Archive for Mart, 2009

KURU BİBER VE PATLICAN DOLMASI

Mart 30, 2009 - 2:39 pm 48 Comments

Doğanın uyanışına tanık olmak ne güzel… Baharın, her sene sanki ilk defa geliyormuşçasına sevinçle, güneş ışıklarıyla, kuş cıvıltılarıyla “işte ben geldim” deyişini duymak harika…

Birkaç gündür gerçek anlamda baharı hissetmeye başladık. Gerçi bahar kandırır, hele de Ankara’da bahar çok değişkendir; güneş çıktı, ısındık derken hava kapayıverir, sonra birden düşer sıcaklıklar. Neyse ki pek çok hastalanma tecrübesinin ardından artık fazla kaptırmıyorum kendimi bu ilk sıcaklara. Tedbiri elden bırakmıyorum, birden incecik kıyafetlere geçiş yapmak yok:).

Baharın gelişini bahçem de doya doya hissetsin diye, bahçeye çıktığımda içim açılsın diye rengarenk çiçekler aldım; kasımpatılar, sümbüller, laleler ve bir de mavi ortanca çiçeği..

Bugün bahardan bahsetmek geldi içimden, içimdeki coşkuyu aktararak büyütmek için:)…

Bu yazının sonunda benim çok severek yediğim bir yemeğin tarifini vermek istiyorum. İçindeki bambaşka tatların bir araya geldiklerinde oluşturdukları lezzet şaşırtıcı derecede güzel. Ekşisini, acısını damak tadınıza göre ayarlayarak sizin için en uygun lezzeti yakalayabilirsiniz. Ben bol acılı ve ekşili seviyorum.

İşte Kuru Biber ve Patlıcan Dolması’nın tarifi:

KURU BİBER VE PATLICAN DOLMASI

Malzemeleri:


kuru patlıcan ve kuru dolmalık biber (adetler dolma içinin miktarına göre değişiyor)

İçi için:

yarım kilo kıyma (benim kıyma %80 dana, %20 kuzu karışıktı)
1 orta boy kuru soğan
1 büyük çay bardağı (aida bardak) pirinç
yarım demet dereotu
yarım demet maydanoz

1 tatlı kaşığı kuru nane

1 yemek kaşığı domates salçası

1 yemek kaşığı acı biber salçası

2 yemek kaşığı nar ekşisi
1 yemek kaşığı sıvıyağ
toz kırmızı biber
karabiber

tuz

Üzerinin sosu için:

1 yemek kaşığı domates salçası

1 yemek kaşığı acı biber salçası

2 yemek kaşığı nar ekşisi

Yapılışı:

Kuru biber ve patlıcanları ılık suda 5-10 dakika ıslatıyoruz. Daha sonra yıkayıp, üzerlerini geçecek kadar su ilavesiyle haşlıyoruz (ne çok diri ne çok yumuşak olmamalılar). Haşlanan kuru biber ve patlıcanları soğuk suya tutup suyunu süzüyoruz.

Diğer tarafta içi için soğanları yemeklik doğruyoruz. Yıkadığımız pirinci, kıyma, sıvıyağ, soğan, nar ekşisi ve salçalarla karıştırıp, bunlara ince kıyılmış maydanozu, dereotunu ve kuru naneyi ekleyerek, baharatlarla da tatlandırarak dolma içimizi hazırlıyoruz. İçi hazırlarken biraz su ilave edip kıvamını ayarlamalıyız.

Haşlanan biber ve patlıcanlara bu içten doldurup bir tencereye ağız kısımları üste bakacak şekilde diziyoruz. 1 yemek kaşığı domates salçası, 1 yemek kaşığı biber salçası ve 2 yemek kaşığı nar ekşisini suyla inceltip dolmaların üzerine döküyoruz. Dolmaların üstüne gelecek kadar kaynar su ekliyoruz ve dolmaların üzerine bir tabak kapıyoruz. Bu şekilde, kısık ateşte dolmalarımızı pişiriyoruz..

Pişen dolmaları istersek sarımsaklı yoğurtlai, istersek sade olarak servis ediyoruz. Ve acının ekşiyle bütünleştiği bu lezzetin keyfini çıkarıyoruz…

Afiyet olsun….

PORTAKALLI CEVİZLİ KEK

Mart 26, 2009 - 12:49 pm 39 Comments

 

 

 

Portakal sulu sulu,

 İçi vitamin dolu.

 Adana, kozan, dörtyol,

 Git ağaçtan ye bol bol.”

 

Bu dizeleri hatırlayanımız çoktur herhalde. Benim de belleğime yer etmiş, taa ilkokul yıllarımdan… Yerli Malı Haftasından..

Bende birkaç fotoğraf var, ilkokulda yerli malı haftasında çekilmiş. Aynı tipik manzara; ben ve sınıftaki diğer çocukların başlarında el emeğiyle, renkli kartonlardan hazırlanmış, özenle boyanmış meyve-sebze taçları, sıralarımızı rengarenk süsleyen birbirinden çeşitli meyveler ve kuruyemişler… Sahi ne güzeldi o zamanlar… O zaman için eğlence gibi gördüğümüz şey aslında ne kadar da önemliymiş güzel yurdumuzun ürünlerini yüceltme adına, milli üretimin önemini vurgulamak adına.. 

Acaba hala kutlanıyor mu Yerli Malı Haftası? Hem de o eski coşkuyla? Hala çocuklar elma, portakal, armut olup onları anlatan bu dizeleri okuyorlar mı:)?

 

Portakalı düşündüm, nereden nereye geldim:)…

Eh, bu yazıyı da en güzel tamamlamanın yolu şöyle mis gibi portakal kokan, Portakallı Cevizli Kek’imin tarifini paylaşmaktan geçmeli…

Mevsimin taze portakalları tükenmeden, bu sefer de kekime giriverdiler:)…

 

İşte Tarifi:

 

 

PORTAKALLI CEVİZLİ KEK

 

Malzemeleri:

 

4 adet yumurta

1 su bardağı toz şeker

yarım su bardağından biraz fazla zeytinyağı

1 su bardağı portakal suyu

2 adet portakalın kabuğu (rendelenecek)

1 su bardağı iri çekilmiş ceviz

1 paket kabartma tozu
2,5-3 su bardağı un (ben tam buğday unu kullandım)

 

Yapılışı:

 

Öncelikle yumurtalarla şekeri, şeker eriyene kadar iyice çırpıyoruz. Daha sonra zeytinyağını, portakal suyunu, unu, kabartma tozunu, portakal kabuğu rendesini ve cevizi sırasıyla ekleyip iyice karıştırıyoruz. Yağlanmış kek kalıbına kek karışımımızı boşaltıyoruz. Önceden sıtılmış fırında, 175Cº’de 40-45 dakika kadar pişiriyoruz.

 

Miss kokulu kekimiz böylece hazır oluyor. Afiyet olsun:))..

CEVİZLİ KADAYIF SARMASI

Mart 23, 2009 - 4:09 pm 24 Comments

 

 

Haftaya tatlı bir başlangıç olsun diye bugün, bu nar gibi kızarmış Cevizli Kadayıf Sarmasının fotoğraflarına yer vermek istedim sayfamda.

Bu güzellikler, güzel annemin ellerinden çıkma. Hiç durmadan yeni yeni tarifler deneyen ve sonucunda ortaya çok lezzetli yemekler çıkaran bir anneye sahip olunca sayfalarım da haliyle onun yaptığı bu güzelliklerle şenleniyor. Ellerine sağlık annecim:).

 

 

 

Kadayıfı bir de böyle denemek isterseniz; değişik sunumu ve ceviz-kadayıf ikilisinin muhteşem lezzet bütünlüğüyle işte Cevizli Kadayıf Sarmasının tarifi:

 

CEVİZLİ KADAYIF SARMASI

 

 

 

Malzemeler:

 

Hazır baklava yufkası (miktarı kadayıf miktarına ve kullanılacak tepsinin büyüklüğüne göre  değişiyor, annem tüm paketi kullanmamış)

Tel kadayıf (250 gr kadar)

1 kase iri dövülmüş ceviz

Eritilmiş tereyağı ve zeytinyağı karışımı (çoğunluk tereyağı olacak, miktarı isteğe bağlı)

 

Şerbeti İçin:

 

3 su bardağı toz şeker

4 su bardağı su

1 küçük dilim limon

 

 

 

Yapılışı:

 

Öncelikle şeker ve suyu limon dilimiyle beraber 10-15 dakika kadar kaynatıp soğuması için bir kenara alıyoruz (limon dilimini şerbetten çıkarıyoruz). Daha sonra bir baklava yufkasını tezgaha serip üzerine didiklediğimiz kadayıftan bir miktar seriyoruz. Kadayıfların üzerine istediğimiz kadar da ceviz serpip yufkayı rulo haline getiriyoruz ve bu ruloyu keskin bir bıçakla 2-3 cm eninde dilimliyoruz. Elde ettiğimiz dilimleri dik şekilde yağlanmış bir tepsiye diziyoruz (annem küçük yuvarlak borcam tepsi kullanmış). Tepsimizin aldığı kadar aynı şekilde kadayıf sarmalar hazırlıyoruz. Hazırlanan dilimlerin üzerine zeytinyağı-tereyağı karışımını pay edip döküyoruz. Önceden 180C°’ye ısıtılmış fırında iyice kızarana dek pişiriyoruz. Tatlı pişince fırından alıp ilk sıcaklığının geçmesini bekliyoruz. Daha sonra soğuk şerbeti hafif ılımış tatlıya döküyoruz, iyice çekmesini bekliyoruz.

 

Dinlenip, soğuyan kadayıf sarmalarımızı yanında kaymakla servis ediyoruz.

 

Afiyet bal şeker olsun:)).

TOZ ŞEKERLİ KURABİYELER

Mart 17, 2009 - 9:30 am 50 Comments

Eskiden pastanelerde üzeri şekerli kocaman kurabiyeler satılırdı (galiba hala da satılıyor ama yıllar oldu ben almayalı).

Bugün vereceğim tarif o klasik kurabiyelerin küçük hali gibi oldu. Bir fincan kahvenin ya da bir bardak sıcacık çayın yanına çok yakışan, üzeri çıtır çıtır Toz Şekerli Kurabiyelerin tarifi şöyle:

 

 

 

TOZ ŞEKERLİ KURABİYELER

 

Malzemeler:

 

2 adet yumurta (birinin akı kurabiyelerin üzeri için ayrılacak)

1 su bardağı yoğurt

yarım su bardağı sıvı yağ

1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker

1 tatlı kaşığı karbonat

1 yemek kaşığı sirke

aldığı kadar un (tam buğday unu kullandım)

üzeri için: toz şeker

 

Yapılışı:

 

Öncelikle sıvıyağ, şeker, yoğurt ve yumurtaları (1’inin tümü 1’inin sarısı konulacak) bir yoğurma kabına alıp iyice karıştırıyoruz. Karbonatı bu karışımın üzerine ekleyip sirkeyi de karbonata döküp köpürmesini sağlıyoruz. Unu azar azar ekleyerek ele yapışmayan yumuşak bir hamur oluşturuyoruz.

Daha sonra hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlıyoruz. Kurabiyeleri önce yumurta akına sonra da toz şekere bulayıp, şekerli tarafları üste bakacak şekilde, yağlı kağıt serilmiş tepsiye diziyoruz. 175 C°’ye ısıtılmış fırında üzerleri pembeleşene kadar pişiriyoruz.

 

Afiyet Olsuuun:)…

PORTAKALLI PELTE

Mart 13, 2009 - 9:38 am 33 Comments

 

Mevsimi geçmeden C vitamini deposu meyvelerden mümkün olduğunca faydalanmak lazım. Benim için bu çok sorun değil çünkü ben tam bir meyve tutkunuyum, 3 öğün sınırsız meyve yiyebilirim:). Ama meyveyle arası pek iyi olmayanlar için bile lezzetli bir alternatif olabilir bu tatlı.

 

Bol vitaminli, iç serinletici ve bir o kadar da pratik Portakallı Peltenin tarifi şöyle:

 

PORTAKALLI PELTE

 

 

Malzemeleri:

 

2 su bardağı portakal suyu

1 su bardağı su

1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker (damak tadınıza ve portakalın ekşiliğine göre miktarı değişebilir)

2 tepeleme yemek kaşığı nişasta

portakal dilimleri

 

Yapılışı:

 

Portakal suyunu, suyu, şekeri ve nişastayı bir tencereye alıp kaynayıp koyulaşana kadar pişiriyoruz. Pişen pelteyi servis kaplarına pay edip peltelerin üzerine soyulmuş birer portakal dilimi yerleştiriyoruz. İyice soğuduktan sonra servis ediyoruz.

 

Not: Bir gece buzdolabında dinlenen peltenin kıvamı çok daha güzel oluyor.

 

Afiyet olsun:).

 

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum:).

ERİŞTELİ YEŞİL MERCİMEK ÇORBASI

Mart 11, 2009 - 1:06 pm 28 Comments

 

Çocukken ne de sık hasta olurdum.. Hatırlıyorum da 5-6 yaşlarımdayken, özellikle kış aylarında, çoğu akşam bizim evde aynı şeyler yaşanırdı; benim boğazım iltihaplanır, ateşim çıkardı ve gece Acil’e giderdik. Muayenemizi olur, ilacımızı alır eve dönerdik ama bir yere uğradıktan sonra…Pastane’ye..

Babamla benim aramdaki klasik replik şuydu hasta olduğum o akşamlarda: “önce hastane, sonra pastane” :) . Hastane çıkışında pastaneye gider pasta alırdık. Bundan mıdır bilmem hiç ürkütmezdi beni hastaneye gitmek.

Hasta olmak kötüydü de annem de bana çok güzel bakardı doğrusu..Televizyon karşısında hasta yatağımı yapar, meyve suları ve salatalarıyla beni şımartır, canım ne istese pişirirdi. Belki nazlı bir çocuk oluşumdan, belki de bu güzel ilgiye bayıldığımdan, dediğim gibi sık sık hasta olurdum:). Sonra, ortaokula başladığımda bu hastalanmalar bıçak gibi kesildi, sanırım bağışıklık sistemim o zamanlar kendini buldu..

Eh, o hastalık günlerinde, annem öyle üzerime titrediğinde ben de bu fırsatı sonuna kadar değerlendirirdim. Aslında öyle uç şeyler değildi istediklerim, zira bu ilgi ve şefkat bile tek başına yeterliydi ve ilaç gibiydi.

Hatırlıyorum da normalde aklıma çok gelmeyen ama hastalandığımda annemden mutlaka yapmasını rica ettiğim 3 yemek vardı; zeytinyağlı biber dolmasının içi (neden sırf içiyse onu da bilmiyorum, normal zamanda biberini de yerdim:)); yağsız, yoğurtlu ve bol naneli pirinç lapası ve Yeşil Mercimek Çorbası (mutlaka erişteli olmalı).

Erişteli Yeşil Mercimek Çorbasını yalnızca hastayken değil, hayatımın bütün dönemlerinde hep çok sevdim. Öyle ki her gün olsa yiyebilirim:).

Annem bana hamileyken canı bu çorbadan çok istermiş ve sık sık yermiş. (Abime hamileyken de İskender kebap annemin favorisiymiş. Eh abimin en sevdiği yemeğin ne olduğunu söylememe gerek yok sanırım:)).

Ne dersiniz hamileyken annelerin yedikleri çocuklarının ilerideki yeme zevklerini belirliyor mu? Ya da tam tersi; aslında annelerin neye aş ereceklerini minicik bebeklerin beğenileri mi belirliyor? Bu, şimdi aklıma geldi, gerçekten çok ilginç:).

 

Eh benim için bu kadar önemli olan ve çok sevdiğim Erişteli Yeşil Mercimek Çorbasının tarifini vermenin zamanı çoktan gelmiş bence..

 

İşte tarifi:

                                           

ERİŞTELİ YEŞİL MERCİMEK ÇORBASI

 

Malzemeleri:

 

2 su bardağı yeşil mercimek

1 orta boy kuru soğan

3 yemek kaşığı yağsız kıyma

2 tatlı kaşığı + 1 çay kaşığı kuru nane

1 tepeleme yemek kaşığı domates salçası

1 tatlı kaşığı acı biber salçası (arzuya göre)

2-3 yemek kaşığı sıvı yağ

3 yemek kaşığı erişte (şehriye de olabilir)

tuz

 

Yapılışı:

 

Öncelikle ılık suda mercimekleri 1 saat kadar bekletiyoruz, bekleme süresinin sonunda suyunu süzüyoruz.

Yemeklik doğradığımız kuru soğanlarla kıymayı sıvıyağda, kıyma suyunu çekinceye kadar kavuruyoruz. Sonra 2 tatlı kaşığı kuru naneyi de ekleyip bir süre daha karıştırıyoruz. Salçaları ekleyip kavurduktan sonra mercimeği ilave edip birkaç kez karıştırıyoruz. Üzerlerine kaynar su ve tuz ekliyoruz. Mercimekler yumuşamaya başladığında erişteyi ve 1 çay kaşığı kuru naneyi çorbaya ilave edip erişteler yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz.

Sıcak sıcak servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:).

PUDİNGLİ KURBİYELER (MUZLU VE ÇİKOLATALI)

Mart 9, 2009 - 10:48 am 45 Comments

 

 

Yepyeni bir haftaya güneşle uyanmak gibisi yok… Bahar mı geldi ne:)…

 

Bu güzel haftaya tatlı bir başlangıç olsun diye iki kurabiye tarifi vermek istiyorum. Aslında bir tarif, iki çeşit… Bu öyle bir tarif ki bambaşka tatlardaki, aromalardaki çeşitlemelerini yapmak çok kolay. Hem de öyle pratik bir tarif ki hamurun hazırlanıp pişirilmesi 1 saati bile bulmuyor. Bu kurabiyeler günler sonra bile tazeliğini koruyor. Ben bu kurabiyelere bayıldım ve kafamda çok farklı çeşitlerini yapma planları oluştu bile:)..

 

Bu kurabiye tarifini bu kadar pratik ve özel yapan içinde puding kullanılması; hani şu hazır satılan, toz halindeki pudinglerden. Pudingi hep severdim de böyle kurabiye içinde bu kadar harika olacağını hiç düşünmezdim.

 

 

 

Buradaki muzlu kurabiyeleri annem, çikolatalı olanları ben yaptım. Annecim bu tarifi televizyonda izlemiş, biz kendimize göre birkaç ufak değişiklikle yaptık. Dediğim gibi puding çeşitleri ve hayal gücümüz el verdikçe çok değişik kurabiyeler yapmak mümkün.

 

Ben pudingli kurabiyenin genel olarak malzemelerini vereceğim. Annem kurabiyesinde muzlu puding ben de fındıklı kakaolu puding kullandım. Ben kurabiyeme farklı olarak iri kıyılmış bitter ve sütlü çikolata ilave ettim (100 gr kadar).

 

İşte bizim kurabiyelerimiz:

 

 

 

 

 

 

PUDİNGLİ KURABİYE

 

Malzemeleri:

 

1 paket istediğimiz çeşit toz puding

3 yemek kaşığı oda sıcaklığında tereyağ

yarım çay bardağı sıvıyağ (aida çay bardağı)

1 paket kabartma tozu

1 yemek kaşığı sirke

aldığı kadar un (biz tam buğday unu kullandık)

 

 

 

Yapılışı:

 

Öncelikle bir karıştırma kabında yağları iyice karıştırıyoruz, üzerine kabartma tozunu ilave edip sirkeyi de dökerek kabartma tozunun köpürmesini sağlıyoruz. Toz pudingi ve unu ilave edip ele yapışmayan, yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Ben çikolatalı kurabiyelerime bu aşamada kıyılmış çikolata da ekledim.

 

Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp, yuvarlayıp elimizle biraz yassılaştırdıktan sonra yağlı kağıt serili bir fırın tepsisine koyuyoruz. Önceden 180C°’ye ısıtılmış fırında pişiriyoruz (benim fırınımda 20-25 dakika kadar sürdü).

 

Afiyet olsun:).

 

Herkese güzel bir hafta diliyorum…..

 

ZEYTİNYAĞLI YER ELMASI YEMEĞİ

Mart 5, 2009 - 1:19 pm 37 Comments

 

Bizim yeterince kıymetini bilemememize karşın doğa bize karşı ne kadar da cömert… Düşünüyorum da sebzelerin hepsi başka başka vitaminlere, minerallere ve besin değerlerine sahip. Kimisinin yapraklarını ya da dallarını, kimisinin meyvalarını hatta yumrularını tüketiyoruz.

Bazen bir yemeği yerken şu gelir aklıma “acaba ilk kimin aklına, nasıl geldi bu sebzeyi bu şekilde yemek haline getirmek?” ya da “bir sebzeyle muhteşem olan bir yemek neden diğeriyle yapılamıyor?”. Mutlaka tüm bunlar pek çok deneme yanılmanın eseri.

Biz bile kendi mutfağımızda farklı pek çok malzemeyi, tadı beraber deneyip mutfak icatları meydana getirmiyor muyuz? Şahsen ben pek çok severim mutfaktaki bu deneyleri. “Biraz ondan biraz bundan, şundan da koysam güzel olabilir” düşüncesiyle az tarif çıkmadı ortaya. Ya da asla beraber gitmeyecek tatları keşfetmem yine bu deneylerimin ürünüdür. Mutfağın eğlenceli bir yer olması bana göre, bir ressamın tuvalinde olduğu gibi bütün yaratıcılığımızı sergileyebileceğimiz bir mekan olmasından kaynaklanıyor…

İşte yine “acaba bu yemeği yapmak kimin aklına geldi?” diye düşündüğüm bir tarif var sırada; Zeytinyağlı Yerelması Yemeği”… Aslında bu yemeği bulan iyi ki de bulmuş:), ben çok seviyorum. Yerelmasının kabuklarını soyup, çiğken elma gibi yemesi de çok güzel oluyor. İçerdiği pek çok vitamin sayesinde oldukça da besleyici bir sebze. Tek dezavantajı varsa o da engebeli şeklinden ötürü zor soyulması. Soyarken sabırlı ve dikkatli olmalıyız ki elimizi kesmeyelim..

 

İşte Tarifi:

 

 

ZEYTİNYAĞLI YER ELMASI YEMEĞİ

 

Malzemeleri:

 

1 kg yer elması

1 adet orta boy kuru soğan

2 adet havuç

3-4 yemek kaşığı zeytinyağı

2 yemek kaşığı pirinç

2 adet kesme şeker

tuz

 

Üzeri için: Kuru nane

 

Yapılışı:

 

Öncelikle bir tencerede zeytinyağıyla yemeklik doğradığımız kuru soğanı ve halka halka kestiğimiz havuçları kavuruyoruz. Daha sonra kabuklarını soyup doğradığımız yer elmalarını da ekleyip karıştırıyoruz. Şekeri ve tuzu ilave ettikten sonra üzerini geçmeyecek kadar kaynar su ekliyoruz. Yemek bir süre kaynayınca pirinci de ilave edip yemeğimizi pişiriyoruz. Yemeğimizin üzerine kuru nane serpip soğuk olarak servis yapıyoruz.

 

Afiyet olsun;). 

ANTEP FISTIKLI HİNDİSTAN CEVİZİ TOPLARI

Mart 3, 2009 - 8:54 am 46 Comments

 

Benim gibi tatlı düşkünü biriyseniz bilirsiniz; evde her zaman tatlı bir şeyler olmalı…

Neyse ki ben, az şekerli sütlü tatlıları, meyve tatlılarını ya da yine şekeri, yağı az ev yapımı kurabiyeleri tercih ediyorum tatlı krizlerimi bastırmak için.

Zaten evde bir şeyler yapıp yemenin tadını alınca, buna alışınca bir süre sonra dışardan bir şey alıp yiyemez oluyor insan (dondurma gibi bazı istisnalar dışında:)). İçinde ne olduğunu bildiğim, tadını tuzunu damak tadımıza göre ayarladığım atıştırmalıkları tercih ediyorum genelde, gönlüm rahat şekilde..

Evde bulunduğunda görüntüsüyle gözümü gönlümü açan, hafif lezzetiyle damak tadımızı oldukça memnun eden mini mini bir kurabiye tarifi vermek istiyorum bugün.

Yalnız dikkat “minik minik ne tatlı şeylermiş bunlar” deyip birer ikişer atıştırırken ölçüyü kaçırmak çok olası:))..

 

İşte tarifi:

 

 

ANTEP FISTIKLI HİNDİSTAN CEVİZİ TOPLARI

 

Malzemeleri:

 

5 adet yumurta beyazı

1 su bardağı pudra şekeri

1 su bardağı ince çekilmiş antep fıstığı

2,5 su bardağı hindistancevizi rendesi

1 yemek kaşığı un

1 fiske tuz

 

Yapılışı:

 

Yumurta beyazlarını bir fiske tuz ilavesiyle kar gibi olana dek mikserle iyice çırpıyoruz. Daha sonra pudra şekerini, antep fıstığını, hindistancevizini ve unu ilave edip karıştırmaya devam ediyoruz. Bütün malzemeler karışınca hamuru elimizde küçük toplar haline getirip yağlı kağıt serilmiş tepsiye diziyoruz. 165 Cº’ye ısıtılmış fırında üzeri pembeleşmeye başlayana kadar (fazla kızarmayacaklar) pişiriyoruz.

 

Afiyet olsun:))).