Archive for the ‘FOTOĞRAF’ Category

LEIDEN, AMSTERDAM, BRUGGE

Ekim 22, 2013 - 3:04 pm 4 Comments

 

 

Öncelikle herkesin geçmiş bayramını kutluyorum, daha nicelerine sağlıkla ulaşmak dileğiyle…

Son zamanda bir yemek blogundan öte, gezi bloguna dönüşse de sayfam, bayram tatilini fırsat bilerek gittiğimiz seyahatin fotoğraflarını burada da paylaşmak istedim…

Bayramda Hollanda-Leiden’a gittik. Hem orada yaşayan çocukluk arkadaşımı (çocukluk arkadaşım desem de 20 senelik bir dostluk bahsettiğim)  ziyaret etmek için hem de bu vesileyle bol bol gezmek için iyi bir fırsat oldu bu tatil.

Orada  şehirler arasında trenle giderken “bu sene iyi gezdik, leyleği havada gördük galiba” diye içimden geçiriyordum ki bir leylek sürüsü geçiverdi gökyüzünden (seneye gezme programının habercisi kabul ettim hemen onları:))..

Bu tatilde Hollanda’da Leiden’ı, Amsterdam’ı, Belçika’da da Brugge kentini görme fırsatımız oldu. Gerek şehir düzeni ve mimarisi, gerekse doğal güzellikleri bakımından üçü de görülmeye değer kentler.

Dostlarla yenen güzel yemekler, edilen sohbetler ve bol bol kahkaha ile dolu, zihnimizi dinlendirip, yenilendiğimiz bir tatil oldu. Darısı başka tatillere diyelim:)).

Dostum, canım Hilal’cim ve eşi Remco da bizleri çok güzel ağırladılar. Onlara bir kez de buradan teşekkür etmek istiyorum:).

 

Bunlar da tatilimizden birkaç kare…

Leiden’dan

Nefis bir park..Orada yaşasam her sabah orada yürüyüş yapardım mutlaka:)..

 

Bisiklet Hollanda’da en popüler ulaşım aracı..

 

 

Leiden’da Gece

 

 

Amsterdam’dan

 

Rijksmuseum’un oradaki alanda köpükten balonlarla gösteri yapan bir adam.

 

Ve tabi ki Hollanda’nın nefis peynirleri..

 

Tren camından bir manzara.

 

Brugge’den

 

 

 

Hafta Sonundan Birkaç Kare

Temmuz 22, 2013 - 3:25 pm 4 Comments

Yeni bir tariften önce bloğum biraz renklensin istedim…Ben çok yazmayacağım; onun yerine aşağıdaki fotoğraflarlar anlatsın kendini, ya da sadece onlara bakan gözlere huzur, sevinç versinler…

Safranbolu ve Amasra’dan bir kaç kare….

 

 

 

BAYRAM DÖNÜŞÜ VE LİMON MARİNELİ PALAMUT MEZESİ

Kasım 23, 2010 - 10:13 am 18 Comments

Ha geldi gelecek derken oldukça uzun bir bayram tatilini geride bıraktık bile..Böyle tatillerden sonra nedense klavyenin başına geçip de yazmak zor geliyor ama anlatacaklarım, paylaşmak istediğim fotoğraflar ve bir de tatil tarifim var:)..

 

Öncelikle herkesin geçmiş Bayramı Kutlu Olsuuun..Umarım huzur ve mutluluk içinde bir bayram olmuştur herkes için.

 

Benim bayramım da çok güzel geçti. Bayramın birinci günü Ankara’daki akrabalarımızla bayramlaştıktan sonra ikinci gün Kemer’e doğru yola çıktık. Ailemle birlikte, kış öncesi Akdeniz’in ve sımsıcak güneşin tadını çıkarma fırsatı yakaladık. Hatta Kasım’ın sonunda denize bile girdim. Benim gibi deniz aşığı bir insan için bulunmaz bir nimetti:).

 

Kemerin güzel doğasından ve denizden bir kaç kare ile taşımak istedim iç açan bu güzellikleri sayfama…

 

TEKNEDEN KEMER SAHİLİ

 

 

OTELİN BALKONUNDAN NEFİS DENİZ MANZARASI

 

 

DENİZ VE GÖKYÜZÜNÜN MUHTEŞEM MAVİLİĞİ

 

Oradayken bizleri sarıp sarmalayan eşsiz doğal güzelliklerin yanında harika insanlarla, dostlarımızla beraber olmak da çok mutlu etti bizleri. Hatıralarımızın hiç unutulmayacak, neşeyle anılacak hanesine pek çok anı ekledik bu sayede.

 

Yani kelebek bu tatilde de durmadı, gezdi:). Zaten geçtiğimiz yıl, büyük ihtimalle bir leylek sürüsünü uçarken görmüş olmalıyım, bunun başka açıklaması yok gibi:).

 

Bu Akdeniz gezi yazısının sonuna da balıklı bir tarif yakışır bence. Bu tarif babamın arkadaşı Selçuk Ağabey’den. Biz, Kemer’de onların sahibi oldukları bir otelde kaldık. Misafirperverlikleri ve bizlere gösterdikleri dostane ilgi için bir kez de buradan teşekkür etmek istiyorum.

 

Vereceğim bu balık tarifini de Selçuk Ağabey bizzat uyguladı ve bizlere tattırdı. Balığı tutma aşamasından bizlere tattırma aşamasına kadar olan adımları babamın telefonunun kamerasıyla çektik. Tarifi gözde canlandırma kısmında bu karelerin büyük yardımı olacağını düşünüyorum.

 

Bu, balıktan yapılan bir meze tarifi ve en önemli özelliği balığın çok taze olması gerekliliği. Zaten bizim tarifte kullandığımız Palamudu Selçuk Ağabey orada tuttu ve anında yapım aşamalarına koyuldu. Bu tarif için Palamut çok uygun bir balık cinsiymiş. Böyle tazecik bir balık bulunca, birkaç püf noktasına da dikkat edince leziz mi leziz bir meze çıkıyor ortaya. Bu güzel tarifi bizlere kazandırdığı için Selçuk Ağabey’e tekrar teşekkürler:).

 

Fotoğraflardan da görüldüğü üzere yapımı kısaca şöyle:

 

 

 

 
 
 
 

 

LİMON MARİNELİ PALAMUT MEZESİ

 

 

 

Malzemeler:

1 adet Palamut balığı (taze olmalı, mümkünse tutulur tutulmaz kullanılmalı:))

Tuz

Limon suyu

Zeytinyağı

1 diş sarımsak

maydanoz yaprakları

 

Yapılışı:

 

Palamut balığı tutulduktan sonra başı bıçakla kesilip atılıyor (evet, burası biraz vahşice ama işte doğa kanunu). Daha sonra kuyruğunun iki tarafından bıçakla çizilip içi deniz suyu dolu bir kovaya konuluyor. Suda 15 dakika kadar duran balığın böylece kanı akıp temizleniyor. Sonra Palamut sudan çıkartılıp ikiye bölünüp içi temizleniyor. Derisi bir bıçak yardımıyla ayrılıyor (kesinlikle ustalık isteyen bir bölüm bu:)). Palamudun etindeki kırmızı bölümler ayrılıyor, sadece beyaz eti kalıyor. Daha sonra Palamut ufak küpler şeklinde kesiliyor. Çukurca bir kaba alınan doğranmış balık hafifçe tuzlanıyor (lakerdada olduğu gibi fazla tuz kullanılmıyor, normal balık tuzlar gibi) daha sonra balıkların üzerini kaplayacak kadar limon suyu sıkılıyor. Balık limon suyu içinde buzdolabında 4-5 saat kadar bekliyor, böylece limon suyu balıkları pişiriyor (balıkların rengi beyaza dönüyor). Limon suyunda bekleyen balıklar daha sonra süzülüp servis tabağına alınıyor. Üzerine dövülmüş bir diş sarımsak serpilip zeytinyağı gezdiriliyor. Bol maydanoz yaprağı ile servis ediliyor.

 

Afiyet Olsun:)..

Malzemeler:

BİR ŞİİR, BİR FOTOĞRAF…TAM MEVSİMİNDE

Eylül 30, 2010 - 12:45 pm 4 Comments

 

EYLÜL SABAHININ SERİNLİĞİ

 

Eylül sabahının serinliğini

Yaprakların serinliğini

Ciğerlerime dolduruyorum

 

Sessizlik ve serinlik

Birleşiyor

Yıkanmış güvercinler

Ve çok uzakta bir tren sesi

 

Her zaman yeniden başlamak duygusu

Doğuyor içimde

Her uyanışımda

 

Düşmanlarımı bağışlıyorum

Daha çok seviyorum dostlarımı

Her uyanışımda

 

Eylül sabahının serinliğini

Yaprakların serinliğini

Yüreğime dolduruyorum

 

Ataol Behramoğlu

TATİLDEN DÖNÜŞ VE BİR TARİF: KRİSTAL KELEBEĞİN MARİNE SOSUYLA TAVUK

Ağustos 31, 2010 - 7:56 am 30 Comments

 

Mola dedim, tatil dedim; eve döndüm, geldim, bloga yazma konusundaki tembelliğimi bir süre daha bu kılıflara sakladım:))..

 

Ama bu sürede çok iyi dinlendim. Günlerin monotonluğunu Ege’nin güneşiyle, deniziyle unutuverdim. Bol bol kitap okudum, fotoğraflar çektim. Uzun süredir görüşemediğimiz aile dostlarımızla tekrar bir araya gelip sohbetler ettik.

 

Bundan önceki pek çok yazımda Ege’yi, doğasını, insanlarını ne kadar çok sevdiğimden bahsetmiş olmam lazım. Öyle ki bazen kendimi tamamen oraya ait hissediyorum. Ve her sene yazlığa gidip de Ege ile buluşacağım zamanları iple çekiyorum.

 

Ankara’nın sıcaklardan kavrulduğu günlere denk geldi bizim Dikili’ye gidişimiz. Orası da sıcaktı ama o kendine has esintisi sıcaklarla baş etmemizi kolaylaştırdı.

 

Ege’nin en sevdiğim yanlarından biri de ilçelerin sebze-meyve pazarları..Her şey o kadar çeşitli ve taze ki.. Ankara’da marketlerde asla bulamayacağım tazelikte ve doğal sebze-meyveye rahatlıkla ulaşabiliyorum oradayken. Pazarcı teyzelerle sohbet edip onlardan farklı otların pişirilişleri hakkında bilgiler aldım yine (ilerleyen yazılarda bununla ilgili bir de tarif paylaşacağım).

 

Bu yazıda ise benim oluşturduğum (tamam, “uydurduğum” diyelim:)) bir Soslu Tavuk tarifi vermek istiyorum. Tavuklar bu sosun içinde yeterince bekleyince oldukça yumuşayıp lezzetleniyor. Öyle ki tavuğun göğüs etiyle yapıyor olmama rağmen, göğüs etinin dezavantajı olan o “kuruluk”tan eser kalmıyor. Hatta herkes tavuğun but kısmından yapıldığını düşünüyor.

 

 

Hayret, o kadar sık yaptığım bir yemek olmasına rağmen fotoğraflayıp tarifini paylaşmamışım şimdiye dek. Yazlıktayken yaptığımda hemen fotoğraflarını çekişim işte bu yüzden:).

 

Ben aynı marine sosunu bazen kırmızı ette de kullanıyorum, o da çok iyi sonuç veriyor. İleriki zamanlarda o şekilde bir tarif de paylaşırım mutlaka.

 

Adına da “Kristal Kelebeğin Marine Sosuyla Tavuk”  diyelim mi:)?

 

İşte tarifi:

 

KRİSTAL KELEBEĞİN MARİNE SOSUYLA TAVUK

 

 

Malzemeleri:

 

750 gr tavuk göğsü (kuşbaşı ya da ince şerit halinde doğranmış)

 

sosu için:

 

2 yemek kaşığı sirke

1 tatlı kaşığı karbonat

4 yemek kaşığı soya sosu

2 yemek kaşığı nişasta

1 yemek kaşığı süzme bal

3-4 yemek kaşığı zeytinyağı

kekik, pul biber, karabiber

 

Yapılışı:

 

Öncelikle tavuk göğüs etini doğrayıp hazırlıyoruz. Diğer yanda geniş bir kabın içinde bütün sos malzemelerini iyice karıştırıp baharatlarını damak tadımıza göre ayarlıyoruz. Tavukları kabın içinde iyice sosa bulayıp bu şekilde buzdolabında bir gece bekletiyoruz. Sosun içinde bekleyip yumuşayan tavukları bir tavaya alıp harlı ateşte kavuruyoruz. Pişirirken tuzuna bakıp gerekirse tuz ekliyoruz (normalde soya sosu tuzlu olduğu için fazla tuz gerekmeyebilir). Sıcak sıcak servis ediyoruz.

 

 

Ben tavukların yanına Fırında Baharatlı Patates yaptım. Zaten yıllardır patatesi kızartmak yerine bu şekilde pişiriyorum ben. Onun da tarifi kısaca şöyle: taze patatesleri iyice yıkayıp (gerekirse fırçalayarak), kabuklarını soymadan yarım ay şeklinde doğruyoruz. Derin bir kap içinde zeytinyağı, tuz ve baharatlarla harmanlıyoruz. Ben baharat olarak kekik, karabiber ve toz kırmızı biber kullandım. Patatesleri yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye yayıp 180C°’ye ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz.

 

Afiyet Olsun:))..

PORTEKİZ GÜNLERİNDEN..

Temmuz 18, 2010 - 9:27 pm 12 Comments

Hayat acısıyla, tatlısıyla devam ediyor. Ve bazen kelimeler yetersiz kalıyor hissettiklerimi anlatmaya…

 

Babaannemi kaybedeli bir haftayı geçti. Yokluğuna alışmak zor ama onunla ilgili bütün güzel anılarımda o yaşıyor zaten. Düşüncelerimde, düşlerimde, hücrelerimde o hep benimle…

 

Biliyorum bu sene blogum bir yemek blogu olmasının yanında adeta bir gezi blogu niteliği taşımaya başladı..Galiba ben bu sene leyleği havada gördüm:).

 

Geçen hafta da en iyi arkadaşım, dostum, kardeşimin yanına Portekiz’e gittim. Böylece hem bol bol özlem giderme imkanımız oldu hem de ben bu vesileyle oraları görmüş oldum. Orada kurduğu düzenini görünce arkadaşımla bir kez daha gurur duydum. Canımcım seni çok seviyorum, her şey için tekrar tekrar teşekkürler:).  

 

Portekiz’de  önce Lizbon’da kaldık arkadaşımla. İki gün kadar oraları gezdik. Arnavut kaldırımlı, yokuşlu sokaklarına gire çıka keşfettik Lizbon’u. Alttakiler Lizbon’dan birkaç kare:

 

 

 

 

 

 

 

 

Daha sonra arkadaşımın yaşadığı şehir olan Porto’ya geçtik. Porto; daracık sokakları, küçük balkonlarından sarkan rengarenk çamaşırlarla süslü, çinilerle kaplı tarihi evleri, şehirle özdeşleşmiş şarabı ve şehri ikiye ayıran Douro Nehri ile bence mutlaka görülmesi gereken bir şehir. Deniz ürünleri çok taze ve uygun fiyatlıydı. Sebze ve deniz ürünü ağırlıklı Portekiz mutfağı bana çok hitap etti.

 

Orada çok güzel zamanlar geçirdim, çok iyi arkadaşlar edindim. Yine bol bol yürüdüm ve fotoğraf çektim. İşte bunlar da Porto’dan bazı kareler:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAFTASONU AMASRA

Mayıs 24, 2010 - 12:35 pm 13 Comments

 

Haftalardır bir haftasonu şöyle uzun uzun uyuyabildiğimi hatırlamıyorum. Evimizde tadilat var ve genelde yaşandığı gibi, bizim planlarımızla ustalarınki bir türlü örtüşmüyor:)..Olsun, sonucu güzel olacak ya bütün zahmetlere, gecikmelere, düzensizliklere katlanılabiliyor bu yüzden…

 

Bu haftasonu da erkenden kalktık ama bu seferki çok güzel bir neden içindi:). Aile dostlarımızla beraber haftasonu için Amasra’ya bir gezi düzenledik. Bu gezi bana yine çok iyi geldi.

 

Ankara gibi, denizi olmayan bir şehirde yaşıyorsanız. Mavilikleri görmeye, denizin havasını içinize çekmeye hasret olursunuz çoğu zaman. İşte böyle, bir haftasonu için bile olsa denize kavuşabilmek büyük nimet oldu benim için:). Üstelik Ankara’da hava kapalı, yağmurlu ve soğukken, biz Amasra’da güneşin, ılık havanın tadını çıkarabildik bol bol..

 

Amasra’da deniz de bizler için güzel sürprizler yaptı.. Martıların deniz üzerindeki danslarını izledim, birkaç yunus da gezi teknemizin çok yakınına gelerek neşeyle gösterdiler kendilerini bizlere:)..

 

Gezi teknesinde gezerken nostaljik parçalar çalıyordu. Bu şarkıları dinlerken, bir yandan güneş ılık ılık yüzüme vuruyor, bir yandan rüzgar saçlarımı dağıtıyordu yaramazca. Tekrar görüşene kadar idare etmek için uzun uzun içime çektim denizin kokusunu. Düşüncelerimi teknenin arkasında köpüren dalgalara bırakıp rahatladım.

 

Dostlarla olmak, hele de böylesi güzellikleri onlarla beraber yaşamak çok güzeldi… İki güne, geride hiç unutulmayacak anıları bırakacak, ne çok şey sığdırdık. Bu, bu sene ikinci kez gelişimizdi Amasra’ya. Sağlıkla, yenilerine ulaşmayı diliyorum…

 

Ben yine Japon turist tadında; fotoğraf makinamla, her adımda başka bir kareyi kaydederek gezdim:))..Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Anılarımızın somut kanıtlarına zaman içinde dönüp dönüp bakmak mutlu ediyor beni en sıkıntılı zamanlarımda bile..

 

Gezdiğim yerleri fotoğraflamamın bir başka nedeni de gördüğüm güzellikleri burada sizlerle paylaşabilmek elbette…

 

İşte kare kare Amasra gezimiz:

 

GÜLLER EŞLİĞİNDE AMASRA SAHİLİ

 

TATLI BİR KÖPECİK İŞTE BÖYLE DİNLENİYORDU..

 

MEŞHUR AMASRA SALATASI

 

AMASRA PAZARINDAN BİR GÖRÜNTÜ: REÇELLER, TARHANALAR, MAKARNALAR, TAZE OTLAR, YEŞİLLİKLER, KURU MEYVELER, REÇELLİK GÜL YAPRAKLARI… 

 

PAZAR TEZGAHINDAKİ ÇEŞİT ÇEŞİT, MİS GİBİ EV YAPIMI REÇELLER

 

LİMANDAKİ DUVAR RESİMLERİ VE DENİZ FENERİ

 

DENİZDEKİ GÜNEŞ YANSIMALARI:)

 

TURKUVAZ DENİZ..

 

KIYIDAN BİR BAŞKA MANZARA

 

MAVİ DENİZ, MASMAVİ GÖKYÜZÜ..

 

BİR BAŞKA AÇIDAN AMASRA

 

MARTILAR..

 

MARTILARIN SUYLA DANSI

 

VE YİNE MARTILAR…

 

YARAMAZ YUNUSU ANCAK BU KADAR GÖRÜNTÜLEYEBİLDİM:).

 

Bu gezide birlikte olduğum canım arkadaşım, kardeşim, Zeynep doğum günüm için bana armağanlar getirmiş. Beni çok mahçup etti, bir o kadar da sevindirdi:). Hatırlaması zaten büyük incelik, o bir de hediye almış, üstelik ne kadar çok sevdiğimi bildiği için kelebekli olsun istemiş hediyelerini..

 

Zeynepcim ne kadar ince düşüncelisin, beni çoook mutlu ettin canım kardeşim:).

 

Ben de Amasra’dan aldığım rengarenk çifte kavrulmuş lokumlarımla fotoğrafladım kelebekli tabağımı..Güzel, kelebekli mumlarım da eşlik ettiler bu renklere..

 

İşte Zeynep’imin armağanları:

 

 

Bu renkli lokumları Amasra’da Lütfiye isimli bir dükkandan aldım ben. Daha doğrusu çocukluğumun bu renkli lezzetini kavonoz içinde dükkanda görür görmez o tarafa doğru yöneldim. Bu dükkan dekorasyonuyla bile dışarıdan kendine çekiyor sizi. İçeride organik, ev yapımı reçeller, fındık ezmeleri, lokumlar, helvalar ve daha pek çok şekerleme satılıyor. Kendimi şekerlemelere öyle bir kaptırmışım ki fotoğraflamayı unutmuşum bu dükkanı. Ama Amasra’da mutlaka uğranması gerekli bir yer bana göre, tabi benim gibi tatlıya düşkünseniz:). Adresi burada var.

 

Haftasonum çok güzel geçti benim. Böyle olunca haftaya başlangıç çok daha kolay oluyor:)..

 

Herkese de güzel bir hafta diliyorum:)….

HAFTASONU ANTAKYA GEZİSİ

Nisan 1, 2010 - 9:16 am 26 Comments

Geçen haftasonu gezi amaçlı Antakya’ya gittik. Benim oralara ilk kez gidişimdi ve gerek Antakya’nın kültür çeşitliliği, tarihsel zenginliği, gerekse Antakya mutfağının güzelliği beni kendine hayran bıraktı.

Harika bir haftasonu geçirdim orada. Bol bol gezip, tarihsel bilgiler edinip, güzel yemeklerden tattım, pek çok da fotoğraf çektim tabi.

Orada çektiğim fotoğraflarla sayfamı okuyacaklara da ufak bir Antakya turu yaşatmak istedim:). (Fotoğrafların üzerine tıklayınca daha büyük halini görebilirsiniz)

Aşağıdaki fotoğrafta soldan sağa: 1. Harbiye Şelaleleri, 2. Samandağ’da Deniz manzarası, 3. Habib-i Neccar Camii, 4. Ustasından Kadayıf Yapımı, 5. Habib-i Neccar Camii’nden bir başka görünüş, 6. Titus Tüneli yakınlarındaki kaya mezarları

Aşağıdaki fotoğrafta soldan sağa: 1. Ata Koleji, 2. Arkeoloji Müzesinden bir mozaik (Okeanos), 3. Antik Beyazıt Otel’den bir görünüm, 4. Arkeoloji Müzesinden bir Roma dönemi Lahdi, 5. St. Pierre Kilisesi, 6. Arkeoloji Müzesinden bir başka mozaik

Gelelim yemeklere:). Aşağıdaki resimde soldan sağa: 1. Yoğurt Aşı, 2. Çeşitli börekler ve İçli köfte, 3. Etli yaprak sarma, 4. Aşur, 5. Tepsi Kebabı, 6. Tahinli kabak tatlısı ve Ceviz reçeli

Aşağıdaki resimde soldan sağa: 1. Muhammara ve Tahinli yoğurtlu meze, 2. Humus, 3. Taze Kekik (zahter) salatası, 4. Ali Nazik, 5. Acılı Ezme, 6. Zeytin Salatası

Aşağıdaki resimde soldan sağa: 1. Tepsi Oruğu, 2. Künefe, 3. Benim çiçeğim:), 4. Bahar dalları, 5. Turunç reçeli, 6. Patlıcan reçeli

YABAN MERSİNİ REÇELİ

Ocak 15, 2010 - 10:58 am 32 Comments

 

Geçen haftasonu Amasra-Safranbolu kaçamağı yaptık. Haftasonunda denizi görmek biz bozkırda (yani canım Ankara’m:)) yaşayanlar için büyük nimet..Denize bakmak, kokusunu içime çekmek, martıları seyretmek bana çok iyi geldi…

 

Amasra çok güzel sahil kenti..Amasra’ya giderken Safranbolu üzerinden gittik, Safranbolu; evleri, safranlı lokumu, küçük şirin sokakları, birbirinden leziz yöresel yemekleriyle mutlaka görülmesi gereken bir yer.

 

Amasra’dayken şansımıza hava da çok güzeldi, gece bile 18C°’ydi. Akşam yemeğinden sonra limanda yürüyüş yaptık, balıkçıları izledik, martıları fotoğraflamaya çalıştım, yürüdük de yürüdük..Kısacası çok güzel bir haftasonuydu, ruhumu dinlendirdim…

 

Pazar günü dönüş yoluna geçmeden Amasra’nın pazarına uğradık. Pazar dediysem 8-10 tane teyzenin tezgahı vardı. Tezgahlarında tazecik sebzeler, meyveler, kurutulmuş yemişler, reçeller, tereyağı, yoğurt ve peynir çeşitleri vardı. Mini bir organik pazardı kısacası. Eee, bu güzellik karşısında kayıtsız kalamadık tabi, doldurduk fileleri:). Teyzemin birinin ısrarı üzerine biraz da yaban mersini aldık. Masmavi, yusyuvarlak, mini mini bu meyveden daha önce bir kez tatmıştım. Kendine has bir aroması var diğer hiçbir meyvede bulunmayan. Öyle çok çok tatlı bir meyve de değil. Üstelik pek çok da faydası varmış internetten araştırdığım kadarıyla, bu sitede daha ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz siz de.

 

Sanırım biraz yaban bir yaban mersiniydi bizimkisi:). O nasıl bir şey öyle deyişinizi duyar gibi oldum; şöyle ki bu mersinler normalden daha ufak boyutta ve iri çekirdekliydi, biraz daha olgunlaşıp tatlanması gerekiyordu belki de..Neyse hepimiz taze taze birer tane tadına baktıktan sonra reçelini yapmaya karar verdik annemle. Harika bir mor renkte ve yaban mersininin bütün aromasını taşıyan bir reçelimiz oldu..Ben bu halini daha çok sevdim Yaban Mersininin. Özellikle bir dilim Amasra ekmeğinin (oraya has sünger gibi kabarmış harika bir ekmek) üzerine lor peyniri ve onun üzerine de bu reçelden kondurarak yemesi çok leziz oluyor..Yazarken bile canım çekti:).

 

 

İşte tarifi:

 

YABAN MERSİNİ REÇELİ

 

Malzemeler:

 

1 kase yaban mersini

1 su bardağından 1 parmak eksik toz şeker

1 su bardağı su

yarım limonun suyu

 

 

 

Yapılışı:

 

Bir tencereye şekeri ve suyu alıp iyice koyulaşana kadar kaynatıyoruz. Daha sonra içine yaban mersinlerini ekliyoruz. Yaban mersinleri yumuşayana kadar ve reçel kıvam alıncaya kadar kaynatıyoruz. Limon suyunu da ilave edip karıştırdıktan sonra ocaktan alıp servis kasesine boşaltıp soğuttuktan sonra kahvaltı soframızı şenlendiriyoruz:).

 

Son olarak haftasonu gezisinden birkaç fotoğrafla tamamlamak istiyorum yazımı. Bu güzellikleri sizlerle de paylaşmak istedim.

 

Amasra’nın kuşbakışı görünümü..

 

 

Amasra’dan başka bir manzara. 

 

Amasra sahilinden güzel bir kare daha.

 

 Meşhur Amasra salatası:). (nefis bir balık kızartması da vardı ama fotoğraf çekmek ancak balıklar bitince aklıma gelebildi:)).

 

Bize ikram olarak gelen nefis bir tatlı: koyu kıvamlı mis gibi yoğurdun üzerine bal ve ceviz..

 

 Amasra’daki organik pazar..

 

Safranbolu..

 

Güzel Safranbolu sokaklarından şirin mi şirin bir görüntü.

 

Mini mini etli yaprak dolmaları.

 

Gözümüzün önünde açılıp pişirilen nefis bir gözleme..

 

Dönüş yolunda arabada giderken yakaladığım şahane bir gökyüzü manzarası.

AYRINTILAR VE KARNIYARIK BÖREK

Eylül 30, 2009 - 1:32 pm 17 Comments

 

Ayrıntılar…

 

Oldum olası detaycı bir insanım ben.

Bu, pozitife çevirmeyi başardığınızda hayatı daha da güzel kılan bir özellik. Ben bu sayede günlük hayatın içinde saklı kalmış pek çok güzelliğin farkına varırım.

 

Mesela yağmur bardaktan boşanırcasına yağarken bir saçak altına yuva yapmış serçe ailesinin tatlı telaşına takılıverir gözüm..

 

Bir çocuğun annesinin adımlarına yetişebilmek için hızlandırdığı minik adımlarının ritmi ısıtır içimi. Sonra bu beni kendi küçüklüğüme götürür; “bu büyükler ne kadar hızlı yürüyor böyle” deyip de babamın parmağını tutup yanında yürürken koşturmamı anımsarım, gülümserim.

 

Ya da resmini çizdiğim gökyüzünün bir yerine hiç olmayacak bir renk konduruveririm, ufacık, hoşuma gider bu…

Kocaman bir bahçenin içinde fotoğraf çekerken bir kaktüs çeker ilgimi, gider en dibinden bir fotoğraf çekerim; dikenli, yeşil, komik bir canavar gibi olur kaktüs.

 

 

Yürürken yere bakasım tutar; telaşsız sümüklü böceği görürüm, evini sırtında taşırken.

 

 

Böyle işte; ayrıntıları görürüm ben, bazen takılırım onlara, bazen onlardan mutluluk türetirim, bazen de yersiz yere canımı sıkarlar. Ama işte, hep derinlemesine bakarım hayata.

Aslında görmek istediği gibi görüyor insan hayatı. O yüzden mümkün olduğunca mutluluk görmeye çalışırım etrafımda. Kendime mutluluklar türetmeye çalışırım.

 

Bugün böyle..Yazmak geldi içimden….

 

Ayrıntılar demişken; sigara böreğini şık ve leziz bir böreğe çevirecek minik ayrıntılar aşağıda:)..

 

 

KARNIYARIK BÖREK

 

Malzemeleri:

 

6 adet yufka

1 kase su-zeytinyağı karışımı (yarı yarıya)

 

içi için:

beyaz peynir

 

üzerine:

domates

sivri biber

1 adet yumurta

susam

 

Yapılışı:

 

Öncelikle bir yufkayı serip üzerine fırça ile su-yağ karışımından bolca sürüyoruz. Bu yufkanın üzerine bir yufka daha serip onun üzerine de aynı karışımdan sürüyoruz. Bu ikili yufka grubunu sigara böreğindeki şekilde 8 parçaya kesiyoruz. Her parçanın geniş kenarına biraz beyaz peynir koyup, gevşek sigara böreği gibi sarıyoruz. Bu şekilde diğer yufkalarla da böreklerimizi hazırlıyoruz.

Yağlı kağıt serili tepsiye dizdiğimiz böreklerin üzerine çırpılmış bir yumurta sürüp susam serpiyoruz. Daha sonra böreklerin ortasını boylamasına bir bıçakla yarıyoruz. Her böreğin yarılmış kısmına birer dilim domates ve çekirdekleri çıkarılıp ince uzun dilimlenmiş biber koyuyoruz.

Önceden 175 C°’ye ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz.

 

Afiyet olsun:))…