Archive for Kasım, 2008

GARNİTÜRLÜ ZEYTİNYAĞLI KEREVİZ

Kasım 28, 2008 - 7:53 pm 16 Comments

 

İşyerimiz şehrin merkezinden dışarıda olduğu için oldukça sessiz ve yeşillik bir yerde çalışma imkanına sahibim. Etrafımızda işyeri olmayan arsalarda tarlalar var ve buğday ekili. Eskiden böyle alanlara bu kadar yakın değilken hep çim sandığım bu alanlar meğer topraktan filizlenmiş yemyeşil ekinlerle doluymuş. Şimdi kışın yüz gösteren soğuğuna inat, yemyeşil görünüşleriyle içimi ısıtan bu manzara çok yakınlarda beyazlar altında kalacak biliyorum. O zamana kadar bu capcanlı yeşilliklerin tadını çıkaracağım ben:).

Aşağıdaki fotoğraflar da annemlerin bahçesinden birkaç sonbahar manzarası. Bu güzellikleri burada paylaşmak istedim…

 

    

 

       

 

  

 

Hem tam bir sebze delisi olduğumdan hem de sayfalarımda sağlıklı tariflere yer vermek istediğimden bugün bir de zeytinyağlı yemek tarifi vermek istiyorum.

Sağolsun anneciğim, küçüklüğümüzden beri abimle bana, türlü türlü zeytinyağlı yemekler yaparak sağlıklı yemek sevgisini aşılamış bizlere. İyi ki de öyle yapmış, ben de sofrada mutlaka böyle bir sebze yemeği bulundurmayı seviyorum.

Tarif Garnitürlü Zeytinyağlı Kereviz yemeği. Bu tarifte şimdi tam mevsimi olan kerevizleri öyle bir kullanıyoruz ki görüntüsü aynı zeytinyağlı enginara benziyor:).

İşte Tarifi:

 

GARNİTÜRLÜ ZEYTİNYAĞLI KEREVİZ

Malzemeleri:

4 adet kereviz

2 adet havuç

2 adet patates

1 su bardağı haşlanmış bezelye (konserve ya da dondurulmuş olabilir)

1 adet iri kuru soğan

3 yemek kaşığı zeytinyağı

yarım limonun suyu

1 yemek kaşığı un

2 adet kesme şeker

tuz

 

Yapılışı:

Öncelikle kerevizleri soyup ortadan ikiye bölüyoruz ve her bir parçanın içini hafifçe oyuyoruz. Kerevizlerin içlerinden çıkan parçaları atmıyoruz ki yemeğin iç malzemesinde kullanabilelim. Sonuç olarak 1 adet kerevizden 2 adet çanak şeklinde parça çıkıyor.

Havuç ve patatesleri tavla zarı şeklinde doğrayıp haşlıyoruz. Soğanı piyazlık doğrayıp bir tencerenin dibine seriyoruz. Kereviz çanaklarını oyuk kısımları üste bakacak şekilde soğanların üzerine yerleştiriyoruz. Diğer yanda kereviz içlerini, haşlanmış patates, havuç ve bezelyeyi karıştırıp kerevizlerin içini bu malzemeyle dolduruyoruz.

Yarım limon suyunu ve suda ezdirdiğimiz unu kerevizlere ekliyoruz. Üzerlerini geçecek kadar sıcak su ekleyip, zeytinyağı, şeker ve tuz ilave edip kısık ateşte pişiriyoruz.

Kerevizler pişince başka bir kaba alıp iyice soğuttuktan sonra servis ediyoruz.

Afiyet olsun:). 

CEVİZLİ ARMUT TATLISI

Kasım 25, 2008 - 12:58 pm 37 Comments

 

Dün öğretmenler günüydü.. Bu vesileyle başta annem olmak üzere bütün öğretmenlerin gününü kutluyorum:). İyi ki ülkemizi çağdaşlık yolunda hep daha ileriye taşımayı amaçlayan; ilerici ve çağdaş Türk insanını yetiştirmeyi görev edinmiş öğretmenlerimiz var.

 

İnsanların hayatında önemli yer edinmiş öğretmenleri vardır elbette ama sanırım ilkokul öğretmenlerimiz hiçbirimizin unutmayacağı kişilerdir. İlkokulun o ilk gününde endişeli gözlerle etrafımıza bakarken “ben sizin öğretmeninizim” diye kendini tanıtan, gülümseyişiyle endişelerimizi dindiren kişidir o.

 

Hele de benim gibi fazlaca duygusal birisiyseniz, okulu sevmenin; ilk öğretmenini sevmeye ne kadar bağlı olduğunu iyi bilirsiniz. Ben bu yüzden çok şanslı bir çocuktum. Bütün okul hayatımın temelini atan ilkokul öğretmenim harika bir insandı. Davranışlarıyla, bize bilgileri aktarma yöntemleriyle hep bu temelin en sağlam şekilde olmasını hedeflerdi. O yüzdendir ki ilkokul zamanlarımdan hep güzel kareler var belleğimde. Bugün hedefledim çoğu şeyi başarabildiysem, istediğim mesleği yapıyor durumdaysam ve özgüven sahibiysem bunlarda ilkokul öğretmenimin büyük katkısı var..

 

Latife Öğretmenim sizin de öğretmenler gününüz kutlu olsun. Umarım her çocuğun sizin gibi bir ilk öğretmeni olur…

 

Bugünkü tatlı tarifim bütün öğretmenler için olsun, ağızları hep tatlı olsun:)..

 

Bu tatlı meyveyle yapıldığı için ve meyve suyu ile piştiği için çok hafif. İçeriğindeki ceviz ve tarçın ilavesi sayesinde çok lezzetli ve besleyici. Hele de yemek için aldığınız armutlar umduğunuz gibi tatlı çıkmazsa bu tarifle onları bambaşka bir lezzete dönüştürebilirsiniz:).

 

İşte Tarifi:

 

CEVİZLİ ARMUT TATLISI

 

 

Malzemeler:

 

6-7 adet küçük armut

armutların içini dolduracak kadar iri dövülmüş ceviz

1 çay kaşığı tarçın

armut adeti kadar yemek kaşığı toz şeker (her armut için 1 yemek kaşığı)

armutların üzerini geçecek kadar elma suyu (ben yaklaşık 1 lt kadar hazır satılan elma sularından kullandım)

1 kutu süt kreması (200 ml’lik kutularda satılan)

 

Yapılışı:

 

Öncelikle armutların kabuklarını soyup içlerini oyarak çekirdeklerini çıkarıyoruz. Diğer bir kapta dövülmüş ceviz, toz şeker ve tarçını karıştırıyoruz. Armutlarımızı bir tencereye dizip, içlerine cevizli karışımdan dolduruyoruz. Daha sonra armutların üzerini geçinceye kadar elma suyu doldurup, armutlar iyice yumuşayana kadar ocakta pişiriyoruz. Piştikten sonra önce oda sıcaklığında sonra da buzdolabında iyice soğuttuğumuz armut tatlılarımızı çırpılmış süt kremasıyla süsleyerek servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:).

LİMONLU ANNE KURABİYESİ

Kasım 21, 2008 - 12:31 pm 45 Comments

 

 

Geçenlerde hapur hupur yemeden hemen önce akıl ediverip de fotoğraflamıştık bu güzel kurabiyeleri. Bugün tarifini vermek istedim.

Bu kurabiyeler annemden, onun gibi sade ve tatlı:). Ben kurabiye konusunda biraz daha çılgınım galiba, denemelerimde elime ne geçerse ekliyorum:). Dediğim gibi bu kurabiyeler malzeme olarak çok sade ama bir o kadar da lezzetli. Limon aromasının hakim olduğu bu kurabiyeler yanında bir bardak çayla havanın iyice soğuduğu şu günlerde benim en büyük keyfim…

 

İşte Tarifi:

 

LİMONLU ANNE KURABİYESİ

 

 

 

Malzemeleri:

 

2 adet yumurta (birinin sarısı üzerlerine sürülecek)

1 su bardağı yoğurt

Yarım su bardağı sıvıyağ

1 su bardağı toz şeker

1 adet limonun rendelenmiş kabuğu

1 paket kabartma tozu

aldığı kadar un

üzeri için susam

 

 

 

Yapılışı:

 

Öncelikle sıvıyağ, şeker, yoğurt, yumurta (1’inin tümü 1’inin beyazı konulacak) ve limon kabuğu rendesini bir yoğurma kabına alıp iyice karıştırıyoruz. Kabartma tozunu ve unu azar azar ekleyerek ele yapışmayan yumuşak bir hamur oluşturuyoruz.

Daha sonra hamuru merdane ile 1 cm kalınlığında açıp çay bardağının ağzı ile keserek yuvarlak kurabiyeler elde ediyoruz. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizdiğimiz kurabiyelere yumurta sarısı sürüp susam serpiyoruz. 175 C°’ye ısıtılmış fırında üzerleri pembeleşene kadar pişiriyoruz.

 

Afiyet olsun..Herkese güzel haftasonları dilerim:)

ISPANAKLI MİLFÖYLER

Kasım 17, 2008 - 1:21 pm 36 Comments

 

 

 İşte yepyeni bir hafta daha başladı..

 

 Neyse ki öyle “Pazartesi sendromu” olan insanlardan değilimdir. Hafta başları dinlenmiş ve enerji toplamış olarak işe başlamak çok daha kolay gelir bana.

Düşündüm de geçen zamanla günlere yüklediğimiz anlamlar bile ne çok değişiyor. Pazar günleri hafta sonunun bitişini hissettirdiğinden hiçbir zaman favori günüm olmamıştır ama ben küçükken Pazar günlerinin bana hissettirdikleriyle şimdi hissettirdikleri hayli değişmiş…

Eskiden, ilkokula gittiğim dönemlerde Pazarlar, gündüz çoğunlukla piknik, balık tutma ve koşuşturmacayla geçerdi. O hiç istenmeyen Pazar akşamları ise adet olduğu üzere banyo yapma, eksik ödevleri tamamlama ve ertesi gün için çanta hazırlama şeklinde türlü sıkıcı ama yapılması zorunlu şeyle geçerdi.

Eh, tabi bütün bunlar o zaman için öyle geliyordu. Şimdi ise Pazar günleri, haftalık ev alış verişinin yapıldığı, çamaşırın yıkandığı, hafta içine kolaylık olsun diye birkaç çeşit yemeğin yapıldığı; mümkün olur da tüm bunlardan vakit artarsa fotoğraf çekmek, yürüyüş yapmak için kendimizi doğaya attığımız bir gün benim için.

Yine de onca yılda değişmeyen bir gerçek de şu ki hafta sonunun yarısı demek olduğu için her dakikasını tutumluca, doya doya geçirmeye çalışırım Pazar günlerinin.

Yine yüksek tempoda geçen Pazar günümün içine bir de tarif denemesi sıkıştırdım ben. Bu harika görünüşlü, değişik sunumlu böreğin şeklini Elif’de görmüş, çok beğenmiştim. Geçenlerde iş yerimizin bahçesinden gelen ıspanaklar yemek yapmaya yetecek kadar olmayınca bu güzel görünümlü börekleri ıspanaklı içle denemek istedim.

Böreğin içi tamamen benim uydurmam. Ama siz bir de Elif’in sayfasına uğrayıp onun leziz böreklerini ve ayrıntılı yapım aşamalarını görmelisiniz.

 

Benim tarifim ise şöyle:

 

ISPANAKLI MİLFÖYLER

 

Malzemeleri:

 

12 adet kare milföy hamuru

yarım kg ıspanak

1 adet orta boy kuru soğan

2 yemek kaşığı zeytinyağı

istenilen miktarda kaşar peyniri (küçük küpler halinde doğranmış)

1 yumurta (beyazı içinde sarısı üstünde kullanılacak)

1 avuç iri kıyılmış ceviz

1 tutam muskat rendesi

tuz

karabiber

 

Yapılışı:

 

Öncelikle soğanları yemeklik doğrayıp yağda pembeleştiriyoruz. Üzerine doğranmış ıspanakları ekleyip ıspanaklar suyunu çekip kavruluncaya kadar pişiriyoruz. Ispanaklara tuz, karabiber ve muskat rendesini ilave edip soğumaya bırakıyoruz. Ispanaklar soğuyunca içine istediğimiz miktarda küçük küçük doğranmış kaşar peynirini, kıyılmış cevizi ve yumurtanın beyazını ekleyip iyice karıştırıyoruz. Milföyler çözülünce, kenarını Elif’in tarif ettiği gibi 1 cm içeriden kesiyoruz. Yalnız bu aşamada ortada oluşan kare, hamurdan kopmamalı. Ispanaklı içi ortadaki kareye uzunlamasına koyuyoruz ve önce dışta oluşan kenarları birbirinin üzerine, sonra da içteki karenin kenarlarını onların üzerine gelecek şekilde kapatıyoruz. Böreklerin üzerine yumurta sarısı sürüp 190 C°’lik fırında kızarana dek pişiriyoruz. Benim böreklerimin içindeki kaşarlar bu aşamada coşup fışkırdılar:) (bknz. alttaki fotoğraf).

 

 

Dediğim gibi Elif yapım aşamalarını tek tek fotoğraflamış. Böreği yapmadan önce onun sayfasını mutlaka ziyaret etmek gerek.

 

Böylece benim ıspanaklar çok şık bir börekte değerlenmiş oldular:)..Elifcim bu harika börek şeklini bize kazandırdığın için teşekkürler..

 

Herkese güzel bir hafta dilerim:)…

 

 

FIRINDA SEBZELİ SOMON

Kasım 13, 2008 - 10:21 am 44 Comments

 

 

Bugün güzel bir gün; dışarıda güneş, yaklaşan kışa inat parıldıyor da parıldıyor..Her mevsim güzel ama ben sıcaktan vazgeçemiyorum bir türlü. Yaz-kış eli ayağı üşüyen, kedi gibi kalorifere yapışan biri olduğum için bu son sıcaklar benim için hayli değerli:).

 

Bugün bir de  güzel bir haber paylaşacağım sizlerle..Hani bir süre önce sevgili Zerrin ve Ayça arkadaşlarımız bir projeye adım atmıştı; geçen sene kaybettiğimiz blogcu arkadaşımız Esra anısına kardeş bir okula kütüphane yapma projesi. Blog arkadaşlarımızdan projeye katılmak isteyenler çocuk kitapları göndererek katkıda bulunacaktı. İşte bu güzel fikir büyüdü büyüdü ve sonuçta bir değil tam iki tane okulun kütüphanesini yapacak kadar kitap toplandı.

 

Ben de buradan, öncelikle bu güzel fikri gerçekleştiren Zerrin ve Ayça’ya, sonra da destek veren bütün arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum.

Bloglarımızın arasında kurduğumuz bu sevgi ve arkadaşlık bağını hissetmek o kadar güzel ki:)…

 

Tariflerime bu sefer yine deniz ürünlerinden devam etmek istiyorum. Bu tarif anneme ait; “Fırında Sebzeli Somon”…

 

Tam grip mevsimindeyken beslenmemize çok dikkat etmeli ve başka bir mevsimin; balık mevsiminin nimetlerini sonuna kadar değerlendirmeliyiz. İçindeki özel yağ asitleri ve vitaminlerle balık son derece değerli bir besin. Balığı sık sık sofralarımızda bulundurmalıyız.

 

İşte Tarifimiz:

 

FIRINDA SEBZELİ SOMON

 

Malzemeleri: (6-8 kişilik)

 

2 kilo fileto somon

3 adet patates

6-7 sap taze soğan

5 diş sarımsak

4-5 adet domates

4-5 adet çarliston biber

zeytinyağı

tuz, karabiber

 

Yapılışı:

 

Öncelikle patatesleri soyup halka halka dilimliyoruz. Domatesleri, soğanı, sarımsağı ve biberi de istediğimiz gibi dilimleyerek bütün sebzeleri karışık şekilde tepsimizin tabanına diziyoruz. Tuzlayıp biberlediğimiz somon filetolarını sebzelerin üzerine dizip balıkların üzerinden biraz zeytinyağı gezdiriyoruz. Tepsinin üzerini alüminyum folyo ile kaplıyoruz. 200 C°’ye ısıtılmış fırında kapalı şekilde yarım saat pişiriyoruz. Daha sonra tepsinin üzerini açıp balıklar hafif kızarana kadar 10-15 dakika daha pişiriyoruz. Balığı yanında sebzeleriyle birlikte servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:).

 

KALAMAR TAVA

Kasım 10, 2008 - 3:49 pm 25 Comments

 

 

 

 

Bizim ailede Kalamar Tavayı sevmeyen yoktur, bense bayılırım:). Bir yemeği o kadar sevince de lezzeti konusunda bir zaman sonra usta oluyorsunuz (bu ustalık sadece olayın yeme kısmını kapsıyor, pişirme değil:)). Öyle ki zamanla dışarıda en iyi ve uygun kalamarı nerede yiyeceğimizi bile öğrendik.

Ben kalamarı evde yapamayacağımı düşünmüşümdür hep..Niyeyse, kafamda zorlaştırdıkça zorlaştırdığım, yapılışını gözümde büyüttüğüm böyle yemekler vardır. Yine de aklımın bir köşesinde evde Kalamar Tava yapmak hep vardı. Aslında, kalamarın kızartılıp özel sosuyla servis edilmesinden ibaret gibi görünen bu süreç, aklımda bazı soru işaretleri yaratıyordu. Çünkü dediğim gibi, farklı yerlerde bu yemeği tadıp kimi yerde yumuşacık kalamarın zevkine varırken, bazı yerlerde de lastik gibi, sert bir kızartma ile karşılaşıp hayal kırıklığına uğramışlığım vardır. Demek ki benim üstüne düşmem gereken en önemli nokta kalamarın yumuşaklığı olmalıydı.

Evde kalamar pişirme fikrini kafama koyduktan sonra araştırdım da araştırdım. O kadar çok yere baktım ki kendimi tarifler arasında kaybettim bir ara. Ama temel olarak daha önceden BABAMIN KÖŞESİ olarak yer verdiğim, babamdan gelen tariflerden yola çıktım. Eh “biraz o malzemeden, biraz bu malzemeden”ciliği de çokça sevdiğim için kendimce eklemeler de yaptım.

Sonuç mu? Tadanlar bayıldı:), eh ben de zevkten dört köşe oldum tabi:). Kalamarlar yumuşacıktı, dış kaplaması çıtır çıtırdı, lezzeti yerindeydi. Sosu da dışarıda yediklerimize çok yakın olmuştu.

Ben becerebilir miyim diye düşünürken dışarıda beğenerek yediğimiz kalamarlar gibi yapmıştım (hatta tadanlara göre daha güzel:)). Gözümde büyüttüğüm bir tarifin daha üstesinden gelerek cesaret haneme bir puan daha ekledim böylece:). Darısı tabulaştırdığım diğer bütün tariflere;)..

 

 

KALAMAR TAVA

 

 

Malzemeler:

 

 

700 gr dondurulmuş kalamar (ben 350 gr’lık iki paket kullandım)

 

 

Marinesi İçin:

 

 

Yarım şişe maden suyu

Yarım limonun suyu

1 tatlı kaşığı üzüm sirkesi

1 tatlı kaşığı karbonat

1 tatlı kaşığı şeker

 

Kızartmak için:

Un,tuz ve sıvıyağ

 

Sosu İçin:

 

3 yemek kaşığı süzme yoğurt

1 yemek kaşığı mayonez

5-6 dal kıyılmış dereotu

1 diş sarımsak

6-7 adet küçük kornişon turşu (çok minik küpler halinde doğranmış)

tuz

 

Yapılışı:

 

Bir kaba buzları çözünüp yıkanmış kalamarları alıp üzerine marine malzemelerini döküp iyice karıştırıyoruz (bu esnada karbonat köpürüyor). Bu karışımın içinde, buzdolabında kalamarları 4-5 saat bekletiyoruz. Bu arada sosumuzu hazırlıyoruz. Sarımsağı dövüp, yoğurt ve mayonezle karıştırıyoruz. Kıyılmış dereotu, doğranmış kornişon turşu da ilave edip tuzla tatlandırıyoruz.

Daha sonra marinede beklemiş kalamarları süzüp (tekrar yıkamadan), biraz tuz ilave ettiğimiz una bulayıp bol kızgın yağda kızartıyoruz. Yağ kızdıktan sonra 5-6 dakikada nar gibi kızarıyor kalamarlarımız. Siz yine de iyi pişmiş mi diye birkaç tanesinin tadına bakın kızartırken (ben öyle yaptım:)) ama dikkat edin de hepsini bitirmeyin:).

Kalamarları sıcak sıcak, yanında sosuyla servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:)..

 

Konu dışı ama dün penceremizin önüne gelip de bize poz veren kedinin fotoğrafını sizinle paylaşmak istedim. Sanki evin içindeymiş gibi…

10 KASIM

Kasım 10, 2008 - 9:35 am 5 Comments

ATATÜRK’E GÖRE ATATÜRK:

     İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
Mustafa Kemal Atatürk

MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyorlar zaferden zafere…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Ölmemiş bir Kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde.
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum:
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Elllerinden öpüyorum.

               Ü.Yaşar OĞUZCAN

 

ŞEFTALİ REÇELLİ-ANTEP FISTIKLI KEK

Kasım 6, 2008 - 12:56 pm 30 Comments

 

 

Yepyeni görünüşüyle KRİSTALKELEBEK artık bu yeni adresinde uçmaya devam edecek:)..

Birkaç gündür bu blog taşıma işleri nedeniyle gezemedim blogları, kendi blogumu güncelleyemedim. Dün nihayet sitenin bu son şekli içime sindi de rahatladım.

Boğa burçları alıştıkları şeyi çok zor bırakır derler, bu benim için kesinlikle doğru. Bir süredir karar bile veremiyordum eski blogumu bırakıp yeni bir adrese taşınmaya. Aslında şu kapatılma işi bu süreci benim için kolaylaştırdı, o sayede karar verebildim.

Şimdi buradayım, farklı bir adresle, biraz farklı renklerle ama daha renkli, daha heyecanlı ve istekli…

Bütün bu heyecanım üzerimdeyken şimdi güzel bir kek tarifi vereyim öyleyse..

Bu kekte daha önceden yaptığım şeftali reçelini kullandım. Reçelden dolayı yumuşak dokulu lezzetli bir kek oldu. Gerçi babam şekerini biraz az buldu. Siz keki biraz tatlıca seviyorsanız şekerini artırın.

 

İşte tarifi;

 

 

 

 ŞEFTALİ REÇELLİ-ANTEP FISTIKLI KEK

 

 Malzemeleri:

 

4 adet yumurta

1 su bardağı toz şeker

yarım su bardağından biraz fazla sıvıyağ

1 su bardağı süt

1 su bardağı kabuksuz antep fıstığı + üzerine bir avuç antep fıstığı

1 su bardağı şeftali reçeli

1 paket vanilya

1 paket kabartma tozu
2,5-3 su bardağı un (ben yine tam buğday unu kullandım)

 

 Yapılışı:

 

Öncelikle yumurtalarla şekeri, şeker eriyene kadar iyice çırpıyoruz. Daha sonra yağı, sütü, unu, vanilyayı, kabartma tozunu ve 1 su bardağı Antep fıstığını ekleyip iyice karıştırıyoruz. Yağlanmış kek kalıbına kek karışımımızı boşaltıyoruz. Şeftali reçelini hamurun üzerine kaşıkla eşit şekilde döküyoruz ve kaşıkla hamurun içine doğru hafifçe ittiriyoruz. Üzerine bir avuç daha Antep fıstığı serpip önceden sıtılmış fırında, 175Cº’de 40-45 dakika kadar pişiriyoruz.

 

Afiyet olsun:)))..

İKİNCİ YAŞ VE MEYVE ŞEKERLEMELİ YOK YOK KURABİYESİ

Kasım 2, 2008 - 9:27 pm 37 Comments

31 Ekimde blogumun doğum günüydü:)..Ne de hızlı geçmiş zaman, tam iki yıl olmuş bu maceraya, bu güzel yolculuğa başlayalı.

İyi ki blog dünyasını tanımışım; bu sayede harika dostlar edindim, başta mutfak olmak üzere pek çok konuda bilgi sahibi oldum. Yeni yeni tarifler öğrendim. Denemeler yaptım ve paylaştım; hem mutfağım hem de hayatımdan kesitler sundum. Zaman zaman ihmal ettiğim de oldu buradaki sayfalarımı ama geçen süreyle buraya ve buradaki dostluklara çok daha fazla bağlandığımı hissettim. İyi ki o gün bir cesaret bu dünyaya adım atmışım..
Hep beraber daha nice senelereeeee:)….

Blogun doğum gününü cıvıl cıvıl bir kurabiyeyle kutlayalım. Bu kurabiye yine benim evdeki malzemeleri “biraz ondan biraz bundan” mantığıyla(!) birleştirmemle oluştu. Güzel de oldu hani. Zaten benim için kurabiyenin her çeşidi güzeldir, evde her zaman kurabiye bulunmalıdır:).

MEYVE ŞEKERLEMELİ YOK YOK KURABİYESİ


Malzemeleri:

3 yumurta
yarım su bardağı zeytinyağı
bir su bardağından 1 parmak eksik toz şeker
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 su bardağı meyve şekerlemesi (fotoğrafta görünenler)
1 su bardağı iri çekilmiş ceviz
1 çay bardağı kabuksuz ayçekirdeği
1 çay bardağı kabuksuz antep fıstığı
aldığı kadar un

Yapılışı:

İlk olarak, yumurtaları, zeytinyağını, şekeri bir yoğurma kabında karıştırıyoruz. Üzerine meyve şekerlemesini, cevizi, çekirdeği ve fıstığı ekleyip iyice karıştırıyoruz. Un, vanilya ve kabartma tozunu ekleyerek ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamurdan gelişigüzel parçalar koparıp yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizip, önceden 175C°’ye ısıtılmış fırında kurabiyeler pembeleşinceye kadar pişiriyoruz.

Afiyet bal kaymak olsun:)))…

Not: Ben bu meyve şekerlemelerini bir kuruyemişciden almıştım ama marketlerde de bu tür meyve şekerlemelerinden satıldığını duymuştum.