ile çalkalayın… Şişeniz pırıl pırıl olur…

* Balıklı tava kokusu :
Püf noktası: Tavayı limonla bir güzel ovalayın ve yıkayın. Kokudan eser kalmaz…

* Kesik Limonu nasıl saklarsınız :
Püf noktası: Küçük bir tabağa toz şeker serpin, kesik tarafı şekerin üzerine gelecek şekilde koyun iki hafta limon kurumadan saklanır.

* Soyulmuş patateslerin kararmadan saklanabilmesi için:
Püf noktası: Saklanacak kabın içine su, bir tutam tuz koyun. Buzdolabında saklayın gerektiği zaman suyla yıkayıp kullanın.

*Kokulu oda:
Püf noktası:
Ampulün üzerine biraz parfümünüzden sıkınız yakıldığında mis gibi kokar odanız.

* Patates haşlarken :
Püf noktası: Haşlama suyunun içine bir kaşık margarin koyun patatesler vitaminlerini kaybetmemiş olur. Aynı zamanda da patatesleriniz daha çabuk pişer…

* Dereotunu saklamak için:
Püf noktası: Temiz bir havluya kaplayacak şekilde sarın, bu şekilde naylon torbaya koyup buzdolabına saklamaya bırakabilirsiniz.

* Tazeliği gitmiş pörsümüş yeşillikleri canlandırmak için:
Püf noktası: İki kaşık limon suyu karıştırılmış buzlu su dolu kabın içine koyun 1saat buz dolabında bekletin.

* Domatesin kabuklarını kolay soyma;
Püf noktası: Domates’in kabuklarını kolay soymak için, bıçağın
sırtıyla domateslerin kabuklarını soyacağınız yönün tersine sürtün ve daha sonra soyun ya da domatesleri kaynar suda 1 dakika bekletin

 

Bugün bir de benim favori tariflerimden birini paylaşacağım; Fırında Kaşarlı Mantar. Aslında bunu çoğumuz biliriz ve evlerimizde yaparız. Çok pratik ve bir o kadar da lezzetli bir tarif. Ben şahsen yaz kış severek yerim. Yemeklerin yanına harika bir garnitür olduğu gibi benim gibi sebze severler için de başlı başına bir yemektir:).

 

FIRINDA KAŞARLI MANTAR

 

 

Malzemeler:

 

İstenilen sayıda mantar (mantarlar çok küçük olmamalı)

Mantarlara yetecek kadar kaşar peyniri

Tuz, kırmızı pul biber

 

Yapılışı:

 

Mantarları iyice yıkayıp saplarını koparıyoruz (içleri çanak gibi oyuk kalacak). Yıkanan ve ayıklanan mantarları oyuk tarafları üste bakacak şekilde fırın tepsisine diziyoruz. Mantarlara biraz tuz ve pul biber serptikten sonra içlerine küp şeklinde kestiğimiz kaşar dilimlerinden birer tane koyuyoruz. 180C°’ye ısıtılmış fırında kaşarlar eriyip kızarana dek pişiriyoruz.

 

Not: Bu tarifin çok farklı çeşitlemelerini yapmak mümkün; isterseniz içine faklı baharatlar (karabiber, kekik v.s) de koyarak deneyebilirsiniz. Veya rendelenmiş kaşarı çok az sarımsak rendesiyle harmanlayıp mantarların oyuklarına bu karışımı koyabilirsiniz. Ya da et sevenler için kaşarın altına küp şeklinde kesilmiş minik birer sucuk, sosis dilimi de koyarak hazırlayabilirsiniz. Her zamanki gibi tek sınırımız hayal gücümüz:).

 

Afiyet Olsun:).

 

FIRINDA DEREOTLU LEVREK BALIĞI

Şubat 23, 2009 - 1:00 pm 22 Comments

 

Beslenmenin, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimine etkisinin her zaman bilincinde olan bir annenin çocuğu olmak değişik ve güzel bir şeydi…

 

Mesela küçüklüğümden hatırladığım, en severek yediğim, elimden hiç düşürmediğim atıştırmalıklarım havuç ve salatalıktı benim. O kadar çok havuç yerdim ki..Belki de ailede göz bozukluğu olmasına karşın sağlıklı gözlere sahip olmamı sırf bu alışkanlığıma borçluyumdur kim bilir…

 

Annem, hiç üşenmez, biz televizyon seyrederken yiyelim diye bize meyve salataları hazırlar, tabaklarımıza bazen şeftali, bazen domates rendelerdi. Rendelenmiş, yumuşak şeftaliyi kaşık kaşık yemek ne büyük zevkti öyle:). O zamanın domateslerinin lezzetinden miydi bilmem ne tatlı tatlı yerdik domates rendesini. Belki de hepsi sevgiyle yapıldığı için eşsiz lezzetteydi. Bunlar sadece birkaç örnek ama çocuklarının sağlıklı beslenmesi annemle babamın önem listesinin başlarında yer alırdı hep…

 

Bir de balık konusu vardı elbette… Fosfor içeren bu sağlık deposundan haftada en az bir iki defa pişerdi bizim evde. Okulların yoğunluğu, sınav dönemleri, balıkla daha sık buluşmamıza sebep olurdu tabi:).

 

Şimdi yemek tercihleri konusunda daha çok sebze, meyveye yönelmiş olsam da dengeli beslenme açısından ve balığın sağlık için ne kadar önemli bir besin olduğunu bildiğimden mümkün olduğunca sık yemeğe çalışıyorum.

 

Oysa annemle babamın anlattıklarına göre ben, eskiden tam bir balık canavarıymışım:). Daha küçücükken “lüfer”in doğru düzgün adını söyleyemezken “baba, bana nilüfer alll..” deyip, bizimkilere lüfer yaptırır, sonra da koca lüferi yermişim… Bu olayı hala balık sofralarımızda anlatır güleriz:). (Bu arada, umarım ileride benim çocuklarım da bu balık sevgisi konusunda bana çekerler:))..

 

Dün, annem fırında levrek yapmıştı, tüm aileyi yine güzel bir balık sofrasında bir araya getirdi. Bu seferki tarif babamın balıkçısı Yaşar’a ait. Kendisi ailemizin balıkçısıdır:), babam balığı hep ondan alır, bize en iyi, en taze balığı önerir. Dün de babam balıkları alırken bu tarifi vermiş. Eh annecim bu tarife sevgisini de katınca muhteşem lezzetli bir balık yemeği pişirmişti bize. Balıkla beraber parmaklarınızı da yedirtecek lezzetteki bu tarif şöyle;

 

FIRINDA  DEREOTLU LEVREK BALIĞI

 

 

 

 

 

 

 

Malzemeleri:

 

Kişi sayısı kadar levrek balığı (biz 7 tane yaptık)

 

Sos için:

 

Levrek sayısı kadar diş sarımsak (7 diş kullandık)

Yarım demet ince kıyılmış dereotu

Bir çay bardağı zeytinyağı

1 limonun suyu

Tuz (bizim balık sayısına göre 4-5 çay kaşığı)

 

Yapılışı:

 

Öncelikle sosumuzu hazırlamak için bir kapta dövülmüş sarımsakları, dereotunu, yağı, limon suyunu ve yeterince tuzu karıştırıyoruz. Temizlenip yıkanmış levreklerin içine, dışına, her yerine bu sostan sürüyoruz. Yağlı kağıt serilmiş bir fırın tepsisine soslanmış balıkları dizip, tepsinin üzerini alüminyum folyo ile kapatıyoruz. Bu şekilde yarım saat pişirdikten sonra folyoyu kaldırıp üzerleri açık şekilde balıklar kızarana kadar pişiriyoruz. Yanında rokayla servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:)….  

BABAMIN ÇİĞ KÖFTESİ

Ocak 30, 2009 - 12:30 pm 33 Comments

 

 Zaman zaman annemin tariflerine yer verdiğim sayfalarımda bu kez de bir baba spesyalini yayınlamak istiyorum; Babamın Meşhur Çiğ Köftesini…

Babam Ankaralıdır, yani Çiğ Köftenin diyarından değiliz ama yıllar önce bir arkadaşından öğrenmişti Çiğ Köfte yapımını. O zamandan beri de Çiğ Köfte özel günlerin özel yemeğidir bizim evde.

Hatta abim Amerika’da okurken, onu ziyarete giden babam oradaki Türk öğrencilerle birlikte bir Çiğ Köfte partisi hazırlamıştı. Hala o anılarını anlatıp dururlar; “herkes parmaklarını yedi” diye:).

Ben acıyı çok severim. Pul biber serpmediğim yemek çok azdır ama etle aram çok iyi olmadığından Çiğ Köfte favori yemeklerimden değildir. Sadece babamın yaptığı Çiğ Köfteyi yerim, hem lezzetine hem de içeriğine güvendiğimden.

Geçenlerde canım babacım yine Çiğ Köfte yoğurdu bizler için, hepsi de kapış kapış yenip bitti tabi:).

 

İşte Babamın tarifiyle Çiğ Köfte:

 

ÇİĞ KÖFTE

 

 

 

 Malzemeleri:

 

300 gr yağsız, sinirsiz dana eti (robotta iyice çekilecek)

köftelik bulgur (hacimce etle aynı miktarda olacak)

2 adet ortaboy kurusoğan (soğan büyükse 1 adet)

4-5 diş sarımsak

kırmızı pul biber (miktarı acı sevme durumunuza bağlı)

(ayrıca pul bibere ilaveten isot da kullanılabilir)

3 yemek kaşığı domates salçası (yoğurma sırasında köfteyi yumuşatmak amaçlı bu miktar artırılabilir)

2 yemek kaşığı acı biber salçası

 

Not: Bu malzemelere ek olarak ince kıyılmış taze soğan ve maydanoz da kullanılabilir. Babam kullanmıyor.

 

Yapılışı:

 

Öncelikle etimizi, robot kullanarak, macun kıvamına gelinceye kadar çekiyoruz. Diğer yanda soğanı rendeleyip, sarımsakları iyice eziyoruz.

İlk olarak, bulgur ve pul biberi bir tepsiye alıp kuru halde 5 dakika kadar iyice ovuşturup birbirine yediriyoruz. Sonra ara ara elimizi suyla ıslatıp bir 10 dakika daha bulgur ve pul biberi ovmaya devam ediyoruz. Bulguru bu şekilde, elimizi suyla ıslatarak, ovalayıp hazırlamamızın nedeni bulguru etle buluşturmadan önce bulgurun nemlenmesini sağlamak. Eğer bu aşamayı yapmazsak bulgur bu sefer etin bütün suyunu çekip etin sertleşmesi sağlıyor ve bulgur daha çabuk şişiyor.

Daha sonra çekilmiş etimizi ilave edip 10 dakika kadar bu şekilde yoğurmaya devam ediyoruz. Bu süre sonunda soğan, sarımsak, tuz ve karabiberi ekleyip bir süre daha yoğuruyoruz. En son olarak da salçaları ekleyip sürekli yoğurarak bulgurun yumuşayıp köftenin kıvam almasını sağlıyoruz (bu aşamada gerekirse biraz daha salça ilave edebiliriz).

Köfteden parçalar koparıp avcumuzla sıkıp şekillendiriyoruz. Taze marul yaprakları ile servis yapıyoruz.

 

Afiyet olsun..

 

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum:)..

CANIM BABAMIN KÖŞESİ:)

Ağustos 25, 2008 - 8:59 am 16 Comments

Evdekiler, mutfağa ilgimi bildiklerinden ne zaman yeni bir tarif ya da yemekle ilgili herhangi bir bilgi geçse benimle paylaşırlar.

Canım babacığım da zamanla, ona gelen emaillerden edindiği hazine değerinde iki tane belgeyi benimle paylaştı ve bloguma koyup herkesin bu bilgilere erişebilmesini sağlamamı istedi benden. Bu iki tane belgede o kadar çok bilgi var ki; insan hemen hepsini okuyup uygulamak istiyor:).

İlki; Rakı ve Mezeleri: yazı, öncelikle apayrı bir kültür olan rakıdan ve rakı sofrasından bahsediyor. İkinci ve beni daha çok ilgilendiren kısmında ise ikiyüze yakın meze tarifi var (ben şimdiden bir tarifi gözüme kestirdim bile:)). İkinci döküman ise Denizden Gelen Lezzet: bu yazıda balıkla ilgili ayrıntılı pek çok bilgiye ulaşabiliyorsunuz; Balık nasıl alınır, saklanır, balıkla hangi ot ve baharatlar gider, hangi mevsimde hangi balık yenir” bu bilgilarden sadece birkaçı. Bu bilgiler yanında balık ve deniz ürünleriyle ilgili yine pekçok tarife yer verilmiş, gerçekten hazine değerinde bir döküman.

Dökümanlar Rakı ve Mezeleri ve Denizden Gelen Lezzet adlarıyla burada: Denizden Gelen Lezzet , Rakı ve Mezeleri 1, 2, 3, 4.

Bu yazıyı da Canım Babamın Köşesi adıyla blogumun sağ tarafında, ARŞİVİM kısmına kolay erişim için koyacağım.

Canım babacığıma bu güzel bilgileri benimle ve benim vasıtamla blogumu okuyan bütün arkadaşlarımla paylaştığı için çok teşekkür ediyorum..