Archive for Nisan, 2009

BİR TATLI KLASİĞİ SÜTLAÇ

Nisan 30, 2009 - 8:41 am 16 Comments

 

Sade, hafif ve bir o kadar kendine has…Taa eskilerden  uzanan ama hiç eskimeyen bir lezzet. Bol tarçın kokusunun süt kokusuna ahenkle eşliği… Benim gibi hafif sütlü tatlılardan hoşlananların en pratik favorilerinden biri…Evet bunca sözcük “Sütlaç” için.

Her evde yapılır ama ufak nüanslarla. Ben en çok annemin usulünü severim, hatta ben sütlacı annem bu usul yapmaya başladığından beri seviyorum bile diyebilirim. Nasıl mı? Pirinci ve şekeri az, sütün tadının doyasıya alındığı bir kıvam. Açıkçası sütlaç eskiden hiç de favori tatlılarımdan değildi (oysa ki ben iflah olmaz bir sütlü tatlı severim:)) çünkü genelde bol pirinçli ve katı yapılırdı benim yediklerim. Öyle olunca pilav yiyormuşum gibi gelirdi. Şimdi ise sütlaç konusundaki beğenim tamamen değişti. Bu tarifle sütlacı her gün olsa sıkılmadan yiyebilirim.

 

Sahi damak tadımız ve beğenilerimiz şaşırtıcı şekilde zamanla değişmiyor mu? Mesela tatlıdan bahsetmişken ikinci olarak aklıma hemen aşure geldi; küçükken hiç sevmez, ağzıma dahi sürmezdim. Şimdi çok şey kaçırmışım diyorum, aşureye bayılıyorum (tabi yine şekeri az olmalı).

Bunun gibi o kadar çok örnek var ki aklımda. Eskiden pek fazla ayırt etmezken özellikle liseden sonra et yemekleriyle aram hiç de iyi olmamaya başladı. Zaman içinde tam bir sebze düşkününe dönüştüm. Et de yiyorum ama sadece gerektiği için.

Bundan sonra yemek zevklerim radikal değişikliklere uğrar mı bilmiyorum ama ufak tefek ayrıntılarla da olsa insanın damak tadı sürekli şekilleniyor bence.

 

Neyse laf yine uzadı, ben sütlacımın tarifini vereyim:)..

 

SÜTLAÇ

 

 

Malzemeleri:

 

1 küçük çay bardağı pirinç

2 tepeleme yemek kaşığı nişasta

1 lt süt (nişastayı ezmek için ayrıca 1 su bardağı süt)

1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker

1 paket vanilya

 

Yapılışı:

 

Öncelikle pirinçleri üzerlerini çok az geçecek kadar su ile iyice yumuşayana kadar haşlıyoruz. Ayrı bir kapta bir bardak sütle vanilyayı ve nişastayı karıştırıyoruz. Kalan sütü, şekeri ve nişastalı karışımı soğuyan haşlanmış pirinçlerin üzerine ekleyip kaynayıp koyulaşana kadar pişiriyoruz.

Sütlaç pişip koyulaştıktan sonra servis kaselerine paylaştırıyoruz. Oda ısısına gelen sütlaçları en az 2-3 saat buzdolabında soğutup, dinlendirip üzerlerine bol tarçın serperek servis ediyoruz.

 

Afiyet bal şeker olsun:))..

PATATESLİ SAC YUFKASI BÖREĞİ

Nisan 24, 2009 - 12:36 pm 26 Comments

Evdeki malzemeleri değerlendirebildiğim yemekleri çok seviyorum. Kendi kendime, dolaptaki malzemelere bakıp da “ne neyle iyi gider, hangi malzemeyi de bu yemeğe katabilirim” oyunları oynuyorum. Evet, mutfakta kendime böyle eğlenceler yaratıyorum işte, bu yüzden mutfağı çok seviyorum, orda geçirdiğim zamanlarda hiç sıkılıp yorulmuyorum (zamanım kısıtlı değilse tabi:)).

Geçenlerde komşumuz bize köy yufkası getirmişti, hani şu yufka ekmeklerden (galiba bir adı da sac yufkası). Onu kahvaltıda peynirle yemeyi çok seviyorum ben. Ama evde az kişi olduğumuzdan çok kısa sürede bitiremiyoruz bu yufkaları. Benim de aklıma bu yufkaları bir börekte değerlendirmek geldi.

Evde kavrulmuş kıymam ve beşamel soslu patatesten artan haşlanmış patateslerim vardı. Eh bütün bu malzemelerin bir tek “bizle börek yap” demediği kalmışken, bu mutfak macerasının da sonunda ortaya bu börek çıktı..

Bizler çok severek yedik. Bundan sonra o güzelim köy yufkaları ile denemelerim sürecek:)…

İşte tarifi:

PATATESLİ SAC YUFKASI BÖREĞİ

Malzemeleri:

4 adet sac yufkası (köy yufkası)

150-200 gr. Yağsız dana kıyma

1 adet orta boy soğan

2 yemek kaşığı sıvıyağ

1 tatlı kaşığı biber salçası

1 tatlı kaşığı domates salçası

3-4 adet haşlanmış patates

tuz

karabiber

kırmızı pul biber (istenirse)

1 su bardağı yoğurt

2 su bardağı süt

yarım su bardağı zeytinyağı

1 adet yumurta

yarım paket kabartma tozu

Yapılışı:

İlk olarak iç malzemesini hazırlamak için haşlanmış patatesleri iri küpler halinde doğruyoruz. Diğer yanda, kuru soğanı yemeklik doğrayıp kıymayla birlikte sıvıyağda kavuruyoruz. Salçaları da ekleyip kavrulmasını sağlıyoruz. Bu malzemeler kavrulunca ocağın altını kapatıp, haşlanmış patatesleri ve baharatlarını ilave ediyoruz. İç malzemeye kıyılmış maydanoz da eklenirse çok güzel oluyor (benim evde maydanozum yoktu). Daha sonra iç malzemesini soğumaya bırakıyoruz.

Sıvı harç için yoğurdu, sütü, zeytinyağını, yumurtayı ve kabartma tozunu iyice karıştırıyoruz.

Yağlanmış, dörtgen bir fırın tepsisine (Fırının kendi büyük tepsisi olmayacak, daha küçük boyutta bir tepsi olacak. Ben borcamın büyük dikdörtgen tepsisini kullandım) kenarları tepsiden sarkacak şekilde ilk yufkayı seriyoruz. İlk yufkanın üzerine sıvı harçtan biraz sürüyoruz ve üzerine ikinci yufkayı parçalara ayırarak seriyoruz. Üstüne sıvı harçtan biraz sürüyoruz. İç malzememizi bu yufkaların her yerine eşit şekilde seriyoruz. Üçüncü yufkayı parçalara ayırıp iç malzemenin üzerine seriyoruz ve tekrar sıvı harçtan sürüp alttaki yufkanın sarkan kenarlarını üste kapatıyoruz. En üste dördüncü yufkayı serip kenarlarını böreği saracak şekilde alta katlıyoruz. Böreği bu şekildeyken dilimleyip kalan sıvı harcı üzerine döküyoruz (üstünün güzel kızarması için bu aşamada kalan sıvı harca bir yumurta eklenip çırpılabilir). On dakika kadar böreğin harcı çekmesini bekledikten sonra, 180 C°’ye ısıtılmış fırında böreğin üzeri iyice kızarıncaya kadar pişiriyoruz.

Not:

  • Sıvı malzemeye ben, Dr. Oetker’in mahlep-susam aromalı kabartma tozunu ekledim. Lezzette öyle çok müthiş bir fark yaratmadı açıkçası. Sade kabartma tozu kullanılırsa daha iyi olabilir.
  • Sıvı harcı biraz fazla tutmamın nedeni bu yufkanın böreklik yufkaya göre daha kalın ve sert olmasından kaynaklanıyor.

Afiyet olsun:).

Herkese harika bir haftasonu diliyorum…

23 Nisan Kutlu Olsun…

Nisan 23, 2009 - 9:58 am 8 Comments

Yönetme yetkisinin, egemenliğin ulusa verildiği bu gün, Milli Egemenlik Bayramımız kutlu olsun…

Bu günü bütün  çocuklara bayram olarak armağan eden Ulu Önderimiz Atatürk’ü saygıyla anıyor, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum…

BAHÇEME BAHAR GELDİ..

Nisan 21, 2009 - 10:51 am 14 Comments

İnsanın, emeklerinin karşılığını alması, somut olarak görmesi ne güzel bir şey..

Son baharda ektiğim lale soğanlarım nihayet çiçeklerini açtı. Soğanlar toprağın altında canlanıp da hayat bulacakları zamanları beklerken, ben de beni nasıl güzelliklerin beklediğini merak ediyordum. Lalelerim topraktan ilk filizlerini çıkardığında o kadar çok sevindim ki..Şimdi de rengarenk açarak süsleyiverdiler bahçeyi.

İşte lalelerim..

Bir kaç hafta önce seradan alıp bahçeme ektiğimiz bütün çiçekler de tuttu. Yağmurlar da bu süreci kolaylaştırdı tabi. Sümbüller, şakayıklar ve ortanca da açınca ben de fotoğrafladım bu rengarenk güzellikleri, sizlerle paylaşabilmek için. İşte çiçeklerimin bahara uyanışı:)…

Ortancam..

Şakayıklarım..

Sümbüllerim..

Şimdi sıra leylak ağacımızda… O da birkaç güne kadar eflatun kokularla boyayacak bahçemi;).

CEVİZLİ-TARÇINLI ÇÖREK

Nisan 17, 2009 - 2:34 pm 22 Comments

 

Herkese göre annesinin yemeği en güzel yemektir ya.. Alışkanlıklar, yaşanılan ortamlar, kişiler değiştikçe damak tadı, yemek zevkleri de değişir yine de anne elinin değdiği yemeklerin o sihirli çekiciliği hiç değişmez.

Hele öyle yemekler vardır ki direkt annemizle özleştiririz. Mesela ben düşününce ilk aklıma gelen annemin fırın sütlacıdır, o lezzeti başka hiçbir yerde yakalayamam. Annemin yeşil mercimek yemeği, annemin dolması, ıspanaklı böreği….Bu liste uzar gider:).

Babam için de böyle bazı lezzetler vardır. Hatta zaman zaman annemden bu yemekleri yapmasını rica eder. Babaannemin kapama pilavı bunların başında gelir. İkinci sırada da cevizli-tarçınlı çörekleri. Babaannemin şimdi kendisini sağlık açısından fazla yormaması gerektiğinden bu lezzetleri hayata geçirme bayrağını annem devraldı.

 

 

Geçen gün de babaannemin cevizli-tarçınlı çöreklerinden yaptı annem. Kat kat ayrılan ve mis gibi tarçın kokan bu çörekler özellikle kahvaltı sofralarına çok yakışıyor.

 

İşte tarifi:

 

CEVİZLİ-TARÇINLI ÇÖREK

 

 

Malzemeleri:

 

2 paket instant maya

1 yemek kaşığı toz şeker

3 çay kaşığı tuz

aldığı kadar un (tam buğday unu kullandık)

Tarçın (her çörek için 1 çay kaşığı kullanılacak)

Dövülmüş ceviz (her çörek için 2 yemek kaşığı kullanılacak)

Zeytinyağı (her çörek için 1 yemek kaşığı kullanılacak)

 

Üzeri için:

 

1 adet yumurta

susam

 

Yapılışı:

 

Bir karıştırma kabına biraz unu, mayaları, toz şekeri ve tuzu koyduktan sonra hafif ılıttığımız sütü döküyoruz. Azar azar un ilave ederek ele yapışmayan, çok da sert olmayan bir hamur elde ediyoruz. Kabın üzerini streçle iyice örtüp 1 saat kadar mayalanmaya bırakıyoruz.

Bir kaseye tarçın, başka bir kaseye robotta öğütülmüş ceviz ve üçüncü bir kaseye de zeytinyağı koyuyoruz. Mayalanan hamurdan avucumuzun alabildiği kadar parçalar kopartıp mutfak tezgahının üzerinde elimizle açarak biraz inceltiyoruz (bu aşamada elimizi biraz zeytinyağıyla yağlarsak hamuru daha kolay kontrol ederiz). Açtığımız hamurun üzerine 1 çay kaşığı tarçın, 1 yemek kaşığı zeytinyağı ve 2 yemek kaşığı öğütülmüş cevizden serpip bütün bu malzemeleri hamurun her tarafına gelecek şekilde elimizle yayıyoruz. Bir bıçakla hamuru küçük kareler halinde kesip bütün kareleri üst üste diziyoruz (karelerin düzgünlüğü hiç önemli değil, bu işlemdeki amaç çöreğin kat kat olmasını sağlamak) ve tekrar elimizle açıp genişleterek tek bir yuvarlak çörek elde ediyoruz (bütün kareler birleşip yapışıyor ve tek parça haline geliyor). Bu şekilde elde ettiğimiz yuvarlak çörekleri yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye diziyoruz. 1 yumurtayı çırpıp çöreklerin üzerine sürüyoruz ve susam serpiyoruz. Önceden 190 C°’ye ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz.

 

Afiyet olsun:).

 

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum…

FRAMBUAZ RÜYASI

Nisan 14, 2009 - 2:29 pm 28 Comments

 

Kaç gündür hiçbir şeye halim yok, bütün kaslarım ayrı ayrı ağrıyor. Bu kez nedeni grip değil,  “sağlıklı yaşam” adına attığım adım:)…

 

Geçen hafta, çok uzun zamandır düşündüğüm fakat hayata geçiremediğim bir planımı nihayet gerçekleştirdim. Bir süredir hayatımda herşey düzene girmişken boş zamanlarımı daha verimli bir şekilde geçirmem gerektiğini düşünüyordum. Bunun da en güzel yolu spor yapmak olacağından evimin yakınındaki bir spor salonuna üye oldum.

 

Yanından her geçişimde, “bir gün buraya uğrayayım bakalım, nasıl bir yermiş, şartlarını sorayım” deyip duruyordum. Her seferinde de uğramamak için bir bahanem oluyordu:). Önceki haftasonu üzerimdeki bu yılgınlığı atıp, kararlı bir şekilde spor merkezine gittim. Aynı kararlılıkla kaydımı yaptırdım:). Bu haftasonu da vücut analizimi yaptılar, kas faaliyetlerimi incelediler ve sonra hoop diye kendimi spor yaparken buldum:)).

 

Ben günlük hayatta çok hareketli biriyimdir, tabiri caizse hiç yerimde duramam ama aletlerle, belli bir program dahilinde spor yapmak başka bir şeymiş. Meğer ne çok kasımız varmış bizim öyle:)..Benim kaslardan tembel olanları zoru görünce ağrıyıp sızlamaya başladı hemen (hamlık böyle bir şeymiş:)).

 

Şimdi, sporda belli bir düzene girince ağrılarımın da geçeceği günleri sabırsızlıkla bekliyorum. İşte o zaman bu iş eğlenceli hale gelmeye başlayacak..

 

Şimdi tatlı tarifi vermek, sporla ve sağlıklı yaşamla tezat gibi dursa da bu vereceğim aslında oldukça hafif bir tatlı tarifi. Benim gibi sütlü tatlısız yapamayanlardansanız oldukça seveceğiniz bir tatlı bu. Üstünde istediğiniz meyveleri kullanarak çeşitlemelerini yapmak da mümkün. Uydurmasyon bir tatlı olduğu için adını da ben koydum; “Frambuaz Rüyası”:).

 

İşte tarifi:

 

FRAMBUAZ RÜYASI

 

 

Malzemeleri:

 

Tabanı için:

 

1,5 paket bisküvi (ben evdeki petibör bisküvilerle yulaflı bisküvileri kullandım)

2 yemek kaşığı tereyağı (eritilecek)

 

Kreması:

 

1 lt. süt

3 yemek kaşığı un

1 su bardağı toz şeker

1 paket vanilya

yarım kutu labne peyniri

 

Üstü için:

 

1 kutu dondurulmuş frambuaz

3-4 yemek kaşığı toz şeker

1 yemek kaşığı nişasta

 

Yapılışı:

 

Bisküvileri robotta çekip eritilmiş tereyağı ile karıştırıp katı bir hamur elde ediyoruz, bu aşamada yumuşatmak gerekirse biraz da süt kullanabiliriz. Elde ettiğimiz bu hamuru bir tepsinin dibine sıkıştırarak yerleştiriyoruz (ben yuvarlak borcam tepsi kullandım).

Tatlının krema bölümü için bir tencerede unu sütle karıştırıp, muhallebi kıvamına gelene kadar pişiriyoruz. Pişen kremaya vanilyayı ve labne peynirini ekleyip iyice karıştırıyoruz. Bu kremayı bisküvi katının üzerine yayıyoruz.

Diğer tarafta frambuazları bir tencereye aktarıp üzerine 3-4 yemek kaşığı kadar toz şeker ilave ediyoruz. Nişastayı biraz suyla ezip frambuazlara ekliyoruz. Hepsini, kaynayıp kıvam alıncaya kadar pişiriyoruz. Frambuazlı karışım ılıyınca krema katının üzerine döküp düzeltiyoruz.

Tatlıyı buzdolabında iyice soğuttuktan sonra dilimleyerek servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:)).

BLOG ÖDÜLLERİ 2009

Nisan 11, 2009 - 12:15 pm 20 Comments

 

 

Bu sene ben de Blog Ödülleri’ne katılmaya karar verdim. Bu yarışmadan İpek arkadaşım sayesinde haberdar oldum ve ben de şansımı denemek istedim.

 

 

Eğer blogumu bu ödüle layık görüyorsanız bu adresten benim için bir oy yollar mısınız?

 

 

Yarışmaya katılan herkese bol şanslaaar:)).

TARÇINLI FINDIKLI KURABİYELER

Nisan 9, 2009 - 1:51 pm 19 Comments

 

Ne yapacağımı değil ama ne istediğimi gayet iyi biliyordum; çayımın yanına eşlik edecek, ağızda dağılan, hafif bir tada, damakta yer eden bir lezzete sahip kurabiyeler…

Her zaman yaptığım kurabiyelerden de farklı olmalıydı ki, sonuç istediğim gibi olursa, gönül rahatlığıyla “işte yepyeni bir deneme” diyerek tarifini burada paylaşabileyim.

 

 

Aslında zihnimde oluşturduğum kurabiyeler; çok önce, yoga sınıfındayken tattığım kurabiyeye benziyordu. Tadını hatırlamaya çalışırken, kafamda kullanabileceğim malzemeleri oluşturdum.

Öncelikle o kıyır kıyır, dağılgan kıvamı sağlayacak, unun dışında yardımcılara ihtiyacım vardı; elbette ki öncelikle nişasta geldi aklıma. Daha sonra, başka bir tariften artan, bir kase kıyılmış fındık da pek tabi bu tarifte yerini bulabilirdi. Fındık, fıstık, badem kırıklarının kurabiyeye kattığı lezzet elbette ki tartışılmaz. Yine “biraz ondan biraz bundan” diyerek (mutfakta en sevdiğim yöntem bu:)) bir tarif oluştu.

Sonuç mu? İşte gerçekten gönül rahatlığıyla diyebilirim ki, benim istediğim “bu”ydu. Hem pratik, hem de hafif ve lezzetli. Denemeye değer.

 

İşte Tarifi:

 

 

TARÇINLI FINDIKLI KURABİYELER

 

Malzemeleri:

 

3 yemek kaşığı tereyağı (oda sıcaklığında yumuşamış)

yarım su bardağı zeytinyağı

2 tepeleme yemek kaşığı buğday nişastası

3 yemek kaşığı pudra şekeri

1 su bardağı ince kıyılmış fındık (çok kavrulmuş fındık güzel oluyor)

2 yemek kaşığı üzüm sirkesi

1 paket kabartma tozu

1 paket vanilya

aldığı kadar un (ben tam buğday unu kullandım)

 

Üzerine:

 

Pudra şekeri ve tarçın karışımı (ben 2 yemek kaşığ pudra şekeri ve 1 yemek kaşığı tarçın karıştırdım, fazla bile geldi)

 

Yapılışı:

 

Bir karıştırma kabında tereyağı ve zeytinyağını iyice karıştırıyoruz, üzerine kabartma tozunu ilave edip sirkeyi de dökerek kabartma tozunun köpürmesini sağlıyoruz. Nişastayı, vanilyayı, pudra şekerini, kıyılmış fındıkları ve unu ilave edip ele yapışmayan, yumuşak bir hamur elde ediyoruz.

 

Hamurdan cevizden biraz küçük parçalar alıp, yuvarlayıp elimizle biraz yassılaştırdıktan sonra yağlı kağıt serili bir fırın tepsisine koyuyoruz. Önceden 180C°’ye ısıtılmış fırında üzerleri pembeleşene dek pişiriyoruz.

 

Pişen kurabiyeler iyice ılıdıktan sonra üzerlerine pudra şekeri ve tarçın karışımını eliyoruz. Mis gibi demlenmiş bir bardak çayın yanında servis ediyoruz..

 

Afiyet olsun:).

ISPANAK YEMEĞİ

Nisan 7, 2009 - 11:34 am 34 Comments

 

“Etle aram yok, ben sebzeciyim” deyip duruyorum ya sürekli, sebze yemeği tarifleri vermeye başlamışken bir yenisini daha paylaşmak istedim.

Kışın bahara taşan son günlerinde kış sebzelerini mümkün olduğunca değerlendirmek gerek.

En çok börek içindeki halini sevsem de yemeğini de sık sık yaptığım, severek yediğimiz bir sebze ıspanak..Ispanak yiyince Temel Reis gibi olmayacağım bariz de, böyle hafif sebze yemekleri yediğimde kendimi çok daha canlı ve zinde hissediyorum.

Ispanak yemeğine rendelenmiş havuç ekleyerek de pişiriyorum bazen. O da güzel oluyor, havuç ıspanağın o kendine has buruk tadını alıyor. Şimdi vereceğim tarif genelde uyguladığım hali.

 

İşte tarifi:

 

ISPANAK YEMEĞİ

 

 

Malzemeler:

 

Yarım kilo ıspanak

1 adet orta boy soğan

150 gr yağsız dana kıyma

3 yemek kaşığı zeytinyağı

2 yemek kaşığı pirinç

1 yemek kaşığı domates salçası

1 tatlı kaşığı biber salçası

tuz

 

Yapılışı:

 

Öncelikle ıspanaklarımızı iyice yıkayıp 2 cm eninde doğruyoruz. Bir tencerede zeytinyağıyla kıymayı ve yemeklik doğradığımız soğanları iyice kavuruyoruz. Kavrulan kıyma ve soğana salçaları da ekleyip iyice karıştırıyoruz. Ispanakları da tencereye alıp karıştırarak, ıspanakların suyunu verip kavrulmasını sağlıyoruz. Ispanağın üzerine bir bardak kadar kaynar su ekleyip yıkadığımız pirinçleri ve tuzu ilave ediyoruz. Pirinçler suyu çekip şiştikçe gerekirse biraz daha kaynar su ilave ediyoruz. Ispanak pişirirken suyu azar azar ilave etmek gerekiyor çünkü ıspanak fazla su kaldırmıyor (bunu evlenip de ilk ıspanak pişirdiğim zaman acı bir şekilde tecrübe etmiştim:)). Pirinçler pişince yemeğimiz de hazır demektir.

İstersek ıspanak yemeğimizin üzerine sarımsaklı yoğurt dökerek, istersek de sade olarak sıcak sıcak servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:))..

KIYMALI BEZELYE YEMEĞİ

Nisan 4, 2009 - 11:54 am 21 Comments

 

Yemyeşil rengi ve kendine has güzellikteki tadıyla bezelye benim çok sevdiğim bir sebze..Bezelyeyi mutfakta farklı şekillerde değerlendirmek mümkün; bazen haşlanmış olarak salatalarda, bazen garnitür olarak et yemeklerinin yanında, bazen çorbada, ya da rus salatası şekliyle sandviçlerin içinde.. Kıymalı, etli ya da tavuklu olarak sıcak yemeğini ve soğuk servis edilen zeytinyağlı yemeğini de unutmamak lazım tabi.

 

Ben, bezelyenin en çok sıcak yemek halini seviyorum. Ya hiç kıymasız, etsiz (kendi zevkime göre:)) ya da çok az kıymayla pişiriyorum. Bazen bezelyeye havuç ve patates de eşlik ediyor bu yemeğimde. Bezelyenin tadını doya doya almak istediğimde ise sadece bezelye ile hazırlıyorum yemeğimi. İki şeklinin de fotoğrafları burada var. Tarifte patates ve havuçlu olanını veriyorum ki zevke göre, istenmeyen sebzeler tariften çıkartılabilsin.

 

 

Dondurulmuş sebzeler sayesinde mevsiminde değilken bile taze sebzenin tadına yaklaşmak mümkün oluyor. Taze bezelyeler raflara düştüğünde elbette bir de tazesiyle yapmak lazım bu yemeği.

 

İşte tarifi:

 

 

KIYMALI BEZELYE YEMEĞİ

 

Malzemeleri:

 

1 paket dondurulmuş bezelye

2-3 yemek kaşığı sıvıyağ
150 gr kıyma

1 adet orta boy kuru soğan
2 adet havuç
2 adet orta boy patates

1 yemek kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı acı biber salçası
tuz-karabiber

 

Yapılışı:

 

Kıymayı ve yemeklik doğranmış soğanı sıvıyağda bir süre kavuruyoruz. Kıyma suyunu çekince küçük küpler halinde kesilmiş havucu da ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Salçaları da ekleyip hepsinin karışıp kavrulmasını sağlıyoruz. Bezelyeleri ve küçük küpler halinde doğradığımız patatesleri de ilave edip karıştırdıktan sonra üzerlerine gelinceye kadar kaynar su ilave ediyoruz. Tuz ve karabiberle tatlandırıp bütün sebzeler yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Yanında pirinç ya da bulgur pilavıyla sıcak sıcak servis ediyoruz.

 

Afiyet olsun:)..

 

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum.