Archive for Ocak, 2007

NAR EKŞİLİ ETLİ DOLMA ve FIRIN MÜCVER

Ocak 31, 2007 - 10:43 pm 18 Comments

Geçen hafta annemin yaptığı dolmaların tarifini paylaşmak istiyorum sizlerle. Bizim her zaman yaptığımız şekilden farklı olarak bu kez bulgur ve nar ekşisi kullanmış annem. Bir de normalde hep kuru nane kullanırken bu kez taze nane ile tatlandırmış. Ben tadına baktığımda bu değişikliklerden oldukça memnun kaldım:). Umarım sizler de bu tarifi denediğinizde bizler gibi memnun kalırsınız. Benim tutumlu annem dolmada kullandığı kabak ve patlıcanların içlerini de atmamış, onların kullanıldığı güzel bir fırın mücveri yapmıştı. Onun da tarifi hemen dolma tarifinin altında.

NAR EKŞİLİ ETLİ DOLMA

Malzemeleri:

5 kabak
2 patlıcan
10 tane dolmalık biber
1 büyükçe soğan
4 diş sarımsak
1 kahve fincanı köftelik bulgur
1 kahve fincanı pirinç
yarım kilo kıyma
1 fincan nar ekşisi
yarım demet dereotu
yarım demet taze nane
yarım demet maydonoz
2 yemek kaşığı sıvıyağ
2 yemek kaşığı salça (biz biber salçası tercih ettik)
tuz
toz kırmızı biber
karabiber

Yapılışı:

Soğanı ve sarımsakları rendeliyoruz. Yıkadığımız pirinç ile bulguru, kıyma, soğan ve sarımsaklarla karıştırıp, bunlara ince kıyılmış maydanozu, dereotunu, naneyi de ekleyerek, baharatlarla da tatlandırarak dolma içimizi hazırlıyoruz. Patlıcanları alaca soyup, ikiye bölüp içlerini oyduktan sonra üzerlerine biraz tuz serperek acı sularını salmalarını sağlıyoruz. Kabakların da kabuklarını kazıyıp, ikiye bölerek içlerini çıkarıyoruz. Hazırladığımız içle dolmaları doldurarak tencereye diziyoruz. Diğer tarafta 2 yemek kaşığı sıvıyağla 2 yemek kaşığı salçayı kavurup üzerine su ekleyerek karıştırıyoruz ve bu karışımı dolmaların üzerine döküyoruz (sonuçta dolmaları yarısına gelecek kadar salçalı su karışımı dökmüş olmalıyız). En son olarak da 1 fincan nar ekşisini dolmaların üzerine gezdirip kısık ateşte dolmaları pişiriyoruz.

Gelelim annemin patlıcan ve kabak içlerini değerlendirmak için yaptığı mücverin tarifine:

FIRIN MÜCVER

Malzemeleri:
Patlıcanın ve kabağın içi.
2 tane havuç
1 tane kırmızı biber (büyük olup közlenen cinsten)
1 yumurta
1 su bardağı un
1 çay bardağı peynir rendesi (beyaz peynir ya da kaşar peyniri olabilir)
tuz
karabiber
pulbiber
5-6 dal dereotu
Yapılışı:
Önce kabak ve patlıcan içlerini, havuçları, dereotunu ve kırmızı biberi robotta iyice kıyıyoruz (ya da rendeleyerek iyice küçük parçalara ayırıyoruz). Sonra bu karışıma 1 yumurtayı, peynir rendesini, unu ve baharatları ekleyip iyice karıştırıyoruz. Karışımı yağladığımız bir fırın kabına yayıp 200 dereceye ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Mücveri, soğuduktan sonra, dilimleyerek servis yapıyoruz.

Herkese afiyet olsun:).

BEN DE MİMLENDİM:)

Ocak 27, 2007 - 11:41 pm 8 Comments

Bugün interneti açıp sitemdeki yorumları okuyunca çok hoş bir sürprizle karşılaştım; sevgili arkadaşım, Aintab Sofrası blogunun sahibi Nailecim beni “mim”lemiş. Önce bu mimleme nasıl bir şey acaba diye düşünüp araştırınca çok hoş bir bloglararası oyun olduğunu öğrendim. Oyunda mimlenen kişi birkaç maddeyle kendi hakkında bilinmeyenleri, daha önce bahsetmediklerini anlatıyor. Yani, kendimizi daha iyi tanıtma ve arkadaşlarımız hakkında daha çok şey öğrenmek adına çok güzel bir oyun bu.
Sevgili Naileciğime bana verdiği değer ve beni mimledikleri listesine eklediği için burdan çok çok teşekkür ediyorum.
Ve gelelim benim hakkımda kıyıda köşede kalmış, blogumda pek bahsetmediğim yanlarıma..

- İki buçuk senedir makine mühendisiyim. Genelde mesleğimi söylediğim insanların çoğundan gelen “bayanlar için zor bir meslek değil mi?”, “bu bölümü isteyerek mi seçtin?” tarzı sorulara verdiğim cevap şöyle “makine mühendisliğini isteyerek seçtim, aslında bu, ilkokuldan beri düşündüğüm tek meslekti, bunda baba mesleği olmasının payı büyük” ayrıca “severek yaptığım için mesleğim bana hiç zor gelmiyor”.
- Makine mühendisi olmasaydım severek yapacağım diğer meslek “aşçılık” olurdu (pek alakalı meslekler değil ama gerçek düşüncem bu:))
- En büyük hayallerimden biri; ileride küçük de olsa bir cafe sahibi olmak ve orda kendi kurabiyelerimi ve keklerimi insanlara tattırabilmek.
- Beni yemek yapmak kadar rahatlatan bir başka uğraşım yağlı boya resim yapmak. Her ne kadar şimdi işlerimin yoğunluğu nedeniyle buna pek vakit ayıramasam da evimizin duvarlarını benim tablolarım süslüyor.
- Huzur ve mutluluk benim için hayattaki en önemli kavramlardır. Bunların sırrı ise en küçük ayrıntılarda gizlidir bence. Mutluluğu kendim yaratmasını bilirim, gereksiz yere moralimi bozmamaya özen gösteririm. Sevdiğim insanları mutlu etmekse benim en önemli mutluluk kaynağımdır.
- Blog dünyasını tanıyıp bu dünyaya dahil olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu sayede birçok yeni arkadaş tanıdım, çok şeyler öğrendim.

Umarım bu oyun vesilesiyle hakkımda paylaştıklarım sayesinde kendimi daha iyi tanıtabilmişimdir.
Ben de eğer kabul ederlerse sevgili arkadaşlarım Nezaket, Zeynep, Kübra, Münevver, Perihan, Seda ve Pembeliciğimi mimlemek istiyorum.

Herkese sevgiler:)…

BİR KABAK TATLISI DEĞERLENDİRMESİ

Ocak 25, 2007 - 2:37 pm 12 Comments

Bazı yemekler ve tatlılar oluyor ki içinde kullanılan ana malzemenin kalitesi/cinsi o yemeğin başarısını birebir etkiliyor. Bunların en önemlilerinden biri de balkabağı tatlısı bence.
Mesela bu senenin başında bahçemizde yetişen bir balkabağıyla tatlı yapmıştık. Yapım aşaması (daha doğrusu kabağı soyma-dilimleme kısmı) oldukça sancılıydı çünkü kabak çok sertti ama o kabaktan yaptığımız tatlı da benim hayatımda yediğim en güzel kabak tatlısı olmuştu. Tam emin değilim ama sanırım kabağın sertliğiyle lezzeti doğru orantılı oluyor. Geçenlerde de yine canımız kabak tatlısı çekince marketten hazır dilimlenmiş kabaklardan aldım. Annemle tatlısını yaptık ama sadece bir akşam tadabildik çünkü kabak lifliydi, özsüzdü. Sonuçta elimizde koca bir servis kabı dolusu tatlımız vardı ama onu yiyecek hevesimiz yoktu.
Eh, o kadar kabağı ziyan edemeyeceğimize göre, hemen bir şekilde değerlendirmeliyim diye düşündüm. Sonuçta kendi uydurmasyonum olan bu tarif ortaya çıktı.
Sonuç mu? Hayli tatmin ediciydi:). Sütlü krema ve hindistan cevizinin lezzetiyle birleşen kabak tatlıları, zaten püre haline geldikleri için hem lezzet hem de görünüş olarak kurtarılmışlardı:).
Siz de böyle mutfak maceraları yaşayıp elinizde değerlendirmek durumunda kaldığınız malzemeyle kalıyorsunuzdur zaman zaman. İşte benim maceram da böyleydi.

Ve o tatlının tarifi:

Malzemeleri:

Kabak Tatlısı (biz şekerini karardan koyduğumuz için bunun tam ölçüsünü veremiyorum ama herkesin kendi tarzında bir kabak tatlısı pişirme şekli oluyor genelde)
1 su bardağı iri dövülmüş ceviz
1 çay kaşığı tarçın
1 paket petit beurre bisküvi

Kreması için:
· Yarım litre süt
· 1 tepeleme yemek kaşığı un
· 1 yumurta sarısı
· yarım su bardağı toz şeker
· 1 limon kabuğu rendesi
· 1 paket vanilya

üzerine; hindistan cevizi.

Yapılışı:

Öncelikle kabak tatlısını çatalla ezerek püre haline getiriyoruz. İçine tarçını ve cevizi ekleyip karıştırıyoruz. Dörtköşe borcam bir kabın tabanına bir sıra bisküvi diziyoruz. Onun üzerine kabak püresinin tamamını yayıp tekrar üzerini bir sıra bisküviyle örtüyoruz.
Diğer tarafta bir tencereye unu, şekeri, yumurta sarısını, limon kabuğu rendesini ve sütün yarısı döküp, bu malzemeleri ateşe koymadan topak kalmayıncaya kadar bir çırpıcıyla karıştırıyoruz. Daha sonra da sütün kalanını ekleyip hepsini karıştırıyoruz. Tencereyi ocağın üzerine alıp kısık ateşte, sürekli karıştırarak pişirmeye başlıyoruz. Karışım koyulaşıp kaynamaya başlayınca 3-4 dakika süreyle kaynamaya bırakıyoruz. Daha sonra kremamızı ateşten alıp içine 1 paket vanilyayı ekliyoruz. Kremayı karıştırarak ılımasını sağladıktan sonra bisküvilerin üzerine yayıyoruz. Tatlının üzerini bolca hindistanceviziyle süsleyip buzdolabında 3-4 saat beklettikten sonra servis ediyoruz (buzdolabında bir gün bekleyince daha güzel oluyor).

Afiyet olsun:)..

Her hakkı bloglararası Kabak Tadı projesine aittir. Bu yazı ilgili hiçbir maddi talebim olmayacaktır.

FINDIKLI KURABİYELER

Ocak 17, 2007 - 9:18 pm 18 Comments

Geçenlerde yaptığım bu bol fındıklı ve çikolata ile süslenmiş kurabiyeler çay saatleri için biçilmiş kaftan.

İşte tarifi:

FINDIKLI KURABİYELER

Malzemeler:
2 yumurta
1 çay bardağı sıvıyağ
2 yemek kaşığı margarin (ben Zeytinyağlı Becel kullandım)
1,5 çay bardağı toz şeker
1 su bardağı ince çekilmiş fındık
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un (hamur kulak memesi yumuşaklığında olacak)
Üzeri için çikolata (ben biraz bitter ve sütlü çikolatayı karıştırarak erittim)

Yapılışı:

Bir yoğurma kabında, yumurtalar, sıvıyağ, margarin ve şeker pürüzsüz bir karışım oluşturana dek karıştırılır. Un, çekilmiş fındık, kabartma tozu ve vanilya sıvı karışıma eklenir ve kulak memesi kıvamında bir hamur elde edilir. Oda ısısında 15-20 dakika bekletildikten sonra kurabiyelere arzu edilen şekil verilerek yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilir. 175 dereceye ısıtılmış fırında kurabiyelerin üzeri pembeleşmeye başlayana kadar pişirilir. Fırından alınan kurabiyeler iyice soğuduktan sonra benmari usulü eritilen çikolata krema poşetine doldurulur ve en ince delikli ucuyla kurabiyelerin üzerine istenilen desenler yapılır. Oda sıcaklığında çikolataların iyice donması beklenir. Ve artık kurabiyelerimiz birer bardak çay yanına yarenlik etmeye hazırdır:).

Herkese afiyet bal şeker olsun:)..

YE-18 PİRİNÇ YE ETKİNLİĞİ

Ocak 14, 2007 - 1:40 pm 24 Comments

Pirinç Ye etkinliği için aslında çok değişik tarifler bulmayı planlıyordum ama işte bazen planlarımız tutmayabiliyor. Yaklaşık on günüm hastalıkla geçti, çok kayda değer birşeyler yapamadım. Ama etkinlik kaçırmaya gönlüm el vermezdi. Ben de en azından bir yemekle ve kendi uyguladığımız fırın sütlaç tarifiyle etkinliğe katılmak istedim.

Vereceğim yemek tarifinin adı Domates Pirinçlemesi. Bu yemeği eskiden anneannem yapardı, şimdi ise annemle ben yapıyoruz. Aslında çok çok pratik bir yemek, malzemeler de mutlaka evde bulunan cinsten. Hatta şimdi böyle deyince annemin bana anlattığı bir olay aklıma geldi. Eskiden yine bir gün anneannem, annemin teyzesi falan toplanmışlar bu yemeği yapmışlar. Bu yemeği ilk kez yiyen kuzenim de “bunun adı ne” diye sormuş. Annemin şakayı çok seven teyzesi de evdeki malzemelerle yaptıkları için bu yemeğe “Şaştım Düştüm Aşı” demiş:). Kuzenim de uzunca bir süre yemeğin gerçek ismi bu zannetmiş:).

Annemle ben çok acı sevdiğimiz için bu yemeği fazlasıyla acı yapıyoruz. Bir de normalde içine kıyma da konuyor ama fazla et tutkunu olmadığımdan ben kıymasız yapmayı tercih ediyorum.
İkinci tarifim de Fırın Sütlaç. Klasik bir Türk tatlısı olan Fırın sütlacı bir de benim tarifimle deneyin, memnun kalacağınızı rahatlıkla söyleyebilirim.

İşte tariflerim:

DOMATES PİRİNÇLEMESİ

Malzemeler:

1 orta boy soğan
2 diş sarımsak
4-5 adet domates
3 tane sivri biber
1 tatlı kaşığı salça (ben acı biber salçası kullandım)
kıymalı istenirse 100 gr kadar kıyma
yarım su bardağı pirinç
2 yemek kaşığı sıvıyağ

Yapılışı:

Öncelikle yemeklik doğradığımız soğanları, biberleri ve ince doğradığımız sarımsakları sıvıyağla pembeleşene kadar pişiriyoruz (kıymalı yapacaksak soğanlarla beraber kıymayı da kavuruyoruz). Domateslerin kabuğunu soyup küp küp doğradıktan sonra soğana ilave edip suyunu çekene kadar pişiriyoruz. Domatesler iyice yumuşayıp suyunu çekince üzerine 2-3 bardak kaynar su ve salçamızı ilave ediyoruz. Yemek iyice kaynadığında pirinci ilave edip pirinçler yumuşayana kadar pişiriyoruz. Bu aşamada yemeğin suyunu kendimize göre ayarlamalıyız, sonuçta çorbadan daha kıvamlı olacak. Bu kadar kolay:).

FIRIN SÜTLAÇ

Malzemeler:

1 kg süt
1 bardak toz şeker
1 adet yumurta sarısı
2 tepeleme çorba kaşığı nişasta
2 tepeleme çorba kaşığı pirinç

Yapılışı:

Pirinci yarım bardak su ile haşlıyoruz. Ayrı bir kapta sütün bir bardağıyla yumurta sarısını ve nişastayı karıştırıyoruz. Kalan sütü, şekeri ve yumurtalı karışımı pirinçlerin üzerine ekleyip kaynayana kadar pişiriyoruz. Pişen sütlaçları fırına dayanıklı kaplara paylaştırıp (kapları çok doldurmamak gerekiyor) içerisine su doldurduğumuz fırın tepsisine yerleştiriyoruz. 200 derecede üzerleri hafif kızarana dek pişiriyoruz. Daha sonra buzdolabında soğutup servis yapıyoruz.

Herkese afiyet olsun..

TAM BUĞDAY UNLU BÖREĞİMSİ ÇÖREK GİBİ BİRŞEY:)

Ocak 11, 2007 - 9:16 am 4 Comments

Kabul ediyorum başlık biraz komik oldu ama böyle kendi uydurmam tarifler olduğunda kesin bir kategoriye koymam zor oluyor.
Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi bir haftadır oldukça yoğun bir şekilde griptim, neyse ki bugün kendimi daha iyi hissediyorum. Bu süre içinde blogumla çok ilgilenememiş olmak beni biraz üzse de bugün yeni bir tarif ekleme isteğime artık daha fazla karşı koyamadım:).

Geçenlerde bir poğaça için hazırladığım rende hellim peyniri ve dövülmüş cevizden oluşan iç malzemesinden oldukça fazla miktarda artmıştı. Dün gece bu malzemeyle ne yapabilirim diye düşünürken mayalı ve yumuşak değil de şöyle biraz daha sert, kıyır kıyır bir çörek yapmak istedim. Tam istediğim kıvamda bir hamurla annem daha önceleri bir poğaça yapıyordu. Ben de onun bu hamur tarifini defterinden bulup bir çörek uyarlaması yaptım. Onun tarifinde normal un kullanılıyordu ben çöreğimde yarı yarıya tam buğday unuyla karıştırarak kullandım. Altta kendi uyguladığım tarifi veriyorum.

Sonuçta tam istediğim gibi ağızda dağılan kıvamda bir çörek oldu. Bu sabah kahvaltıda çoğu bitti zaten:).

Tam Buğday Unlu Hellimli-Cevizli Çörek:


Malzemeleri:

1 çay bardağı sıvıyağ
2 kaşık margarin yada tereyağı (ben Becel zeytinyağlı kullandım)
1 çay bardağı ılık su
2 yemek kaşığı sirke
2 yumurta (1′inin sarısı çöreğin üzerine sürmek için ayrılacak)
1 paket kabartma tozu
2 çay kaşığı tuz
alabildiği kadar un (normal un+tam buğday unu)

içi için: rendelenmiş hellim peyniri ve dövülmüş ceviz karışımı (arzu ettiğiniz kadar)

Yapılışı:

Sıvıyağı, margarini, suyu, tuzu ve yumurtayı bir yoğurma kabında elimizle iyice karıştırıyoruz. Bu karışımın üzerine kabartma tozunu döküp üzerine sirkeyi ilave ederek köpürmesini sağlıyoruz. Daha sonra hamur kulak memesinden çok az sertçe bir hal alana kadar un ekleyip iyice yoğuruyoruz. Hamuru yarım saat dinlendirdikten sonra iki parçaya bölüp her parçayı yarım santim kalınlığında açıyoruz. Parçalardan birini yağlanmış küçük bir tepsiye yerleştirip bunun üzerine iç malzemesini yayıyoruz. Daha sonra ikinci parçayı da bunların üzerine yerleştirip alt katla kenarlarını birleştirip kapatıyoruz. Çöreğin üzerine ayırdığımız yumurta sarısını sürüp, susam, çörekotu serpip 180 dereceye ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Soğuduktan sonra dilimleyerek servis yapıyoruz.

Herkese afiyet bal şeker olsun:))..

Grip Oldum..

Ocak 9, 2007 - 9:28 pm 10 Comments

Sonunda grip belasına ben de kapıldım. Tam bir haftadır ve ağırlıklı olarak 3 gündür gribim. Ve sanırım bu ara salgın var, öyle ki çevremdeki insanların birçoğu bu hastalıktan müzdarip.
İşin ilginci ben her sene grip aşısı olan, kendine dikkat eden biriyimdir ama demek ki olacağı varsa oluyormuş.
Bu süre zarfında işlerimi de aksatmak zorunda kaldım. Ve tabi blogumu da. Oysa içimdeki yeni şeyler deneme isteği, yeni yazılar ekleme hevesi ilk günkü gibi ama elimi kaldıracak kuvveti zor buluyorum bu aralar.
Neyse bugün tahlil sonuçlarımla beraber doktoruma gidicem ve onun bana vereceği ilaçla kısa sürede toparlayacağım inşallah.
Arkadaşlar, havalara aldanmayın sıkı sıkı giyinin, bol bol meyve tüketin, kendinizi vitaminsiz bırakmayın. İnsan kaybedince değerini daha iyi anlıyor, hayatta en önemli şey sağlık.
Bütün hastalara acil şifalar diliyorum, umarım hasta olan herkes en kısa zamanda sağlığına kavuşur.
Yeni tariflerde görüşmek dileğiyle (en kısa zamanda:)).
Sevgilerimle..

Bayramın Güzeli: Baklava

Ocak 3, 2007 - 8:36 pm 18 Comments
Bir bayramı daha geride bıraktık. Bayramı beklerken zaman garip bir şekilde yavaş geçiyordu sanki, bayramın ilk günü çok uzak gibi görünüyordu. Şimdi bakıyorum da ilk gün geldi derken, son günü devirmişiz bile.

Dolu dolu geçen bir bayram tatilinden mutlu ve huzurlu olarak çıkıyorum. Umarım herkesin bayramı gönlünce geçmiştir.

Gelelim tarifimize…Bayramların çok özel tatlarındandır “ev baklavaları”. Annecim de bu bayram için cevizli baklava yaptı.

Annemin Baklavası:


Malzemeler:

Hamuru:
2 yumurta
1 çay bardağı yoğurt
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı süt
1 tatlı kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı karbonat
1 fiske tuz
alabildiği kadar un

Şerbeti:
2,5 su bardağı şeker
2 su bardağı su
1-2 damla limon suyu

hamuru açmak için:
nişasta

İçi için:
iri dövülmüş ceviz içi (ne kadar bol olursa o kadar güzel oluyor, yaklaşık 300-500 gr)

Üzeri için:
Eritilmiş tereyağ-sıvıyağ karışımı (arzuya göre miktarı değişir, yaklaşık 1 bardak)

Yapılışı:

Öncelikle sıvı malzemeleri bir yoğurma kabında iyice karıştırıyoruz. Daha sonra karbonatı ve onun üzerine sirkeyi döküp köpürmesini sağlıyoruz. Bu karışımın üzerine alabildiği kadar un koyuyoruz, sonuçta kulak memesi kıvamında, çok sert olmayan bir hamur elde ediyoruz.

Sonra hamuru üç eşit parçaya bölüp, bu parçalardan yumurta büyüklüğünde bezeler elde ediyoruz. Hepsinin üzerine bir tatlı kaşığı kadar nişasta döküp el kadar daireler şeklinde açıyoruz. Sonuçta elimizde üç takım beze grubu oluyor. Annemin yapışında 5’erli üç grup halinde 15 beze olmuş. Her beş küçük yufkayı da üstüste dizip tek bir bezeyi açar gibi açabildiğimiz kadar ince açıyoruz. Elde ettiğimiz ince yufkanın üzerine tepsimizi koyup, tepsinin dışına taşan kenarları kesip kenara alıyoruz.

Üç grubu bu işlemden geçirdikten sonra tepsimize birinci yuvarlak yufkamızı koyup üzerine bolca ceviz serpiyoruz, onun üzerine daha önceden kesilip kenara ayrılan yufka parçalarımızı dizip (yama şeklinde) bir katı da bu şekilde hazırlıyoruz. Bu katın üzerine de ceviz serpip ikinci yuvarlak yufkamızı da seriyoruz. Bunun üzerine yine ceviz ve tekrar yufka parçalarını seriyoruz. Tekrar ceviz serpip son olarak üçüncü yuvarlak yufkamızla baklavanın son katını kapamış oluyoruz. Bu şekilde yufka parçalarını da kullandığımız için baklavamız 15 katlı değil, 30-40 katlıymış gibi oluyor (bu da bu baklavayı pratik kılıyor).

Kat dizme işlemleri bitince baklavayı fazla dağıtmadan dikkatlice baklava dilimi şeklinde kesiyoruz. Üzerine eritilmiş yağı döküp 150 derece fırında baklava iyice kızarana kadar pişiriyoruz (fırının sıcaklığı düşük olduğu için bu süre biraz fazla sürüyor, istenirse daha yüksek sıcaklıkta daha kısa sürede pişirilebilir ama zamanınız varsa ağır ağır pişirmek daha iyi sonuç veriyor).

Bu arada şerbet malzemelerini karıştırıp kaynatarak şerbetimizi hazırlayıp iyice soğutuyoruz. Fırından çıkan sıcak baklavaya soğuk şerbetini döküyoruz ve baklavamız hazır oluyor:).

Herkesin geçmiş bayramı kutlu olsun diyorum. Afiyet olsun..