Archive for the ‘REÇELLER-MARMELATLAR’ Category

ŞEKERSİZ KURU MEYVE MARMELATI

Mart 16, 2011 - 12:50 pm 18 Comments

 

Günün en sevdiğim öğünüdür kahvaltı..Hafta arası bile uykudan fedakarlık yapıp en az on beş dakikayı kahvaltı sofrasında geçiririz. Bu benim küçüklüğümden beri böyleydi. Annem abimle beni kahvaltısız dışarı yollamazdı hiç. Çok acelemiz olduğu günlerde okula gitmeden önce formülünü sır gibi sakladığı (içindekileri söylese içmeyebilirdik belki:)) özel sütten hazırlardı bize. Sütteki muz ve bal tadını rahatlıkla alıyor ve bu lezzeti çok seviyorduk biz..Büyüklüğü neredeyse kendim kadar olan bir bardak o muzlu sütten içince uzun bir süre acıkamıyorduk zaten:)..

 

İşte hep böyle önemli bir öğün oldu bizler için kahvaltı..Hele de haftasonu kahvaltılarının yeri hiçbir şeyle doldurulamaz. Uzun uğraşlar sonunda hafta arası yemeye fırsat bulamadığımız kahvaltı spesiyalleri bir bir yerlerini alır sofrada.

 

Aynı uzunlukta keyif yapılır kahvaltı masamızda, sohbetler edilir… Ben ev halkı üzerinde türlü omlet çalışmalarımı denerim, neyse ki genelde hep olumlu sonuçlar alırım:). Mevsim yazsa kokulu domatesler, körpecik salatalıklar, dal dal taze maydanoz mutlaka bulunur o masada. Yazlıktan gelen zeytinlerimize ev yapımı reçeller ve marmelatlar eşlik eder.

 

Bizim evde her zaman çeşit çeşit reçel, marmelat bulunur. Çünkü yemekten bile çok severiz annemle reçel yapmayı. Sık sık o kaynayan reçelin kokusu kaplar evi. Reçel pişerken bayılırım üzerindeki köpüğü alıp bir kapta biriktirmeye, o köpük de çok leziz olur çünkü:).

 

Bugün de bir marmelat tarifi paylaşacağım. Üstelik içinde hiç şeker yok…Aslında bu marmeladın tadına varmak için şekere de hiç ihtiyacınız yok. Sadece kuru meyvelerden yapılıyor olması da bu marmeladı ilginç kılan diğer bir özelliği. Şekersiz olduğu için de daha bir gönül rahatlığıyla yeniyor sanki:).

 

İçinde yok yok; besleyici yönü zengin çeşit çeşit kuru meyve var. Neler mi? Kırmızı erik kurusu, gün kurusu kayısı, hurma ve güz yemişi. Diğerlerini eve sık sık alıyoruz ama bu Güz Yemişi’yle ilk kez tanıştık biz. Zaten gün geçmiyor ki yeni bir meyveyle, sebzeyle tanışmayalım. İnternetten araştırınca çok faydalı bir meyve olduğunu gördüm. Satıcısından öğrendiğimiz kadarıyla içerisindeki yüksek likopen miktarı sayesinde kanseri önlemede çok faydalı bir meyveymiş. Vitamin yönünden de çok zengin olan bu meyve kolesterolü düşürmeye de yardımcı oluyormuş. İnternette de benzer bilgileri gördüm. (Güz yemişi fotoğrafta marmeladın yanındaki kırmızı meyve) 

Biz miktarı az tuttuk ki taze taze yeniden yapabilelim diye. Malzemeler aynı oranda çoğaltılarak daha fazla marmelat elde edilebilir.
.

ŞEKERSİZ KURU MEYVE MARMELATI

 

 

Malzemeleri:

 

2 adet hurma (çekirdekleri çıkarılacak)

3 adet gün kurusu kayısı

8 adet kırmızı erik kurusu (çekirdekleri çıkarılacak)

3 adet güz yemişi

1 çay bardağı su

 

Yapılışı:

 

Bütün kuru meyveleri bir tencereye alıp üzerine bir çay bardağı su ilave ediyoruz. Meyveleri suyla birlikte birkaç dakika kaynatıp ocağı kapatıyoruz. Bir blender yardımıyla bütün meyveleri ezip püre haline getiriyoruz. Marmeladı soğuduktan sonra kapaklı cam bir servis kasesinde saklıyoruz.

 

Not: İçinde şeker olmadığından buzdolabında saklamak daha uygun.

 

Afiyet Olsun:)

BÖĞÜRTLEN REÇELİ

Eylül 21, 2010 - 9:28 am 33 Comments

 

Minicik bir ağaçtı o, bahçenin en kuytu, saklı köşesinde duran… O ufacık haliyle bize bir sürpriz hazırlamış meğer.

 

Bahçedeki böğürtlen ağacımız bu yaz avuç avuç meyve verdi bize:). Birazını tazeyken yiyiverdik oracıkta. Kalanını reçel yaptık eşlik etsin diye kahvaltılarımıza.

 

 

İşte tarifi:

 

BÖĞÜRTLEN REÇELİ

 

 

Malzemeleri:

 

250-300gr  Böğürtlen (fotoğrafta görünen kaptaki kadar)

1 su bardağı toz şeker

3-4 damla limon suyu

 

Yapılışı:

 

Öncelikle böğürtlenleri iyice yıkayıp bir tencereye alıyoruz. Üzerine toz şekeri ilave edip bir gece bu şekilde buzdolabında bekletiyoruz ki böğürtlenler suyunu salsın. Ertesi gün kısık ateşte, reçel kıvam alana kadar pişiriyoruz (bu sırada reçelin üzerinde oluşan köpükleri alıyoruz). Reçeli ocaktan almadan hemen önce limon suyunu da ilave edip hafifçe karıştırıyoruz. Pişen reçeli cam bir kavanoza boşaltıp soğumaya bırakıyoruz, soğuduktan sonra ağzını sıkıca kapatıp buzdolabında saklıyoruz.

 

Afiyet Olsun:)..

YABAN MERSİNİ REÇELİ

Ocak 15, 2010 - 10:58 am 32 Comments

 

Geçen haftasonu Amasra-Safranbolu kaçamağı yaptık. Haftasonunda denizi görmek biz bozkırda (yani canım Ankara’m:)) yaşayanlar için büyük nimet..Denize bakmak, kokusunu içime çekmek, martıları seyretmek bana çok iyi geldi…

 

Amasra çok güzel sahil kenti..Amasra’ya giderken Safranbolu üzerinden gittik, Safranbolu; evleri, safranlı lokumu, küçük şirin sokakları, birbirinden leziz yöresel yemekleriyle mutlaka görülmesi gereken bir yer.

 

Amasra’dayken şansımıza hava da çok güzeldi, gece bile 18C°’ydi. Akşam yemeğinden sonra limanda yürüyüş yaptık, balıkçıları izledik, martıları fotoğraflamaya çalıştım, yürüdük de yürüdük..Kısacası çok güzel bir haftasonuydu, ruhumu dinlendirdim…

 

Pazar günü dönüş yoluna geçmeden Amasra’nın pazarına uğradık. Pazar dediysem 8-10 tane teyzenin tezgahı vardı. Tezgahlarında tazecik sebzeler, meyveler, kurutulmuş yemişler, reçeller, tereyağı, yoğurt ve peynir çeşitleri vardı. Mini bir organik pazardı kısacası. Eee, bu güzellik karşısında kayıtsız kalamadık tabi, doldurduk fileleri:). Teyzemin birinin ısrarı üzerine biraz da yaban mersini aldık. Masmavi, yusyuvarlak, mini mini bu meyveden daha önce bir kez tatmıştım. Kendine has bir aroması var diğer hiçbir meyvede bulunmayan. Öyle çok çok tatlı bir meyve de değil. Üstelik pek çok da faydası varmış internetten araştırdığım kadarıyla, bu sitede daha ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz siz de.

 

Sanırım biraz yaban bir yaban mersiniydi bizimkisi:). O nasıl bir şey öyle deyişinizi duyar gibi oldum; şöyle ki bu mersinler normalden daha ufak boyutta ve iri çekirdekliydi, biraz daha olgunlaşıp tatlanması gerekiyordu belki de..Neyse hepimiz taze taze birer tane tadına baktıktan sonra reçelini yapmaya karar verdik annemle. Harika bir mor renkte ve yaban mersininin bütün aromasını taşıyan bir reçelimiz oldu..Ben bu halini daha çok sevdim Yaban Mersininin. Özellikle bir dilim Amasra ekmeğinin (oraya has sünger gibi kabarmış harika bir ekmek) üzerine lor peyniri ve onun üzerine de bu reçelden kondurarak yemesi çok leziz oluyor..Yazarken bile canım çekti:).

 

 

İşte tarifi:

 

YABAN MERSİNİ REÇELİ

 

Malzemeler:

 

1 kase yaban mersini

1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker

1 su bardağı su

yarım limonun suyu

 

 

 

Yapılışı:

 

Bir tencereye şekeri ve suyu alıp iyice koyulaşana kadar kaynatıyoruz. Daha sonra içine yaban mersinlerini ekliyoruz. Yaban mersinleri yumuşayana kadar ve reçel kıvam alıncaya kadar kaynatıyoruz. Limon suyunu da ilave edip karıştırdıktan sonra ocaktan alıp servis kasesine boşaltıp soğuttuktan sonra kahvaltı soframızı şenlendiriyoruz:).

 

Son olarak haftasonu gezisinden birkaç fotoğrafla tamamlamak istiyorum yazımı. Bu güzellikleri sizlerle de paylaşmak istedim.

 

Amasra’nın kuşbakışı görünümü..

 

 

Amasra’dan başka bir manzara. 

 

Amasra sahilinden güzel bir kare daha.

 

 Meşhur Amasra salatası:). (nefis bir balık kızartması da vardı ama fotoğraf çekmek ancak balıklar bitince aklıma gelebildi:)).

 

Bize ikram olarak gelen nefis bir tatlı: koyu kıvamlı mis gibi yoğurdun üzerine bal ve ceviz..

 

 Amasra’daki organik pazar..

 

Safranbolu..

 

Güzel Safranbolu sokaklarından şirin mi şirin bir görüntü.

 

Mini mini etli yaprak dolmaları.

 

Gözümüzün önünde açılıp pişirilen nefis bir gözleme..

 

Dönüş yolunda arabada giderken yakaladığım şahane bir gökyüzü manzarası.

KRİSTAL GİBİ VİŞNE REÇELİ

Eylül 28, 2009 - 1:24 pm 33 Comments

Kaç zamandır bu fotoğraflarla karşılıklı bakışıyorduk, araya başka tarifler girdi, bu reçelin tarifini vermek ancak şimdiye nasip oldu…

Çoğu reçel gibi vişne reçelini de şimdiye kadar, vişneleri şekerle bekletip sulandırıp sonra kaynatarak yapıyorduk annem de ben de..

Annem bu yaz farklı bir metot denedi ve önce şerbet kaynatıp vişneleri bu şerbete atarak yaptı. Fazla ezilmeyen vişneler kristal gibi oldu reçelde ve ortaya böyle ışıl ışıl bir görüntü çıktı.

Kahvaltıda reçel yemeyi çok seviyorum ben..Bu yaz meyve bakımından bereketli geçtiğinden bahsetmiştim daha önce. Annemin bir dolabı ağzına kadar reçel ve marmelatla dolu…

Herkese iyi bir hafta diliyorum……

İşte reçelimizin tarifi:

KRİSTAL GİBİ VİŞNE REÇELİ

Malzemeleri:

1 kg vişne (çekirdekleri çıkarılmış)

1 kg toz şeker

2 su bardağı su

½ limonun suyu

Yapılışı:

Öncelikle bir tencereye su ve şekeri alıp, kaynatıyoruz. Bu şerbet iyice koyulaşıp kıvam alınca içine vişneleri ilave ediyoruz. Bu şekilde vişneler reçele rengini verinceye kadar (yaklaşık yarım saat) kaynatıyoruz. Reçel renk ve kıvam aldıktan sonra içine limon suyunu ilave edip karıştırıp ocağı söndürüyoruz. Reçel sıcakken cam kavanozlara doldurup ağzı açık şekilde soğumaya bırakıyoruz. Soğuduktan sonra reçelimiz kahvaltılarımıza eşlik etmeye hazır hale geliyor.

Afiyet olsun:).

BADEMLİ KAYISI MARMELATI

Eylül 10, 2009 - 11:49 am 17 Comments

 

İşyerimiz oldukça büyük bir alanda kurulduğundan büyükçe de bir bahçemiz var; içinde sebze fideleri ve türlü meyve ağaçları olan… Bu yıl, üzerlerindeki meyvelerden dalları kırılmasın diye meyve ağaçlarımıza tahta destekler yapmak zorunda kaldık. Öyle bereketli bir yaz oldu bu sene:).

 

Evimize sepetler dolusu kayısılar, çilekler, erikler, vişneler geldi… Taze meyve yemek güzel de hasat böyle bereketli olunca meyveler bozulmadan değerlendirmek gerekiyor elbet.

 

Canım annecim bu yaz çeşit çeşit reçeller, marmelatlar, kompostolar, meyve suları yaptı… Ona uğradığım her gün başka bir meyvenin şekerle kaynayan aroması kapıdan girer girmez karşıladı beni..

 

Eh bunca emeğin ürününü blogumda paylaşmamak olmazdı elbet. Annemin yaptığı her bir reçelin tadı bambaşka olsa da onun küçük ilaveleriyle ortaya çıkardığı Bademli Kayısı Marmelatı bana çok değişik ve leziz geldi.

 

İşte, kayısının ve bademin lezzetlerinin buluştuğu o harika marmelatın tarifi:

 

BADEMLİ KAYISI MARMELATI

 

 

Malzemeleri:

 

1 kg kayısı (bizim bahçenin kayısıları fazlaca olgundu)

1 kg şeker

1 su bardağı su

3-4 damla limon suyu

1 su bardağı soyulmuş çiğ badem

 

Yapılışı:

 

Öncelikle kayısıları yıkayıp, çekirdeklerini çıkarıp dörde bölüyoruz. Diğer yandan bir tencereye şekerle suyu alıp kaynatıyoruz. Şeker ve su kaynayıp iyice kıvam alınca doğranmış kayısıları bu şerbete ilave ediyoruz. Bu şekilde kayısıları iyice kaynatıyoruz ki yumuşayıp, dağılıp marmelat halini alsın. Bizim kayısılar gerçekten çok olgun ve yumuşaktı o yüzden kaynayınca kolaylıkla ezilip marmelat halini aldılar. Eğer daha sert kayısılarla yapılacaksa bir blender kullanılarak ezilebilir. Kayısılar da ezilip kıvam aldıktan sonra limon suyunu ve soyulmuş bademleri ekleyip 5-10 dakika daha kaynatıyoruz. Bu arada marmelatın üzerinde köpük oluşursa bir kaşıkla alıp temizliyoruz. Pişen Marmelatı cam kavanozlara pay edip soğumaya bırakıyoruz.

 

Afiyet olsun:))..

ŞEFTALİ-NEKTARİN REÇELİ

Ekim 6, 2008 - 3:02 pm 32 Comments

Yoğun ve çok güzel geçen bir bayramı geride bıraktık..Akrabalarla bir araya gelmek beni çok mutlu etti. Birbirinden güzel bayram tatlılarına tatlı sohbetler eşlik etti.
Hatta bu bayram fırsat da bulup birkaç gün de güneye kaçtık; denizle ve kumsalı ısıtan güneşle yeniden kucaklaşmak çok iyi geldi:).
Şimdi enerji toplamış vaziyette, hayata kaldığı yerden devam etme vakti.
“Enerji” demişken; meyvenin besleyiciliği ve enerjinin birleşimi çeşit çeşit reçellere dolabımda yer vermeyi her zaman sevmişimdir.
Bu sefer, geçenlerde evde durup duran iki kocaman şeftaliye iki nektarinin eşlik etmesiyle pişirdiğim reçelimin tarifini veriyorum.

Ağzımız hep tatlı olsun…

ŞEFTALİ-NEKTARİN REÇELİ


Malzemeler:

2 adet büyük boy şeftali
2 adet nektarin
1 su bardağı toz şeker (daha tatlı sevenler miktarı artırabilir)
birkaç damla limon suyu


Yapılışı:

Şeftali ve nektarinlerin kabuğunu soyup küp küp doğruyoruz. Bir tencereye meyveleri aktarıp üzerine şekeri döküyoruz. Bu şekilde bir gece bekletip meyvelerin suyunu salmasını sağlıyoruz. Meyveler suyunu bırakınca tencereyi ocağa koyup iyice kaynatıyoruz, bu arada reçelin suyuna bakıp kıvamının gelmesini bekliyoruz. Reçel kıvama gelince limon suyunu ekleyip karıştırıyoruz. Ocağın altını kapatıp reçeli kavanozlara paylaştırıp soğutuyoruz.

HATIRA DOLU BİR LEZZET: KIZILCIK MARMELATI

Eylül 22, 2008 - 11:24 am 16 Comments

Bazı yiyeceklerden konu açılınca sizin de aklınıza bir tek insan, bir tek mekan geldiği olur mu? İşte “kızılcık marmelat”ının bendeki öyküsü de böyle…

Eskiden; rahmetli anneannemle dedem sağ iken, ne zaman onların Eskişehir’deki evlerine gitsek, abimle ben özellikle bir tek şeyi sayıklardık; anneannemin kızılcık marmeladını.
Kıpkırmızı oluşu ve mayhoş tadı bizi bizden alırdı. Ekmeklerimizin üzerine biraz tereyağı ve bol marmelat sürer kahvaltımızın baş tacı ederdik, böyle kaçar dilim yerdik bilmiyorum:).
Hazır satılanlarda o tadı hiçbir zaman alamadım.
Bu yaz annemle beraber Dikili pazarından satın aldığımız kızılcıklarla marmelat yaptık.
Kızılcıklar anne eliyle birleşince o eski lezzeti yakalayabildik. Şimdi kahvaltı soframda bu güzel marmeladı yerken gözlerimi kapıyor ve Eskişehir’deki o eski günleri, kahvaltı sofralarımızı, soba üzerinde kızaran ekmeklere marmelat sürüşlerimizi hayal ediyorum…

KIZILCIK MARMELATI

Öncelikle kızılcıkları yıkayıp bir tencereye koyup yarım bardak su ilavesiyle yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Sonra ince delikli bir süzgeçten kaşıkla eze eze başka bir kaba süzüp çekirdeklerini ayırıyoruz. Süzülen kızılcıkları tencereye aktarıp üzerine şekeri ilave ediyoruz. Şeker konusunda bir ölçü veremiyorum çünkü annem hep göz kararı yapar. Siz şekeri kendi damak tadınıza göre azar azar artırarak ilave edersiniz. İyice karıştırıp istenen kıvama gelinceye kadar karıştırıyoruz. Ocaktan almadan birkaç damla limon suyu da ekliyoruz. Pişen marmelatları kavanozlara boşaltıp soğuyunca ağızlarını kapatıyoruz.

Afiyet olsun:).

 

DÖNDÜM, DİKİLİ’DEN, EGE’DEN ESİNTİLERLE, BİR DE REÇEL TARİFİYLE…

Ağustos 13, 2008 - 8:05 am 31 Comments

Döndüüüüm:).
Güzel Ege’yi, denizi, Dikili’yi geride bırakıp; dinlenmiş, harika vakit geçirmiş, fotoğraf makinemde yüzlerce fotoğraf ve aklımda pek çok güzel anıyla birlikte evime döndüm..
Bedenim ve zihnim tatil ihtiyaçlarının sinyallerini çoktandır vermekteydi, işleri de ayarlayıp Dikili’deki yazlık eve gittik bu yaz da.
Eskiden tatil için ayırabildiğimiz süreler çok kısa olduğundan hep otel tatilleri yapardık, o kısıtlı süreyi de denize girmek, güneşlenmek gibi tipik tatil aktiviteleriyle geçirip evimize dönerdik. Birkaç sene önce Ege’nin bu şirin beldesinde yazlık bir ev alınca; Ege’nin havasını, denizini, insanını daha çok tanıyınca, ben buradan başka bir yere tatile gitmeyi hiç istemedim. Her sene daha çok sevdim, ben de bir “Ege tutkunu” oldum:).
Bu sene de çok güzel günler geçirdim orada; Ayvalık’a, Cunda’ya da gittim (sakızlı dondurma da yedim bol bol:)) , Dikili’nin insanı ferahlatan esintisine aklımdaki tüm karmaşaları, bedenimdeki bütün yorgunlukları bıraktım, rahatladım..Oradaki komşularımızla dostane sofralarda buluştuk yeniden, konuşacak ne çok şey birikmiş…

Bisiklete bindim, annemle reçel yaptık, babacım olta yapmayı öğretti bize..O kadar dolu dolu, o kadar eğlenceli ve dinlendirici geçti ki günlerim, yaptıklarımın hepsini yazmaya kalksam yine unutacağım bir şeyler olacaktır. En iyisi biraz da fotoğraflar anlatsın Ege günlerimizi:)..

LİMANDA BİZ YEMEK YERKEN PAYINI BEKLEYEN KEDİCİK
DİKİLİ LİMANINDAN BİR GÖRÜNÜŞ


SİTEMİZİN RESTORANI

AYVALIK ADALARI TEKNE TURUMUZDAN HARİKA BİR MANZARA
KENDİNİ TURKUAZA BIRAKMIŞ BİR TEKNE
TUR TEKNESİNİN BURNUNDAN MASMAVİ GÖKYÜZÜ
SİTEMİZİN SAHİLİNDE GÜN BATIMI

NAR AĞACIMIZ

PATLICANLARIMIZ
GÖKKUŞAĞI GİBİYDİ RÜZGAR GÜLÜ
SÜS YILDIZIM

VE TABİ Kİ KELEBEKLEEER:)

KAPI ZİLİMİZ:)

ŞU GÜLÜN GÜZELLİĞİNE BAKIN
Biz oradayken incirler daha olgunlaşmamıştı.Bu minik ham incirlerle reçel yapma fikri geldi aklımıza. Daha önce annemle hiç incir reçeli yapmayı denemediğimiz için aslında tam olarak hangi tür incirden ve incirin hangi evresinde reçel yapılacağı konusunda bilgimiz yoktu. Biz de oradaki bu ham incirlerden topladık (tam olarak kaç gr. incir kullandığımızı bu yüzden bilemiyorum). Sonra internette pek çok siteyi inceledim, zaten tarifler az çok birbirine benziyordu, incirlerin de ölçüsü belli olmadığından klasik “göz kararı” ölçümüzle reçelimizi yaptık:).

Reçelimizin harika bir aroması oldu. Ama galiba reçellik incirler biraz daha küçükken toplanıyor. Bizimkilerin içinde minik çekirdekler oluşmaya başlamıştı. Yine de tadı çok güzeldi:).

TOPLADIĞIMIZ İNCİRLER


Yazılanlardan genel olarak anladığımız ve damak tadımıza göre şekillendirdiğimiz şekliyle tarifi şöyle:
İNCİR REÇELİ trong>
İncirlerin kabuğunu incecik soyup su dolu bir tencereye koyup kaynatıyoruz. 1-2 dakika kaynadıktan sonra suyunu süzüp, incirlerin acı suyunun çıkmasını sağlıyoruz. Bu işlemi 3 kez tekrarlıyoruz.
İNCİRLER HENÜZ HAŞLANMADAN ÖNCE

Öte yanda bir ölçü şekere bir ölçü su olacak şekilde bir şerbet kaynatıp, haşlanan incirleri bu şerbete atıyoruz. Şeker ve suyun tam ölçülerini veremiyorum çünkü incirlerin ağırlığını da tam olarak bilemiyorduk, biz incirlerimize yetecek kadar şerbet kaynattık. Reçel kıvamına gelinceye kadar incirleri kaynatıyoruz, kapatmaya yakın yarım limonun suyunu ilave ediyoruz.

Biz Dikili’den döndükten sonra annem kavanoza koyduğu reçelin üzerini streçle sarıp bir süre de güneşte kıvam almasını sağlamış. Ben böyle; güneş ışınlarıyla lezzetine lezzet katılmış reçelleri daha da seviyorum:).

İşte bir Ege tatili de böyle geldi ve geçti..Keşke bir ömür sürseydi:)))..

 

 

KIRMIZI

Ocak 8, 2008 - 11:00 am 26 Comments

Bugün dışarıda bambaşka bir hava var; güneş uzun zamandan sonra ilk kez bu denli parlak gülümsemiş, güneşe inat ince ince yağan kar çatılara, ağaçlara birikmiş. Hepsi de tuhaf bir uyum içinde..
Dışarıda beyazın hakimiyeti süre dursun benim içim kırmızı hissediyor bu aralar..Bilmem sizde de olur mu; ben bazen bazı renklere daha yakın hissederim kendimi. Mesela yakın zamana kadar siyah ve grileri daha çok hissettim; biraz bulutlu, çokça karmaşık duygular, düşünceler dönemiydi benim için. Şimdi geçti çok şükür. Dedim ya bu ara “kırmızı”yım ben:).
Böylesi bir zamanda buna uygun bir tarif paylaşmak istiyorum; kırmızı bir reçel tarifi..Benim çok yeni tanıştığım bir meyvenin reçeli bu; “Frenk Üzümü Reçeli”. Aslında yaban mersini (likapa) alınmak için çıkılan alışverişin sonunda nedense rotam bu mini mini kırmızı meyveye kaydı. Bu meyvelerin tazesini bu mevsimde bulmak zor, o yüzden markette dondurulmuş olarak satılan bir kutu Frenk üzümü ile yaptım reçelimi.
Daha önce hiç tatmadığım Frenk üzümleri, şirin görünüşleri dışında, kendine has mayhoş tadıyla, minik çekirdekleriyle akılda kalıcı bir meyve. Onlarla bir de kek denemek isterim ama bizim evdekilerin klasik kek anlayışlarının çok dışına çıkacak mayhoş bir kek olacağından tüm kekin bana kalmasından korkuyorum:).
Reçelini ise biz çok beğendik. Yapım aşamasında damak tadına göre şeker ilavesi yapmak en uygunu aslında çünkü gerçekten oldukça mayhoş bir meyve bu,benim gibi bu tattan hoşlananlara ise biçilmiş kaftan.
Benim yaptığım şekliyle tarifi böyle:

Frenk Üzümü Reçeli


Malzemeler:

1 kutu donmuş Frenk üzümü (480 gr)
1,5 bardak toz şeker
1 çay bardağı su (gerekmeyebilir de)
birkaç damla limon suyu

Yapılışı:

Dondurulmuş Frenk üzümlerini tencereye boşatıp üzerine şekeri dökerek oda sıcaklığında iyice suyunu bırakmasını bekliyoruz. Meyveler yeterince sulanmamışsa 1 çay bardağı su ilave ediyoruz. Daha sonra kısık ateşte reçel yoğunlaşana dek kaynatıyoruz. İyice yoğunlaşınca limon suyunu ilave edip, karıştırıp kaplara boşaltarak soğutuyoruz.


Not: Ben su ilave etmedim, reçelimi de ocakta unutunca iyice suyunu çekti. Ben daha katı, jölemsi reçelleri sevdiğim için bu hiç sorun olmadı:). Daha sulu bir reçel istenirse ilave su şart.

Afiyet Olsun:).

ÇİLEKLERİMİZİN HOŞ DÖNÜŞÜMÜ:)

Haziran 27, 2007 - 8:06 am 10 Comments

Bir önceki yazımda bahsetmiştim; kendi mini çilek tarlamızda yetiştirdiğimiz çileklerin fotoğrafına yer vereceğimden ve çilekli başka bir tarif daha yayınlayacağımdan.
Evet, o çok bahsettiğim, dünyanın en lezzetli çilekleri dediğim (bu lezzeti belki de sadece emek verip kendimiz yetiştirdiğimizden geliyordur:)) çilekler annemin güzel ellerinden çıkmış reçel formunda arz-ı endam ediyorlar:).
Annecim öylesine bizlere düşkün, öylesine düşüncelidir ki reçeli bile herkesin zevkine göre farklı formlarda yapıyor. Mesela ben ve abimler
daha çok jölemsi, bol taneli severken; babam daha akışkan ve sulu seviyor.
Ve (mutfak genlerimi borçlu olduğum:)) canım annem de üşenmeyip iki şekilde de reçel yaptı. Ev yine meyve meyve koktu, yine reçelin şekerli, ılık kokusu esir aldı tüm odaları..Ben bayılıyorum evde reçel pişmesine. Konu komşuya, akrabalara verilmek üzere boy boy kavanozlar, pembe-kırmızı renklere bürünüp mutfak tezgahlarındaki yerlerini aldılar, yüzlerde gülümseme formuna dönüşmek üzere.
Ellerimizle topladığımız o minik, kırmızı, lezzet küreleri, maharetle birleşti, sevgiyle yoğruldu, kavanoz kavanoz mutluluğa dönüştü. Bu dönüşümden herkes çok memnun oldu…

İşte bizim mis kokulu çileklerimiz.


Ve işte onların reçel formu (resimlerde iki farklı kıvamda reçel de görünüyor).


Buyrun bu da bizim reçel tarifimiz.
Malzemeler:

1 kg çilek
4 su bardağı toz şeker
yarım limonun suyu

Yapılışı:

Yıkayıp yapraklarını ayıkladığımız çilekleri bir tencereye; bir kat çilek, bir kat toz şeker olacak şeklide kat kat döşüyoruz. Çilekler bu şekilde yaklaşık bir gün durmalı. Ertesi gün iyice sularını salan çilekleri iyice kaynatıyoruz ve istediğimiz kıvamda koyulaşmasını sağlıyoruz. Reçeli ocaktan almadan biraz önce limon suyunu ilave edip bir taşım daha kaynatıyoruz ve pişen reçeli kavanozlara pay edip soğumasını sağlıyoruz.

Afiyet olsun..Ağzımız hep tatlı, içimiz hep huzurlu olsun:).