Archive for Haziran, 2007

BİRAZ MOLA:)

Haziran 29, 2007 - 9:26 pm 7 Comments

Eveeet, Kelebek tüm bir yıl uçtu şimdi biraz durup dinlenmesinin vakti geldi:).
Sizlerden ve blogumdan bir süre ayrı kalmak beni üzecek ama dönüşümde dinlenmiş, farklı tariflerle ve hikayelerle donanmış olacağım.
Bu süre zarfında beni arada ziyaret eder, unutmazsanız çok mutlu olurum:). Ben de fırsat bulup internete girebilirsem blogumu güncellemeye çalışacağım. O zamana dek; kendinize çok iyi bakın, yüzünüze kocaman bir gülümseme ve kalplerinize her zaman mutluluk yerleştirin.
Ben yine yeniden ve daima burda olacağım;)..

Sevgilerimle…aslı

ÇİLEKLERİMİZİN HOŞ DÖNÜŞÜMÜ:)

Haziran 27, 2007 - 8:06 am 10 Comments

Bir önceki yazımda bahsetmiştim; kendi mini çilek tarlamızda yetiştirdiğimiz çileklerin fotoğrafına yer vereceğimden ve çilekli başka bir tarif daha yayınlayacağımdan.
Evet, o çok bahsettiğim, dünyanın en lezzetli çilekleri dediğim (bu lezzeti belki de sadece emek verip kendimiz yetiştirdiğimizden geliyordur:)) çilekler annemin güzel ellerinden çıkmış reçel formunda arz-ı endam ediyorlar:).
Annecim öylesine bizlere düşkün, öylesine düşüncelidir ki reçeli bile herkesin zevkine göre farklı formlarda yapıyor. Mesela ben ve abimler
daha çok jölemsi, bol taneli severken; babam daha akışkan ve sulu seviyor.
Ve (mutfak genlerimi borçlu olduğum:)) canım annem de üşenmeyip iki şekilde de reçel yaptı. Ev yine meyve meyve koktu, yine reçelin şekerli, ılık kokusu esir aldı tüm odaları..Ben bayılıyorum evde reçel pişmesine. Konu komşuya, akrabalara verilmek üzere boy boy kavanozlar, pembe-kırmızı renklere bürünüp mutfak tezgahlarındaki yerlerini aldılar, yüzlerde gülümseme formuna dönüşmek üzere.
Ellerimizle topladığımız o minik, kırmızı, lezzet küreleri, maharetle birleşti, sevgiyle yoğruldu, kavanoz kavanoz mutluluğa dönüştü. Bu dönüşümden herkes çok memnun oldu…

İşte bizim mis kokulu çileklerimiz.


Ve işte onların reçel formu (resimlerde iki farklı kıvamda reçel de görünüyor).


Buyrun bu da bizim reçel tarifimiz.
Malzemeler:

1 kg çilek
4 su bardağı toz şeker
yarım limonun suyu

Yapılışı:

Yıkayıp yapraklarını ayıkladığımız çilekleri bir tencereye; bir kat çilek, bir kat toz şeker olacak şeklide kat kat döşüyoruz. Çilekler bu şekilde yaklaşık bir gün durmalı. Ertesi gün iyice sularını salan çilekleri iyice kaynatıyoruz ve istediğimiz kıvamda koyulaşmasını sağlıyoruz. Reçeli ocaktan almadan biraz önce limon suyunu ilave edip bir taşım daha kaynatıyoruz ve pişen reçeli kavanozlara pay edip soğumasını sağlıyoruz.

Afiyet olsun..Ağzımız hep tatlı, içimiz hep huzurlu olsun:).

ÇİLEKLİ CHEESECAKE

Haziran 19, 2007 - 9:49 pm 22 Comments

Bu mevsimin belki de en çok sevdiğim meyvesi “çilek” (gerçi sevmediğim meyve var mı ki:)). Çilek başlı başına oldukça lezzetli bir meyve olmasının yanında, içine katıldığı her tatlıya da o kendine has aromasıyla, eşsiz bir güzellik katıyor bence.

Yakında işyerimizin bahçesinde (mini çilek tarlamız:)) yetiştirdiğimiz çileklerin fotoğrafını ve onlarla ilgili başka bir tarifi yayınlayacağım. Ama ondan önce, benim birkaç hafta öncesinde abimlere giderken yaptığım cheesecake’in tarifini vermek istiyorum. Burada kullanılan çilekler bizim yetiştirdiklerimiz değildi henüz, fakat onlar da oldukça taze ve lezzetliydi. Daha önce pek çok çeşidini denediğim cheesecake’in ilk kez çileklisini denemiş oldum ve bu seferki en çok sevileni oldu.

Buyrun tarifini:

ÇİLEKLİ CHEESECAKE

Malzemeler:

2 paket Kakaolu Bisküvi (ben kakaolu başak bisküvi kullandım)
2 kaşık erimiş tereyağ (kıvam için biraz da süt kullanılabilir)
1 su bardağı tozşeker
3 yumurta
1 yemek kaşığı un
1 paket vanilya
1 su bardağı süzme yoğurt
1 kutu labne peyniri

Üzeri için:
1 kg kadar çilek
3-4 yemek kaşığı toz şeker
tart jölesi (ya da nişasta, su ve şekerle bir pelte yapılabilir)

Yapılışı:

Bisküvileri robotta ezip erimiş tereyağı ve sütle karıştırıp biraz katı bir hamur elde edip bunu kelepçeli bir kalıbın dibine (biraz yanlarına doğru yükselterek) yayıyoruz. Kalıba bastırdığımız taban hamurumuzu buzdolabına kaldırıyoruz. Yumurtaların sarılarını ve aklarını ayırıp akları kar haline gelene kadar mikserde çırpıyoruz. Diğer yanda 1 bardak şekeri, yumurta sarılarını, unu ve vanilyayı iyice çırpıp üzerine yoğurdu ve peyniri ekliyoruz tekrar iyice karıştırıyoruz. Sonra yumurta aklarını tahta bir kaşık yardımıyla (akları fazla söndürmeden) diğer malzemeye ekliyoruz. Bu karışımı kalıptaki bisküvilerin üzerine döküp 160 derece fırında üzeri pembeleşinceye kadar pişiriyoruz. Sonra fırında soğumaya bırakıyoruz (kapağını açmadan).
Diğer tarafta cheesecake’in üzeri için çileklerin yarısını robotta çekip damak zevkimize göre 3-4 kaşık toz şeker ekleyip ocakta kısa bir süre kaynatıyoruz. Daha sonra bu çilek püresiyle cheesecake’in üzerini kaplıyoruz. Kalan çileklerle cheesecake’i süslüyoruz ve tart jölesini (veya kendi hazırlayacağımız nişastalı bir pelteyi) hazırlayıp çileklerin üzerine sürüyoruz. Cheesecake’imizi bir gece buzdolabında bekletirsek çok daha lezzetli olur.

Herkese afiyet bal şeker olsun:)…

PATLICAN SİLKMESİ VE ZEYTİNYAĞLI ENGİNAR KALBİ

Haziran 14, 2007 - 2:13 pm 18 Comments
Öncelikle güzel blogunda bu ayın etkinliğine ev sahipliği yapan sevgili Defne’ye çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok farklı ve faydalı bir konu seçtiğini de belirtmek istiyorum. Kim bilir ne çeşitli diyet yemek tarifleri öğreneceğiz bu etkinlik sayesinde.
Bu ayın etkinlik konusu “Diyabetik Tarifler”i ilk gördüğümde biraz kararsız kalmıştım çünkü Diyabetik lafı geçince sanki tatlandırıcılarla bir tarif vermem gerektiği izlenimine kapıldım (nedense:)). Biz evde tatlandırıcıları kullanmayı çok sevmediğimizden bu etkinliğe katılamayacağımı düşünüp çok üzülmüştüm. Sonra ev sahibimiz sevgili Defne’nin bloguna baktığımda aslında bu başlığın çok daha kapsamlı olduğunu ve kalorisi azaltılmış bütün yemek tariflerini kapsadığını anladım. Böyle olunca aslında işimin çok da kolay olacağını anladım. Nedenine gelince; bizim evde uzun yıllardır hemen hemen her yemekte sıvıyağlar kullanılır ve yağ miktarlarımız hep çok azdır. Hamur işlerinde çoğunlukla tam buğday unu kullanmayı severim; yine onlarda da mümkün olduğunca katı yağdan ve bol şekerden kaçarım.

Ben de bu etkinliğe uygun olacağını düşündüğüm iki tane sebze yemeğiyle katılıyorum. Birisi soya kıyması ve domateslerin suyuyla pişen hafif ve bol vitaminli “Patlıcan Silkmesi”, diğeri; enginarın en sevdiğim yeri olan kalbi ile yapılan “Zeytinyağlı Enginar Kalbi” yemeği.
Umarım tariflerimi beğenirsiniz:). Herkese ağız tadı ve sağlık diliyor, “afiyet olsun” diyorum:)..

Patlıcan Silkmesi

Malzemeleri:

1 adet kuru soğan
2 diş sarımsak
2 adet patlıcan (bostan patlıcanı)
4-5 adet sivri biber
6-7 adet domates (yemek sadece domatesin suyuyla pişeceği için domateslerin sululuk miktarına ve boyutuna göre bu adetler değişebilir)
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 çay bardağı soya kıyması (kutunun üzerindeki tarife göre hazırlanacak)

Yapılışı:

Öncelikle, yemeklik doğradığımız soğanı, sarımsakları, biberleri ve tarifine göre hazırlanmış soya kıymasını sıvıyağ ile kavuruyoruz. Patlıcanları kuşbaşı doğrayıp tuzluyoruz ve bir süre bekletiyoruz ki acı suyu çıksın. Daha sonra patlıcanların suyunu sıkıyoruz ve diğer malzemelere ekliyoruz. Hepsini bir süre daha kavurup kabukları soyulup küp küp doğranmış domatesleri üzerine ekleyip kısık ateşte, arada silkeleyerek, karıştırmadan pişiriyoruz (yaklaşık 20 dk).

Zeytinyağlı Enginar Kalbi


Malzemeleri:

1 kavanoz enginar kalbi konservesi
1 adet kurusoğan
1 adet patates
1 adet havuç
1 küçük bezelye konservesi
1 yemek kaşığı zeytinyağı
2 adet kesmeşeker
tuz
üzeri için dereotu

Yapılışı:

Öncelikle yemeklik doğranmış soğanlarla küçük küp şeklinde doğradığımız havucu zeytinyağıyla kavuruyoruz. Bunların üzerine yine küçük küp şeklinde doğradığımız patatesleri ve konserve enginar kalbini ekleyip şekeri, tuzu ve üzerine gelecek kadar sıcak suyu ekleyip kaynatıyoruz. Yemek bir süre kaynadıktan sonra bezelyeleri de ekleyip hepsi pişene kadar kısık ateşte kaynatmaya devam ediyoruz.
Yemek pişince servis tabağına alıp iyice soğuttuktan sonra üzerini dereotuyla süsleyip servise hazır hale getiriyoruz.

ANI KOKAN BİR KAVANOZ REÇEL VE SAKIZLI KURABİYELER

Haziran 8, 2007 - 7:53 am 20 Comments

Siz hiç ocakta pişmekte olan reçelin kokusuyla uyandınız mı? Anneannemlerin Eskişehir’deki evlerine okul tatillerinde gittiğimiz o çocukluk yıllarımda bu pek çok kez başıma gelmişti benim. Türlü taze meyvenin o kendine has kokusu, çocuk ruhları gıdıklayan şeker kokusuyla birleşip uyanmaya direnen kuzenlerimin ve benim gözlerimizi güne açmamızın nedeni olurdu o tatillerde.
Şimdi, sadece o günlerdeki kahvaltı soframızı bile anlatmaya kalkışsam sayfalar ve hüzünler harcarım biliyorum. Ama o zamanlardan aklımda kalan en parlak karelerden biri şöyleydi; dedem sobanın üzerine yerleştirdiği bir maşa üzerinde bize koca ev ekmeği dilimleri kızartır, biz de kuzenlerle ellerimiz yana yana bu dilimleri kapışır ve güzelim anneanne reçelleriyle buluştururduk. Eskişehir’deki o evde yapılmış çilek, vişne, incir, portakal reçelleri; kızılcık ve erik marmelatları zihnime en çok yer etmiş lezzetlerdendi.
Bugün ise benim için evde yapılmış bir tatlı olmaktan öte, içinde pek çok anlam ve anı barındıran ev reçeli geleneğini anneciğim ve ben sürdürüyoruz. Kim bilir belki bundan yıllar sonra bir başka genç kız anneannesinin (ki bu ben olacağım:)) ev reçellerinin öyküsünü anlatıyor olacak başkalarına. Kim bilir belki de anılar hep bir kase ev reçeli kılığına bürünüp nesilden nesile geçecek tüm lezzetiyle..

Burada tarifini vereceğim gül reçelini anneciğim yaptı geçen haftalarda. Hem de bizim bahçemizdeki Isparta güllerinden:)..(Böylesi narin bir çiçeğin her biri bir tül parçası zarafetindeki yapraklarının bu denli lezzet dolu olabileceğini acaba ilk kim keşfetmişti de gül reçeli çıkmıştı ortaya?)
Kimi zaman söylenemeyen aşk sözlerinin elçisi, kimi zaman neşenin ifadesi, bazen bir “geçmiş olsun”, bazen “gözün aydın” kelimelerinin karşılığı oluveren bu güzel çiçek bizim evimizde tatlı konuşmanın bahanesine dönüşüverdi bir dilim ekmeğin üzerinde.
Bu haftanın bizim ev için bir “ilk” i vardı. Hepimiz ilk kez “sakızlı kurabiye” lezzetiyle tanıştık. Geçenlerde annemle babamın aktardan aldığı iki paket damla sakızı, “hangi sütlü tatlıda kullansak” sorularına tarafımca getirilen alternatif sonucu kurabiye malzemesi oldular:). Çok duymuştum sakızlı kurabiyenin adını ama lezzeti benim için hep bir muallaktı, demek ki denemek, damla sakızının bizim eve geleceği güne nasipmiş. Sonuçta hepimiz sakız kokan ve ağızda dağılan bu kurabiyeleri çok sevdik. Öyle ki ofiste abime ikram ettiğimde ağzından “offf, bu ne yaaaa…” sözcükleri çıktı:). Bu kurabiye, bizim favorilerimiz arasında kendine sağlam bir yer edindi bile.

İşte buyurun size mis gibi sakız kokan kurabiyelerin ve buram buram anı kokan bir reçelin tarifleri. İkisinin buluştuğu bir kahvaltı ise sevdiklerinize verebileceğiniz güzel bir haftasonu hediyesi olabilir belki. Herkese şeker tadında bir haftasonu diliyorum….

GÜL REÇELİ

Küçük Bir Not:
Annem, babamın bahçeden kopardığı güllerimizle aslında onun tabiriyle “karardan” ölçülerle yapmış bu reçeli ama benim ısrarlarım ve “şu yaklaşık ne kadardı?”, “bunu ne kadar koymuşsundur?” gibi sorularım sonucu yaklaşık ölçüleri çıkardım ve o şekilde veriyorum tarifi. Yine de reçel yapan hanımlar, reçeldeki damak tatlarına göre şekerin miktarını ayarlamalı.

Malzemeler:

Kokulu gül yaprakları (yaklaşık 100-150 gr kadar)
4 bardak şeker
2 bardak su
1 limonun suyu

Yapılışı:

Gül yapraklarını yıkayıp kurutuyoruz ve uçlarındaki sarı-beyaz kısımları kesip ayıklıyoruz. Bir kaba gül yapraklarını ve şekerin 1 bardak kadarını bir kat gül bir kat şeker olacak şekilde diziyoruz ve üzerine limon suyunu döküyoruz. Kabın kapağını kapatıp buzdolabında 1-2 gün bekletiyoruz (bu şekilde durunca güller sulanıyor). Daha sonra tencerede, kalan şeker ve suyu kaynatıp koyulaşmasını bekliyoruz, bu şerbete, gülleri suyuyla beraber ilave edip uzun süre kaynatıp koyulaştırıyoruz. Kavanozlara pay edip reçelimiz soğuduktan sonra kapaklarını kapıyoruz.

DAMLASAKIZLI KURABİYE
Malzemeler:

Yarım su bardağı toz şeker
Yarım su bardağı sıvı yağ
1 yemek kaşığı tereyağı veya margarin
1 yumurta
2 su bardağı un (tam buğday unu kullandık)
1 paket kabartma tozu
2 paket damla sakızı

Yapılışı:

Un, kabartma tozu ve damla sakızı dışındaki bütün malzemeleri bir kapta karıştırıyoruz. Damla sakızlarını havanda dövüp inceltiyoruz ve sakızı, unu, kabartma tozunu da ekleyip, yoğurup çok sert olmayan bir hamur elde ediyoruz.
Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine ceviz büyüklüğünde parçalar halinde yuvarladığımız kurabiyelerimizi dizip 175 dereceye ısınmış fırında, kurabiyeler hafif pembeleşinceye kadar pişiriyoruz (Kurabiyeler pişerken biraz yayılıyor).
Herkese afiyet, bal, şeker, lokum olsun:)..

KAKAO KREMALI KEK

Haziran 4, 2007 - 7:49 pm 24 Comments

Buzdolabında daha önceden küçük yeğenim için aldığımız koca bir kavanoz kakaolu krema (Nutella) duruyordu. Bizim evde kahvaltıda çok yenmeyince ben de onu değerlendirmek için bir tarif düşünüyordum çoktandır. Sonra, en çok yaptığım ve en çok sevdiğim hamur işi türü olan kekte kullanmaya karar verdim. İyi ki de bu tarifi uydurmuşum; yer yer içinden çikolata akan, cevizli güzel bir kek oldu.
Bazen böyle, değerlendirme uydurmalarımdan sık sık yapmak isteyeceğim güzel tarifler çıkıyor, ben de çok mutlu oluyorum tabi:).

Buyrun tarifi:

KAKAO KREMALI KEK

Malzemeleri:

4 adet yumurta
yarım su bardağından biraz fazla sıvıyağ
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı süt-yoğurt karışımı (bunun yerine 1 su bardağı süt de kullanılabilir)
2,5-3 su bardağı un (ben yine tam buğday unu kullandım)
1 su bardağı iri dövülmüş ceviz
istenilen miktarda kakaolu krema (ben küçük bir su bardağı kadar Nutella kullandım)
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

Yapılışı:

Öncelikle yumurtalarla şekeri, şeker eriyene kadar güzelce çırpıyoruz. Daha sonra yağı, sütü, yoğurdu, unu, vanilyayı, kabartma tozunu ve cevizi ekleyip iyice karıştırıyoruz. Bu karışıma buzdolabında iyice sertleşmiş kakaolu kremadan kaşıkla parçalar koparıp ekliyoruz çok fazla karıştırmıyoruz (kakaolu krema hamurun içinde parçalar halinde görülmeli). Yağladığımız kek kalıbına karışımı döküp üzerine birkaç kaşık daha kakaolu krema koyuyoruz ve 175Cº’de 40-45 dakika kadar pişiriyoruz.

Herkese afiyet bal şeker olsun:).