Archive for Kasım, 2009

EKŞİLİ KÖFTE

Kasım 25, 2009 - 4:36 pm 20 Comments

 

 

DÜN ÖĞRETMENLER GÜNÜYDÜ..BAŞTA CANIM ANNEM OLMAK ÜZERE, BÜTÜN ÖĞRETMENLERİN GÜNÜ KUTLU OLSUN:)…

 

Yarın arife, ertesi gün bayram… Geldi gelecek derken bir bayrama daha kavuştuk işte. Bende tatlı telaşlar başladı:). Yarın bayram için hazırlıklarımı yapacağım. Bayram günleri zaten hareketli geçeceğinden tekrar fırsat bulup yazamayabilirim;  ben şimdiden herkesin bayramını kutlayayım…

 

HERKESE SAĞLIKLI, HUZURLU, BOL NEŞELİ, GÜZEL BİR BAYRAM DİLİYORUM:).

 

Bugün bana seve seve et yedirten yemeklerden birinin tarifini vermek istiyorum; “Ekşili Köfte”nin tarifini…

 

Sizde de olur mu bilmem ama yerken beni çocukluğuma götüren bazı yemekler vardır. İlk lokmayı ağzıma attığımda küçüklük zamanlarım beliriverir zihnimde. Nedense bu yemek de benim için öyle.. Küçükken de çok severdim, annemden hep yapmasını isterdim, büyük ihtimalle bu yüzden.

 

Özellikle soğuk kış akşamlarında sıcacık bir kase Ekşili Köfte, hem doyurucu hem de çok besleyici bir seçenek..Ben, özellikle suyunu bol severim, çorba gibi kaşıklamak için:).

 

İşte tarifi…

 

EKŞİLİ KÖFTE

 

 

Malzemeleri:

 

250 gr. yağsız dana kıyma

1 çay tabağı kadar pirinç

1 adet küçük boy kuru soğan

6-7 sap maydanoz

1 yemek kaşığı domates salçası

1 adet yumurta (akı köftelere, sarısı çorbanın terbiyesine kullanılacak)

1 adet limonun suyu

tuz, karabiber, kırmızı biber

köfteleri bulamak için un

 

Yapılışı:

 

Pirinçleri yarım saat kadar suda ıslattıktan sonra süzüyoruz. Kuru soğanı rendeleyip kıymaya ilave ediyoruz. Salçayı, kıyılmış maydanozu, 1 yumurtanın akını, pirinçleri, tuzu ve baharatları kıymaya ekledikten sonra iyice yoğurup kıvam almasını sağlıyoruz. Bir tepsiye un serpip, misket büyüklüğünde yuvarladığımız köfteleri bu tepsiye atıyoruz. Tepsiyi sallayıp köftelerin her yanını una buluyoruz. Diğer tarafta bir tencereye 1-1,5 litre kadar suyu alıp kaynatıyoruz. Una bulanan köfteleri tencerede kaynayan suya atıyoruz. Bu arada bir kasede 1 yumurtanın sarısı ile limon suyunu iyice çırpıyoruz. Köfteler pişince limon-yumurta sarısı karışımına köftenin suyundan ekleyip karıştırdıktan sonra bu terbiyeyi köftelere ilave ediyoruz. Bir süre de bu şekilde kaynadıktan sonra Ekşili Köfte servise hazır oluyor.

 

Afiyet Olsun:).

KURU BÖRÜLCE YEMEĞİ

Kasım 19, 2009 - 12:40 pm 32 Comments

 

Günler ne hızlı geçiyor, bayram da geldi neredeyse…

 

Ha gayret, bu hızla bahar da gelir, yaz da gelir, sıcacık havalara kavuşurum yine:))..

 

Yaz gelir Dikili’ye gidilir..Dikili pazarında birbirinden taze meyvelerden, sebzelerden alınır..Tabi bir de yöreye has kuru baklagillerden. Mesela Kuru Börülce…

 

İşte, bugün vereceğim tarif de yazın Dikili pazarından alınmış, lezzetli mi lezzetli kuru börülcelerin, soğuk bir kış akşamını  ısıtıp, lezzetlendirmesinin öyküsü… Yanında bulgur pilavı da olursa mis misss:).

 

 

Börülcenin lezzetini doyasıya almak için etsiz benim tarifim. Ama dileyen etle, kıymayla da yapabilir elbet.

 

İşte Tarifi:

 

KURU BÖRÜLCE YEMEĞİ

 

 

Malzemeleri:

 

yarım kilo kuru börülce

1 adet orta boy kuru soğan

2-3 yemek kaşığı sıvıyağ

1 yemek kaşığı domates salçası

1 tatlı kaşığı acı biber salçası

tuz, karabiber

 

Yapılışı:

 

Börülceleri bir gece önceden ılık suyla ıslatıp, bir gece bekletiyoruz. Ertesi gün börülcelerin suyunu süzüp bir tencereye alıyoruz, üzerine su ekleyip bir taşım kaynatıp suyunu süzüyoruz. Diğer yanda yemeklik doğranmış kuru soğanı yağda kavuruyoruz. Salçaları ilave edip karıştırıyoruz. Haşlanan börülceleri de ekleyip bir süre kavurduktan sonra üzerine gelecek kadar kaynar su ilave edip börülceler yumuşayana kadar pişiriyoruz.

Yanında pirinç ya da bulgur pilavıyla servis yapıyoruz.

 

Afiyet olsun:).

MİS GİBİ PORTAKALLI KEK

Kasım 17, 2009 - 10:33 am 33 Comments

 

Günlerdir, artık iyice soğuyan havada, sabahın erken saatinde iş için evden çıktığımda kafamda bir tek hayal oluyor; yumuşacık kanepeye uzanıp, sıcacık battaniyenin altında, elimde çayımla televizyonda güzel bir film yakalamış olmak…

 

Çay kuru kuru gider mi? Gitmez elbet:). Yanında da mevsimin ilk portakallarından bol bol nasibini almış, buram buram portakal kokan, yumaşık bir dilim kek de hiç fena olmazdı hani:).

 

O kekin kendisi şu an yanımda yok ama tarifi aklımda, fotoğrafları bilgisayarımda.. “Paylaşmam lazım hemen” dedim ben de:)..

 

PORTAKALLI KEK

 

Malzemeleri:

 

3 adet yumurta

1 su bardağı toz şeker

yarım su bardağından biraz fazla sıvıyağ

2 adet portakalın suyu (sıkılacak)

2 adet portakalın kabuğunun rendesi

1 adet portakal (soyulup, küçük küpler halinde doğranacak)

2,5-3 su bardağı un (tam buğday unu kullandım)

kabartma tozu

 

Yapılışı:

 

Öncelikle yumurtalarla şekeri, şeker eriyene kadar iyice çırpıyoruz. Daha sonra sıvıyağı, portakal suyunu, unu, kabartma tozunu ve portakal kabuğu rendesini sırasıyla ekleyip iyice karıştırıyoruz. Kabuğunu soyup ufak küpler şeklinde doğradığımız bir adet portakalı da ekleyip hafifçe karıştırdıktan sonra yağlanmış kek kalıbına kek karışımımızı boşaltıyoruz. Önceden 175Cº’ye ısıtılmış fırında pişiriyoruz.

 

Afiyet olsun:).

 

FIRINDA MISIR UNLU SARIKANAT BALIĞI

Kasım 13, 2009 - 12:24 pm 26 Comments

Eskiden şimdikiler gibi büyük alışveriş merkezleri yoktu. Havaların güzel olduğu haftasonlarında hep yeşillikli, temiz havalı yerlere giderdik biz. Kimi haftasonu annemle babam hayvanat bahçesine götürürdü bizi, bazı haftasonları dapikniğe giderdik farklı yerlere. Bir de elbette, balık tutmaya…

 

Babam çok iyi bir balık avcısıdır. Balık tutmayı çok sever ve hobi olarak ilgilenir. Aslında eskiden çok daha fazla zaman ayırırdı bu hobisine, şimdi yazlığa gittiklerinde tutuyor ancak. Babamın kutu kutu balık avı malzemeleri vardır. Zaman zaman çıkarır onları, tek tek ilgilenir, bakımlarını, temizliklerini yapar, kutularına geri kaldırır.

 

Ben küçükken çoğu haftasonunda yakınlardaki bir gölete gider balık tutardık. Babam hepimiz için ayrı ayrı oltalar hazırlardı. Gerçi bazen dolaştırırdık misinalarımızı ya da yosuna, kayaya taktırır, koparırdık ama o yine de bütün sabrıyla tekrar tekrar hazırlardı oltalarımızı. Bir yandan da annemin hazırladığı güzel yiyeceklerle piknik yapıp, temiz hava alırdık. Abimle biz bitmeyen enerjimizle koşar, top oynardık. Eh, böylesi rahatlatıcı, dinlendirici ve huzurlu bir haftasonunun ardından başlayan hafta hep daha kolay gelirdi…

 

Şimdi genelde çoğu insan haftasonlarını alışveriş merkezlerinde geçirmeyi tercih ediyor (biz de öyle). Alışveriş, yiyecek ve sinema aktivitelerinin bir arada toplanmış olması cazip geliyor tabi. Ama ben yine de balık tutarak geçirdiğimiz tatil o günlerimizi hiç bir şeyle değişmem.. O günlerin tadı apayrıydı…

 

Bu kadar çok balık muhabbetini bir balık tarifiyle noktalayalım değil mi:)?

 

Geçen haftasonu da böyle bir aile toplantısında yapmıştı annem bu balıkları. Sarıkanat balığı Lüferin küçüğü olarak tanımlanıyor. Gerçekten çok lezzetli bir balık. Babamların her zaman alışveriş ettikleri balıkçı tarif etmişti bu pişirme yöntemini. Hem pratik hem de fırında piştiği için sağlıklı.

 

İşte tarifi:

 

FIRINDA MISIR UNLU SARIKANAT BALIĞI

 

Malzemeleri:

 

Kişi başına 3 adet Sarıkanat balığı (büyük bir balık olmadığından 3 tane yenebiliyor)

Mısır unu

Sıvıyağ

Tuz

 

Yapılışı:

 

Ayıklanmış balıkları güzelce yıkayıp sularını süzdürüyoruz. Balıkların içini dışını tuzladıktan sonra her taraflarını mısır ununa buluyoruz. Bir fırın tepsisine yağlı kağıt serip üzerine fırçayla sıvıyağ sürüyoruz. Mısır ununa buladığımız balıkları yağlı kağıdın üzerine diziyoruz ve balıkların üst yüzlerine de fırçayla sıvıyağ sürüyoruz. 200 C°’ye ısıtılmış fırında kızartıyoruz (yaklaşık 35 dk).

 

Yanında bol yeşil salatayla, roka ve turpla harika gidiyor..

 

Afiyet olsun.

 

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum:).

ANTEP FISTIKLI MİKRODALGA KEKİ

Kasım 10, 2009 - 2:47 pm 44 Comments

 

 

Mikrodalga fırınım ile denemelerim sürüyor… Bu kez yeşil mi yeşil, mis gibi Antep fıstığı kokan, bu lezzete çikolata sosunun da eşlik ettiği bir kek yaptım, yine 6 dakikada..Ben bu işi çok sevdim:)..

 

ANTEP FISTIKLI MİKRODALGA KEKİ

 

 

Malzemeler:

 

2 adet yumurta

yarım su bardağı sıvıyağ

yarım su bardağı süt

1 su bardağı toz şeker

100 gr. Öğütülmüş Antep fıstığı

1,5-2 su bardağı un (kıvama bakıp ayarlanacak) (ben tam buğday unu kullandım)

1 paket kabartma tozu

3-4 çorba kaşığı damla çikolata

1 fiske tuz

 

Üzeri için:

Çikolatalı sos (hazır çikolatalı sos karışımının yarım paketini 2 bardak sütle pişirip kullandım ben, bunun yerine evde yapılacak akışkan bir çikolatalı sos da kullanılabilir)

 

Yapılışı:

 

Yumurtalara bir fiske tuz ve şeker ekleyip mikserle iyice çırpıyoruz. Daha sonra sıvıyağı, sütü, unu, Antep fıstığını, kabartma tozunu ekleyip karıştırarak kek hamurumuzu oluşturuyoruz. Damla çikolataları da hamura ekleyip hafifçe karıştırdıktan sonra yağlanmış borcam kaba kek karışımını döküyoruz (ben küçük kare borcam kullandım). Mikrodalga fırında keki pişiriyoruz (kürdan testi yapmak iyi oluyor).

Benim fırınımın en yüksek gücü 900 Watt. Benim kekim 900 Watta, 6 dakikada pişti. Güce göre zaman ayarlanabilir. Ben pek çok deneme sonunda ideal zamanı tutturmaya alıştım.

Kek fırından çıktıktan sonra ılıyınca, üzerine hazırladığımız sıcak çikolatalı sosu döküyoruz. Kek sosunu çekip de ılıyınca servis yapıyoruz.

 

Afiyet olsun:).

 

Geçenlerde Tuba beni bir oyuna davet ettiğini söyledi. Davetin için teşekkürler Tuba.

Bu oyunda sevdiğimiz 5 kokuyu yazmamız gerekiyor. Benimkiler:

 

1. Annemin kokusu.

2. Anne yemeği kokusu.

3. Bebek kokusu.

4. Güzel demlenmiş çayın kokusu.

5. Yasemin kokusu.

 

Oyuna katılmak isteyen bütün arkadaşlarımı da ben davet etmiş olayım:).

10 KASIM

Kasım 10, 2009 - 10:30 am No Comments

 

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”


Mustafa Kemal Atatürk

 

Bugün 10 Kasım…

 

Ulu önderimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ata’mızın ölümünün 71. yıldönümü. Bu tarih Ata’mızın bedenen aramızdan ayrılış tarihi. Oysa O, Türk Milletine bıraktığı eserleriyle, en büyük eseri Cumhuriyetimizle, devrimleriyle, ilke ve inkılapları ile sonsuza dek yaşayacak…

 

Atam, devrimlerinin, Cumhuriyetimizin ve ilkelerinin savunucularıyız. Gücümüz yettiğince, kanımızın son damlasına kadar İstiklal ve Cumhuriyetimizi koruyacağız.

YOĞURTLU PANCAR SALATASI

Kasım 4, 2009 - 1:47 pm 41 Comments

 

Günlerdir yağmur var Ankara’da… Pencereden bakınca gri bulutlarla karşılaşmak oldukça can sıkıcı. Bari blogumda renkli bir şeylere yer vereyim istedim. Bakınca içimiz açılsın biraz:).

 

Vereceğim tarif renkli mi renkli, pembiş pembiş bir salata tarifi. Hem çok pratik hem de besleyici, üstelik çok da lezzetli; “Yoğurtlu Pancar Salatası”. Özellikle misafir sofralarında kendine rahatlıkla yer edinecek lezzet ve görünümde.

 

İşte tarifi:

 

YOĞURTLU PANCAR SALATASI

 

 

Malzemeleri:

 

2 adet orta boy pancar

1 kase süzme yoğurt

1 diş sarımsak

tuz

 

Süslemek için: dereotu, maydanoz..vb.

 

Yapılışı:

 

Öncelikle pancarları yıkayıp, kabuklarını soyuyoruz. Diğer taraftan süzme yoğurda dövülmüş sarımsağı ve arzu ettiğimiz kadar tuzu ekleyip karıştırıyoruz. Pancarları rendeleyip yoğurtla birleştirip iyice karışmasını sağlıyoruz. Salatayı servis tabağına alıp istediğimiz şekilde süslüyoruz (ben kıyılmış dereotu ile süsledim).

 

Not:

·        Ben bu tür yoğurtlu salatalarda sarımsak tadının baskın olmasını istemediğimden 1 diş sarımsak kullandım. İsteğe göre bu miktar artırılabilir.

·        Süzme yoğurt için her zamanki gibi Sütaş markasını öneriyorum. Ekşi olmayan, krema gibi bir yoğurt.

 

Bu, rengi iç açıcı tariften sonra yazdan kalma iç açıcı başka bir görüntüye yer vermek istiyorum.

Aşağıdaki fotoğraftaki elma ağacı bizim işyerimizin bahçesinde. Bunun gibi onlarca meyve ağacı daha var. Baksanıza, küçücük cüssesine rağmen ne de çok elma vermiş.

 

 

Elmalarımız olgunlaştıktan sonra öğle aralarında dalından elma keyfi yapmak çok güzeldi:)..

KRİSTAL KELEBEK ÜÇ YAŞINDAAA:)

Kasım 2, 2009 - 12:22 pm 30 Comments

30 Ekim Kristal Kelebeğin doğum günüydü..Tam 3 yaşına basmış Kelebek… 3 yıldır hayattan ve mutfaktan paylaşmaya devam ediyor. Ve paylaştıkça artıyor değeri herşeyin.

“Kristal Kelebek” benim hayatımın umutlu, lezzetli, tatlı yönü….

Bu üç sene boyunca beni takip eden, yorum yazan-yazmayan (ama elbette yorumlarıyla beni çok çok mutlu eden) bütün arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler…

Daha nice, nice, nice… seneler hep beraber bu sayfalarda buluşmak dileğiyle.

Kelebek sizi çok seviyor:)..